Öfkeden dolan gözlerimle titreyen ellerimi kırarcasına tutan ellerin sahibine bakıyordum.
Ne trajikomik ama, daha bir kaç gün önce attan düştüğüm için endişelenip bir yerimde bir şey var mı diye bakan kişi şimdi canımı kendisi yakıyordu.
Aptal olan bendim, nasıl biri olduğunu biliyordum Hyunjin'in, kötülüğün en saf haliydi. Ama bir tarafım sadece ona güvenmeyi seçmişti.
"Sen benim eşyalarıma dokunma cesaretini nereden buluyorsun?!"Bir eli siyah günlüğü tutarken diğer eli ise hala elimi tutmaya devam ediyordu. Bu denli yüksek bağırması gözlerimin daha da dolmasına sebep oldu korkudan değildi, bana kendimi tam bir gerizekalı gibi hissettirdiği için kızgındım sadece.
" Peki sen beni aptal yerine koyacak cesareti nereden buluyorsun?"Onun aksine bağırmadan cüretkar bir şekilde gözlerine bakarken titremesine engel olamadığım sesimle konuştum. Beni itti, hatta o kadar sert itti ki yere düşmeme sebep oldu. Titriyordum çünkü Hyunjin'e olan nefretim büyüyordu, bir kaç damla yaş düştü gözümden ilk önce, sonra morarmış elim ve bileğime baktım .
Yine bağırdı, aşağıda düzenlenen balodan gelen müzik sesi olmasaydı herkesin buraya toplanacağına emindim."Bana cevap ver Lee Felix! Nereye kadar okudun!?"
Ayağa kalkmadan onun gibi bağırarak konuştum bende.
"Senin oynadığın sikik oyunu çözene kadar okudum Hwang Hyunjin! Rezil intikam planına beni de dahil ettiğini öğrenene kadar okudum!"
En sonunda ayağa kalktım ve bana yaptığı gibi onu ittim, benim gibi yere düşmedi sendeledi sadece. Gözünde bana karşı olan nefreti daha da hırslanmama sebep olurken hıçkırıklarımı tutamadım , bağırmaya devam ettim.
" Dinle Hyunjin, istersem yanıma bile yaklaşamazsın. Prens olman kimin umrunda ha!
Gayrimeşru lanet olası bir prensi kim ciddiye alır ki!?"Sözlerimden sonra yumruğunu kaldırdı, küçükken kıyamadığı yüzüme yumruk atacaktı. Kaçmadım aslında bakarsanız artık kaçmayı düşünmüyorum da. Bana yumruğunu kaldırmış öylece dururken sadece gözlerine bakıyordum.
Belli ki vurmak istemiyordu, ama bir taraftan da benden nefret ediyordu."Majesteleri! Burada ne oluyor? Kral Hwang sizi görmek istedi balo artık bitiyor ve kapanışı yapmanız gerek."
Minho'nun endişeli sesi ve bir çırpıda konuşmasıyla ikimizde ona döndük. Hyunjin derin bir nefes aldı sinirle, saçlarını hırsla karıştırıp büyük ihtimalle perişan görünen bana baktı yine.
" Dinle beni Lee Felix, beni engelleyecek tek bir şey yaparsan. Yerle gök şahidim olsun ki sonunu erken getiririm!"
Bir şey dememe zaman vermeden öylece çıkıp gitti.
Arkasında bıraktığı Minho ise bana endişeyle bakıp konuştu.
"Prens, majesteleri adına üzgünüm, bileğiniz kötü görünüyor. Acil gitmem gerekmeseydi pansuman yapardım fakat Kral bekliyor. Krem sürmenizde fayda var." dedi ve eğilip çıktı.Ve diğer arkasında bıraktığı kişi yani ben ise odanın ortasında öylece kalakaldım. Bileğimden çok acıyan kalbimdi sanırım. Nefret ettiğim kişi o olurken kızdığım kişi ise kendimdim.
☾"Cidden şu Prens bozuntusu!."
Yaklaşık bir saat önce saraya dönmüştük. Herkes huzur içinde uyuyorken, Jisung bir taraftan Hyunjin'e saydırarak bana pansuman yapıyor bende tepkisizce moraran bileğime bakıyordum. Canım yanıyordu ama bunu belli etsem ne fark ederdi ki?
" Tamam Jisung, sakin ol artık hadi sende git dinlen."
"Ama-"
" Sorun yok Jisung, geç oldu bende yatacağım."
