𝟏𝟗.

487 75 23
                                    


Bütün bir ülke karmaşa içerisindeydi. İkinci krallığın çöküşe uğramaya başlaması hem halkı hemde diğer krallıkta bulunan babamı endişeye sokuyordu.
Bazıları Hwang Krallığının varislerinin olması nedeniyle kral ve kraliçenin ölümünü umursamıyor fakat bazıları yas tutuyordu. Bir gecede değişmişti aslında çoğu şey. Bütün gece Hyunjin'in iyi olup olmadığını düşünmüştüm, Hwang krallığı için yapılmış bir suikast planıydı açık açık. Bu nedenle gözüme uyku girmemişti, yatağıma bile gitmemiş ana holde oturmuştum gece boyu. Ya Hyunjin'e yolda bir şey olmuşsa? Ya saraya da suikast girişiminde bulunulursa?

Fakat sonunda gün doğmuş ve ben Hwang Krallığına gitmek için hazırlık yapmaya başlamıştım. Gözüm kızarmıştı hassas bir yapım vardı, çok çabuk çöken bir bedene sahiptim fakat bu şuan zerre umrumda değildi. İlk önce babamın yanına gidip durumu iyice kavramam ve babamın tepkisini ölçmem gerekiyordu.
Ama Jisung'un dediğine göre babam haberi alır almaz Kral Lee olarak can dostu Kral Hwang'ın sarayına gitmişti. Eminim çok üzülmüştü, ve ne yapacağını düşünüyordu.

Hiç beklemeden hazırlanmış ve Jisung ile birlikte çıkmıştık. Jisung'da endişeli ve üzgündü, yol boyunca doğru düzgün konuşmamıştı bile. Onu anlıyordum Minho'nun mahvolmuş yüzü onu korkutmuş ve üzmüş olmalıydı.

"Efendim şimdi ne olacak?"

"Nasıl yani?"

"Tahta Prens Haru'mu geçecek?"

Hayır geçmemeliydi, Hyunjin buna izin veremezdi. Eğer tahta o geçerse zaten sarsılmış olan krallık tamamen batardı.
Jisung'un bu sorusuna evet demek istemiyordum. Kabullenmek istemiyordum bir nevi. "Bilmiyorum." diye geçiştirdim.

Hwang Krallığına sonunda vardığımızda, sadece soylu olarak babam yani Kral Lee olacağını düşünmüştüm fakat neredeyse bütün soylular buradaydı şuan. Herkes haberi alır almaz soluğu burada almıştı.
Dünden beri aşırı derecede stresliydim, ve bu kalabalık beni çok geriyordu.
İçeri adımladık, bahçe ve ana hol hatta sarayın büyük bir çoğunluğu soylularla doluydu.

Gözlerim Hyunjin'i arıyordu. Sonunda birkaç saat önce görmüş olmama rağmen kokusunu ve her bir detayını özlediğim sevgilimi bulmuştum. Yanında Dük Changbin, Dük Chan, Dük Jeongin, Bay Seungmin ve Minho vardı.
Jisung'la vakit kaybetmeden yanlarına ilerledik. Sonunda bizi gördüklerinde Hyunjin direk bana sarılmış ve saçlarımı kollarını benden ayırmadan okşamıştı. Bende ona karşılık veriyordum.

"İyi misin sevgilim?"

"İyiyim bebeğim."

Aramızda geçen kısa diyaloğun ardından bana tebessüm eden diğerlerine baktım ve selamlaştık. Hyunjin hala elimi tutmaya devam ederken, kalabalığın en uzak köşesindeydik.

"Hyung seni çok özledim."

"Bende Jeongin."

Jeongin bana sarılmıştı. Cidden küçük bir kardeşten farksızdı. "Daha iyi misin Felix?" dedi Changbin.
"Evet teşekkürler." diyerek karşılık verdim. Bir süre sıradan bir şekilde sohbet ettik.

"Aslında sırası değil fakat. Hyunjin iznin olursa bir şey söylemek istiyorum sizlere." dedi Chan.

Hyunjin "Sorun yok tabi." diyerek karşılık verdi.
"Jeongin ile yakında düğünümüz var. Sizleri aramızda görmek isteriz." dedi.

Hepimiz onları tebrik etmiştik. Bu grubu kısa bir süre önce tanısam da seviyordum. Resmi konuşmayı çoktan bir kenara bırakmışlardı ve bende ayak uydurmuştum.

Victory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin