"Yepyeni... Yepisyeni... Gıcır gıcır bir haftaya Günaydın a-dostlar!" James Jackson ekiple beraber Area 51'den içeriye girerken mutlu görünüyordu.
"Pazartesi Sendromu denen meredi ilk defa hissetmiyorum desem bana karşılık olarak ne söylerdiniz?" diye sordu James.
"Benzer hisler yaşıyoruz James. Burası hayallerimin bile ötesinde!" dedi Bleta James'in koluna girerken.
James ve Bleta bir iki gündelik konu konuşup gülüşerek binanın yolunu tuttular.
"Dikkat edin çocuklar. Düşmeyin." arkalarından seslenen David bir anlığına baba gibi hissetmeyi başarmıştı. Ardından bir çocuğu olsa ona nasıl davranacağı konusunda beyninde küçük hesaplamalara gitmişti.
"İşte buradasınız. Günaydın arkadaşlar. Yeni haftanızda başarılar dilerim." Personel müdürü Adrian Anderson tüm ekibe günaydınlarını ilettikten sonra geçenlerde Laraine Hanım'la olan olayı konuşmak üzere İdil'i kendi odasına çağırdı. Adrian'ın odasına giren İdil malum konuyu konuşacak olmanın getirdiği hüzünle oldukça endişeli gözüküyordu.
"Evet İdil. Konudan haberim var. Özet geç demeyeceğim. Yalnızca şu videoyu bana vermeni istiyorum. O videoyu ekiptekilerle sahte hesaplardan sosyal medyaya salacağız. Hem böylece Laboratuvarımıza olan güveni taze tutmuş oluruz. Bekliyorum."
"Sahte hesap derken? Kusura bakmayın. Size anlayamadığımı söylesem büyük yalan söylemiş olurum fakat bu dediğiniz şey benim etik kurallarıma aykırıdır." kollarını bağlayan İdil bir hayli sinirlenmişe benziyordu. Konuşmasına biraz ara verdi. Daha sonra boğazını temizleyip devam etti.
"O videoyu çekmemizin nedeni eğer Laraine Hanım peşimizi bırakmazsa diyeydi. Alternatif bir B planı yaptık."
"İdil Hanım." üslubu sertleşen personel müdürü ciddiyeti bünyesine katarak sözüne devam etti. "Laraine peşimizi bırakmayacak. İki kere iki dörttür. Bunu uzun yıllar bu işlerde çalıştığım için öngörebiliyorum. Siz sözümü dinleyiniz. Videoyu bana mail olarak atınız. Zahmet olacak bu sıcakta sizi dışarı çıkarmak istemezdim fakat......"
"Peki peki tamam Adrian Bey. Denileni yapmak üzere gidiyorum."
"Teşekkür ederim."
İdil'in geri gelmesiyle birlikte tüm ekip masada yerli yerinde oturuyordu. O sırada David ile James, egzantirik bir şekilde münakaşa ediyorlardı.
"James, çeneyi tutmak önemlidir. Biraz çeneni tutmayı öğrenmelisin. Hem ne demiş A.B.D'nin kurucularından birisi olan Abraham Lincoln?" David, James'e düşünmesi için zaman tanıdı. Bir yandan da ağzından bakla almak isteyen birisi gibi heyecan içinde kıpır kıpırdı.
"Ne demiş? Ne demiş? Aman ne demiş. Dur biraz, yoruldum. Hafta sonu edindiğim flörtler peşimi bırakmıyor zaten. Heh dur, konu bu değildi."
"A'yı hayatta başarı olarak tanımlayalım, o zaman A= x+y+z. "x" çalışmaktır, "y" oyundur, "z" de çeneyi tutmasını bilmektir. Demiştir."
"Alkış bekliyorsun David! Alkışlayalım fakat çalışmamız gerek. Burada puan sistemi olduğunu unutmayın. Kovulmanızı istemem." dedi İdil bıkkın bir tavırla. İdil'e sanki burada uzun yıllar çalışıyormuş gibi geliyordu. İşine birden alışmıştı ve onu kaybetmek, isteyeceği en son şey olurdu.
Mesai bitimine kadar harıl harıl çalıştılar. Sırada yapmaları gereken ve dinlenmeleri için kendilerinden yapmaları beklenen tek şey olan uyuma işlemini gerçekleştirmek üzere İndian Springs'e uçakla geri döndüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşteki Gölge
Adventure51 Area'da.... Bir yer altı dünyası girişinde. Garaj kapağı açıldı. Şaşkın gözlerle içeriyi süzen ekip, belli bir müddet konuşmaya cüret edemedi. Hipnoz edilmiş gibi yalnızca Adrian Anderson'u takip ettiler. Personel müdürü önde onlar arkada ilerliy...