Annesi, Alize'nin yüzünden bir şeyler çıkartmak istiyor ama başaramıyordu. Kızında değişiklik olduğunu görüyor, adlandıramıyordu. Alize, her şeyi anlatan yapısına ters, son zamanlarda çok şeyi gizler olmuştu. Birkaç haftadır daha bir durgundu.
Oysa o akşam eve neşeli girdi. Sonra da çok yorgun olduğunu, hemen uyumak istediğini söyleyip odasına çıktı. Aslı için erken bir saat olmasına rağmen onu da arayamadı. Yatağına uzandığında aklındaki tek şey Poyraz'dı.
Sabah, annesine, bir arkadaşının alacağını ve beraber kahvaltıya gideceğini söyledi ama sorularına yanıt vermedi. Sonra anlatırım anne, cümlesi yetersiz ama aslında uzun bir açıklamaydı. Bir gece önceki Alize'den şüphelenen Suzan Hanım, bu cümleden sonra konunun bir erkek olduğundan emin oldu. Kızı nasılsa gerektiği zaman anlatırdı. Daha fazla sormaya gerek görmedi. Kapının önündeki gümüş gri arabayı görünce de yanılmadığını anladı. Uzaktan bile direksiyonda yakışıklı bir erkek oturduğunu görebiliyordu. Alize evin kapısından çıktığında erkek de arabadan çıkmış, kapısını açmıştı. Öpmeye falan kalkışmamıştı kızını. Aferin, zamane gençliğinden değil, demiş ve camdan çekilmişti.
Poyraz, Suzan hanımın düşündüklerinden çok da uzak olmayan düşünceler içinde öpmemişti Alize'yi. Hem evinin önü hem de oturduğu semtte olmak etkilemişti. Onun hakkında kötü düşünceler kimsenin aklına gelmesin istiyordu. Alize'den kendisine ulaşan masumiyeti hissediyor, hayatındaki hiçbir kadında olmayan bu saflığı kaybetmek istemiyordu.
Alize ise araba hareket ettiğinde hala günaydından başka laf etmemişti. Sanki gelmesinden rahatsız olmuş gibi oturuyordu. "Neden suskunsun?"
"Seni buraya kadar yordum. Keşke akşam ben de kendi arabamla seni takip etseydim."
"Unut bunu. Bu akşam da almayacaksın arabanı. Şimdiden haberin olsun."
"Hafta sonu arabam bana lazım. Dergide bırakamam."
"Hafta sonu araba neden lazım sana? Ne işin var?" Hayatına çok mu müdahale ediyordu? Ama kendisinden ayrı hiçbir şey yapmasını istemiyordu.
"Kuaför alışveriş gibi kadınca kaprislerim var, hafta sonu."
Poyraz kahkahayı patlattı.
"Kadınca kapris mi? Sen bu kelimenin anlamını bile bilmiyorsun. Ya da çok usta oyuncusun beni kandırıyorsun."
"Oyuncuyum ben." Bunu söylerken dil çıkartmış Poyraz'ı biraz daha güldürmüştü.
"O zaman çok başarılısın."
"Nereye gidiyoruz?"
"Kahvaltı etmeye."
"İyi de nereye?"
"Hem arabamızda olup, hem deniz üstünde olacağımız ve martıları da besleyeceğimiz bir yere."
Alize bir an düşündü ve "Arabalı vapurla mı geçeceğiz karşıya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alize & Poyraz
RomanceÇocukluk aşkı, yaz aşkı, imkansız aşk... Alize, Poyraz'a aşık mı, hayran mı? Yoluna çıkabilecek mi? Kendisini gösterebilecek, ilgi çekebilecek mi? Yoksa çocuksu aşk, anılarında mı kalacak? Alize, aşk ile harmanlanmış bir maceraya hazır mı? Katil...