O gece, Hyunjin benimle uyumamış annesinin çok özlediği kollarına gitmişti. Kapının eşiğinden hiç yaşamadığım fakat merak da etmediğim durumu izlerken gülümsedim. Çok güzeldi, anne şefkati Hyunjin'i küçük bir çocuğa çevirmişti ve bu çok özeldi.
Bayan Diana, oğlunun kırmızı saçlarını okşayarak uyutmuştu.Ve şimdi üçümüz kahvaltı masasında oturmuş keyifli bir şekilde sohbet ediyorduk. Bayan Diana cidden eğlenceli bir kadındı, bunca yıl neler yaptığını anlatıyor ve bize geçip giden yıllarımız hakkında sorular soruyordu.
"Peki siz ikiniz, evlenmeyi düşünüyor musunuz?"
Bayan Diana'ın sorduğu soru içtiğim suyun boğazımda kalmasına yol açtı, Hyunjin ise küçük bir kahkaha atmıştı. Bayan Diana endişeyle kalkmış hafif bir şekilde sırtıma vurmuştu.
"Aman Tanrı'm iyi misin Felix? Yanlış bir şey mi söyledim?"
Evet... Hyunjin cidden annesine çekmişti, çünkü Bayan Diana, tıpkı oğlu gibi "Ortaya bombayı atıyordu ve sonra masum bir şekilde kenara çekiliyordu."
"Evet anne, ortalık biraz sakinleşsin ben şahsen..."Hyunjin kollarını masanın üstüne koymuş, çenesini eline yaslarken sinsice sırıtıp konuşmasına devam etmişti. "Felix'le hemen evlenmeyi düşünüyorum."
Aslında bu konular normaldi, sevgili olan iki insanın evlilik düşünmesi... Ama yine de utanıyordum. Bende gülmeye çalıştım, Bayan Diana yerine geçerken bana gülmüş ve samimi bir ses tonuyla konuşmuştu.
"O zaman Felix, lütfen beni annen olarak kabul et ve bana anne de." Bayan Diana'nın söylediği şey nedense o kadar hoşuma gitmişti ki. O benimle saygı eklerini bir kenara bırakarak konuşuyordu, ben ona Bayan Diana diyerek hitap ediyordum. Ve şimdi ona anne dememi istiyordu.
Gözlerim dolmaya başlamıştı, ama mutluydum ağlasam bile gülebilecek kadar mutluydum."Peki... Anne?"
Bayan Diana gülüp kafa sallamış ve "Evet anne." demişti.
"Benim minik bebeğim ağlıyor mu?"
Hyunjin'de gülerek yanıma gelmiş ve eliyle göz yaşlarımı silmişti. Sıkı sıkı sarıldım ona, dile getiremesem bile bu sarılma daha çok teşekkür ettiğimi belli etmek istediğimdendi.
Ve Hyunjin bunu anlamıştı, en güzel kısmı buydu zaten. Konuşmasam bile hissettiğim duyguları, söylemesem bile ifade etmek istediğim şeyi anlıyordu. Tabiki evlenecektim bu adamla."Sorun yok bebeğim." yanağımdan narince öpmüş ve geri çekilmişti. "Pekala, artık saraya gitmem gerekiyor. İşlerim var." göz göze gelmiştik. Bana göz kırpmış ve Bayan Diana-
Hayır annemi öpüp geri çekilmişti."Oğlum nereye?"
"Birkaç işim var anne, hemen dönerim." demiş ve Minho ile gitmişti. Annem, Kral Hwang'ın ölmesi dışında hiç bir şey bilmiyordu. Anlatmamıştık, işi sessiz bir şekilde bitirip geri çekilecektik. İnsanları telaşlandırmaya gerek yoktu.
"Anne, çay saati gelmek üzere. Bana katılmak ister misin?" sorduğum soruya gülmüş ve
"Tabiki canım." demişti. Gerçek annem olmasa bile, sevdiğim adamın annesi olması onu gerçek annem gibi kabul etmemi sağlıyordu.
Teşekkür ederim Hyunjin.
☾Genç adam sonunda can dostu ile nefret ettiği sarayına varmıştı. Aklında hala sevgilisi Felix ve biricik annesi vardı. Şimdiden çok özlemişti onları.
Buranın havası ölüyormuş gibi hissettiriyordu, biran önce mektupları alıp gitmeliydi buradan.
Fakat bir gariplik hakimdi, saray sessizdi. Askerlerin sayısı olduğundan azdı ve Haru yoktu. Normal bir zamanda olsa bu durum onun sikinde olmazdı fakat şimdi ister istemez endişe ve şüphe duyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Victory
Fanfic(hyunlix) - They say that we're out of control and some say we're sinners - But don't let them ruin our beautiful rhythms