Jisung kafasını sallayıp odayı terk etti. Bir erkek kardeşten farksızdı ve bu benim hoşuma gidiyordu. Uykum yoktu yatağa uzanmış yorganı iyice üstüme çekmiştim. Bugün olan her şeyi düşünüyordum, düşündükçe daha çok ağlayasım ve kızasım geliyordu kendime.
Ondan etkilenip, güvenmeseydim şuan bu kadar canım yanıyor olmazdı tabi. Ama çoğunuzun bildiği gibi birine hisler beslemeye bir kez başlarsanız eğer, sonrasında gelebilecek her duyguya hazırlıklı olmanız gerekir. Sevinç, üzüntü, kırılmışlık hissi, korku... Ve hissedilebilecek pek çok duygu.
Hatayı burada yapmıştım bende zaten, kendimi ona karşı hazırlıksız bir şekilde kaptırmıştım, sadece sevgi hissedeceğimi düşünerek kendimi öne atmıştım.Yavaş yavaş kapanan gözlerimle kendimi uykunun kollarına bırakmadan önce son kez fısıldadım.
"Hataya yer yok Felix... Sadece... Ondan uzak dur."
~~~
"Efendim kendinizi nasıl hissediyorsunuz!"
Jisung'un neşeli sesiyle başlamıştım güne, iyi hissetmiyordum ama öyle olmak zorundaydı. Yeni uyanmış birine göre neşeyle konuşmaya çalıştım.
"Günaydın Jisung! Tanrım, acıktım galiba."
Jisung kıkırdamış ve "O zaman ilk üstünüzü giyinin, kapıda bekliyor olacağım."Masa bugün sessizdi, Kral ve Kraliçe bir kaç kelime haricinde konuşmuyordu. Kral ilk bana ve bileğime sarılı olan sargıya bakıp geri tabağına döndü ve umrunda olmadığı belli bir şekilde sordu.
" Bileğine ne oldu Felix? "
Konuşmak hiç içimden gelmiyordu
"İncittim sadece." demekle yetindim. Başka bir şey söylemedi, baba şefkati görmek tamamen beklentimin dışıydı zaten, şimdi ve önceki yaşamımda aile sevgisi bana her zaman garip geliyordu çünkü hiç tatmamıştım. Merak ediyor muydum? Hayır.Sıradan bir kahvaltının daha sonuna geldiğimizde kütüphaneye gitmeye karar verdim. Buraya en son Hyunjin buradayken gelmiştim. Ona kitap okumayı teklif ettiğim rafın önüne yürüdüm. Elinde okuduğu kitaba keşke baksaydım. Ona karşı nefret hissetsem bile yine de hakkında merak ettiğim şeyler vardı. Romanda hiç yazmayan şeyler.
En sevdiği yemek, renk, hobileri, sevmediği şeyler...
Yerde parlayan şeye takıldı gözüm, Hyunjin'in zincir bilekliğiydi bu. Yere eğilip bilekliği aldım, ne yapmalıydım şimdi? Atsa mıydım? Yoksa geri mi verseydim ona? Bileklik onun kokusunu taşıyordu, severken nefret ettiğim kokusu.
Her şeyden önce suçsuz annesinin ona bıraktığı bir eşyaydı. En yakın zamanda hizmetlilerden biri ile göndermeyi aklımın bir köşesine not ettim.İçeriye giren nefes nefese kalmış Jisung dikkatimi ona vermemi sağladı. Bilekliği elimde tutmaya devam ederken Jisung'a merakla bakmaya başladım.
"Efendim sabahtan beri sizi arıyorum. Bu mektup size, acil olduğu söylendi."
Cevap vermeden elinde tuttuğu zarfı aldım,
Pembenin koyu tonlarında bir damgayla mühürlenmişti. Yang malikanesinden gelmiş olmalıydı büyük ihtimalle, acil ne olabilirdi ki ?Beklemeden zarfı açtım. Ve okumaya başladım.
" Sevgili Prens Felix,
Merhaba Majesteleri Felix, nasılsınız?
Ben Yang Jeongin, konuyu uzatmak istemiyorum sadece sizinle konuşmam gereken çok mühim bir konu var. En kısa zamanda Yang malikanesine uğrayın lütfen. Bir Prensi ayağıma çağırmak istemezdim kabalığımı affedin fakat... Tehlikedesiniz Prens Felix. "♡
Biraz kaos eklesek...
Arada bölümler kısa olabiliyor üzgünüm :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Victory
Fanfiction(hyunlix) - They say that we're out of control and some say we're sinners - But don't let them ruin our beautiful rhythms