Çok oldu biliyorum ama yine ben. Bu hikayeyi çok önceden yazmıştım sadece 1. Bölümü ve şimdi devamını getirmek için geri geldim .
Tanıtım
O gece ikisi de zor bir gün geçiriyorlardı. Birbirlerinde derman bulmuşlardı ama zarar gören bir taraf vardı...
Geldik final bölümüne ilk hikayem değil ama ilk final yazacağım hikayem olacak. Umarım seversiniz.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Hayat Özkaya)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Berkay Özkaya) 5 years later
"Berkay! Berkay! Oğlum koşma düşeceksin!"
Aybike, merdivenlerden seke seke inen 3 yaşındaki siyah saçlı oğluna, yatak odalarından seslense de oğlu annesini hiç dinlemiyordu. Berkay'ın arkasından o da aşağıya iniyordu. Dubleks evlerine taşınalı 4 yıl kadar olmuştu. İstanbul'dan ayrılıp daha küçük bir yere gitmek istemişlerdi. Kavga ve gürültüden uzak bir yere. Öylede olmuş ve İstanbul'un merkeze yakın olan dağlık bir kasabasından bir kilometre uzakta, dağın tepesinde kendilerine 3+1 ev yapmışlardı. Şu anda da 4 yaşında kızı ile 3 yaşında bir oğlu vardı.
Hızlıca aşığa inerek artık 4 yıldır günlük rutin haline getirdikleri "saat 18:00 olayı" için, kapının önünde büyükten küçüğe sıralanarak saatın 18:00 olmasını bekliyorlardı.
Kapının önünde deri ceketli, siyah t-shirt Lü ve altına da siyah bacaklarını saran dar paça pantolonlu genç adam kolunu biraz sıyırdı ve kol saatine dikkatlice baktı. Saat 18'e bir dakika vardı. Yelkovan ve akrep hareketleri sanki şu anda bilerek yavaşlamışlar gibi kaplumbağa hızlıyla hareket ediyorlardı. Sonunda saat 18:00 ı gösterdiğin de kafasını saatinden kaldırıp kapıya baktı. Kapının üzerindeki No:404 numarasını gördüğünde her zaman olduğu gibi dudakları kıvrıldı ve zile bastı.
Zil sesini duyan Aybike, Berkay ve Hayat bir birlerine bakarak heyecanla çocuklar el çırptı. Aybike sırıtarak kapı yaklaştı ve,
"Kim o?" Dedi. Çocuklarına 'kim o?' Sorusunu sormadan kapıyı açmamaları gerektiğini, tanımadıkları kişilerle konuşmamaları gerektiğini çok kez anlatmışlardı. Bazen ebeveynleri kapıyı bir anda açacak olursa hemen onlara kızıyorlardı. Bu yüzden onları dinleyip hep 'kim o?' Sorusunu sormak zorunda kalıyorlardı.
Uzun süre geçemeden "Berk Özkaya" cevabı gelince çocuklar gülümsedi. Aybike kapının kulpuna elini götüreceği sırada Hayat,
"Anne sakın bana unuttuğunu söyleme!" Diyerek annesine kızdı.