𝟏𝟓.

611 85 111
                                    

Çok önceden, bir prens olmadan önce eski hayatımda hep ayrı eve çıkmak istediğim için fazlaca ders çalışmam gerekirdi. Gecemi gündüzüme katıp sürekli çalışırdım.
Ama ölüp tekrar dirileceğimi ve üstüne üstlük bir prens olup sadece bana ait bir saraya sahip olacağımı bilseydim çok çabalamak yerine diğer gençler gibi sigara içer, bol bol küfür eder ve cebimde beş kuruş para olmamasına rağmen sızana kadar içerdim.

Bir çok hizmetçi çoktan herşeyi hazırlamışken iki günün ardından sonunda batı tarafında bulunan ikinci saraya taşınmanın mutluluğunu yaşıyordum. Yüzlerce hizmetçiyi saymazsak sadece ben ve kardeşim gibi olan kişisel hizmetçim Han Jisung. En çok da zorunlu olarak kahvaltı için erken kalkmak yerine istediğim saatte uyanacağım için seviniyordum.
Tabi kral beni sık sık ziyaret edicekmiş fakat hiç sanmıyorum, beni o kadar da umursamıyor.

"Efendim, Minho... Ay yani şey demek istediğim Prens Hyunjin'i ne zaman saraya davet edeceksiniz?"

Ah doğru ya, Hyunjin'e yakınlaşmam gerekiyor. Biliyorum ilk hayata döndüğümde kurduğum planda sadece Hwang Hyunjin'den uzak dur ve zengin hayatının tadını çıkar vardı. Fakat istemiyorum.
Garip bir şekilde yada anlamadığım bir şekilde değil, açık konuşmam gerekirse ondan hoşlanıyorum belki de daha ilerisi. Bu yüzden kalbimi deşmesi yerine kabul etmesi için çabalamaya karar verdim.

Yeni bitirdiğim kahvaltı tabağımı biraz ileriye itip ellerimi çırptım ve Jisung'a gülerek imalı bir şekilde konuştum.
"Hadi Minho'ya... Ay yani demek istediğim Prens Hyunjin'e bugün için bir mektup yollayalım."

Jisung'un utandığı hafif kızarmaya başlayan yanaklarından belli oluyorken sitemle konuştu.

"Prens Felix çok yaramazsınız!"

İlk başlarda ikisi gözüme hep düşman gibi gelirdi, Minho ve Jisung. Birbirleriyle ne zaman bir araya gelseler hep rekabet ederlerdi. Fakat şimdi Jisung'un ona karşı beslediği duyguyu sezebiliyorum, ondan hoşlanıyor.

" Buranın kütüphanesi daha büyükmüş."

"Burası aslında boştu, fakat babanız bu kütüphaneyi sizin için hazırlattı Prens Felix."

Jisung ile birlikte kütüphaneye mektup yazmak için gelmiştik. Kralın sadece iki günde burayı benim için hazırlatmış olmasına şaşırmıştım.
Ama doğru ya bana kin besleyen ve her daim en ufak hatamda bile beni döven kral değil kraliçeydi.
Gerçek annem değildi bu nedenle tam bir kötü üvey anne rolünü oynuyordu, fakat Kral buna hiçbir şey demiyordu. Kızdığım konuda buydu.
En sonunda çalışma masasına oturmuş ve bir sayfa alıp özenle yazmaya başlamıştım. Mektup yazarken bir insanın bu kadar heyecan yapması aşırı saçmaydı fakat şuan ben tatlı bir heyecan içerisindeydim.
İnkar etmiyorum bunun sebebi Hyunjin'di tabi.

"Sevgili Majestelerine,

Merhaba Prens Hyunjin, gününüz nasıl geçiyor? İyi olduğunuzu umuyorum.
Artık batı tarafında bulunan sarayda yaşıyorum, en son olan saldırıdan sonra orada kalmak istemedim, belki haberini almışsınızdır. İlk konuğum olarak sizi burada görmeyi çok isterim.
Bu bir çay daveti, benimle küçük bir çay partisi yapmaya ne dersiniz? Ve sadece çay değil eğer isterseniz sarayımda sizi birkaç gün ağırlamaktan mutluluk duyarım.

Bir de kişisel hizmetçim Jisung'un özel ricası üzerine lütfen yanınızda Minho'yu da getirin.
Cevabınızı bekliyor olacağım, sevgilerle... "

" Efendim! Neden sonunda öyle yazdınız, istemiyorum ben Minho'yu falan. "

" Hıhı aynen Jisung, istemiyorsun Minho'yu, neyse bunu hemen ulaştır Hwang Krallığına. "

Victory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin