0.7

808 60 150
                                    

yıldıza basıp bolca yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar 🌌

kızılın yanından ayrıldıktan sonra hazırlanmaya gitmişti genç kız. bu şehre yeniden döndüğünde yapmak istediği şeyler vardı ve berk'le karşılaştıkları için ertelemişti hep.

berk her sözünde, her konuşmalarında, her nefesinde bile kızı unutmadığından, hep hayatında olduğundan söz ettikçe zorlaşıyordu durum.

siyah dar kotunun üzerine siyah bir bluz geçirdi genç kız. takılarla falan da uğraşmak istemedi, oraya gittiğinde hüzün mevsimi çökecekti zaten. sade olması yeterliydi.

berk'e haber vermeyecekti tabi ki de. birbirlerinin bir şeyi değillerdi sonuçta. sadece kısa bir süreliğine aynı evi paylaşmak zorunda olan en klişe tabirle ayrı dünyaların insanlarıydı.

kazadan sonra arabasında birkaç küçük sıkıntı vardı ve onları da halletmişti zaten. arabayı park ettikten sonra derin bir istanbul havası çekerek yürüdü, ataman koleji'ne. geçmişiyle, anılarıyla, acılarıyla yüzleşebileceğinden emin değildi.

okulun içine girdi yavaşça, kapı açıktı ama içeride pek kimse yok gibiydi. boş koridorda sadece onun yürüyüşünün sesi vardı, dışarıdan bakan birine göre. onun için ise buradaki seslerin haddi hesabı yoktu.

bu lisede geçirdiği zamandaki bütün sesler canlıydı hala. kantine girdi yavaşça, günlüğü okunduğu için rezil olduğu o kantine.

ortaokuldan beri günlük tutmayı alışkanlık etmişti genç kız. her sene bir önceki sene yazdıklarına bakar, hepsinin çok saçma olduğunu düşünürdü ama vazgeçmezdi hala yazmaktan.

hevesinin kursağında kalacağını bilmeden geldiği bu kolejin ilk gününü anımsadı yeniden. eski okulunda da hep özenirdi saçlarına, görünüşüne ama o gün her zamandan daha özenliydi. maşa çekti saçlarına, makyajını yapmıştı. aynaya kaç kez baktığını bile hatırlamıyordu.

berk'i görmüştü, herkes anlamlandıramadığı bir şekilde sadece doruk'u görürken aybike berk'i görmüştü. onun kızıl saçlarını, yüzüne rastgele değil de tek tek yerleştirilmiş gibi serpilmiş çillerini, serseri yürüyüşünü, ince zarif ve biçimli ellerini görmüştü. her şeyinden teker teker etkilendikten sonra sesiyle tanışmıştı. duyduğu en güzel ses tonuyla.

berk'e üzülmüştü genç kız. onunla konuşmayı, onu dinlemeyi ve kendini ona anlatmayı bile istemişti. kendine yakın bulmuştu kızılı, kalabalığın arasında yalnızdı o da kendisi gibi. arkadaşları bile ona da göstermesi gereken sevgiyi doruk için kullanıyordu. bu durum aybike'ye kendini anımsatıyordu, kendi abisinin dahi asiye'ye daha çok değer vermesini.

berk'e değer vermişti. daha ilk gördüğü anda bir şeyler hissetmeye başlamıştı çocuğa. günlüğüne de onu beğendiğini yazmıştı.

harika herkesin içinde günlüğünü okuyup onu rezil ettiğinde ise hayatında hiç utanmadığı kadar utanmıştı genç kız. tüm okul da dahil olmak üzere hoşlandığı çocuğa rezil olmuştu. evet, günlükte yazanların bir kısmı berk'in de rezil olacağı cinstendi. zaten o da bunu düşünmüştü ya.

herkesin önünde doruk'un kuklası olduğu düşüncesi ortaya çıktığında gelip kızdan intikamını almıştı. yine kendini düşünmüştü yani, her zamanki gibi. aybike'nin duygularını abisi bile önemsemiyordu ki, berk mi önemseyecekti?

kantinde daha fazla durursa boğulacaktı genç kız, onu üzmekten başka bir şey yapmayan anılarının arasında. bahçeye çıktığında o en korktuğu yere adımladı ayakları. o banka.

o gün de oturduğu tarafına oturdu bankın. gözleri anında dolduğunda dudaklarını dişledi, ağlamamak için. berk önce ona hiç olmadığı kadar mutlu hissedirip iltifat etmişti bu bankta sonra da yine bu bankta yaklaşmıştı, öpmek için.

her ne kadar yaklaşma sebebi onu rezil etmek de olsa genç kız böyle düşünmek istiyordu, sadece böyle. öbür türlüsüyle başa çıkamıyordu.

"demek doruk'un kuklasıymışım he? hakkımda böyle düşünmen gerçekten çok üzücü."

başını çevirdiğinde yanında oturan kızılı görmüştü, hafif çıkmış olan sakallarını da kestirmişti çocuk. yanındaki kişi, liseli onu üzmekten başka bir şey yapmamış berk'ten başkası değildi.

genç kızın bakışlarının derinine baktığında sessizce ağladığını fark etti. ellerini kızın yüzüne götürdüğünde genç kız kolunu sertçe iterek ayağa kalkmıştı.

"hatırladın mı bu bankı? bana yaptığın pisliği, sonra babama yaptığını. hayatımızı nasıl mahvettiğini hatırlıyor musun sen?"

kızıl çocuk ayağa kalkıp kıza adımladığında onu sakinleştirmekti amacı, aybike geri adımladı.

"ne istedin benden sen ya? ben sana ne yaptım? neden canımı yaktın, neden babama zarar verdin, neden berk?"

"aybike-"

"sus! şehir değiştirmek zorunda kaldık biz senin yüzünden. düzenimiz vardı bizim, sizinki kadar lüks içinde olmasa da bir hayatımız vardı. sen, sen mahvettin ya! her şeyi mahvettin, hayatımızı altüst ettin! ne istedin benden berk?"

kızıl çocuk genç kızın şiddetli ağlayışı ve hıçkırıklarına bakıyordu öylece sadece. bunca zaman içinde tutmuştu genç kız her şeyi, şuan içini döküyordu.

kızılın gözlerinden yaş iniyor olmasa duygusuz bir ifadeyle baktığı sanılırdı. kalbi acıyordu oysaki, dışa yansıtmıyordu o sadece.

"ben bu okula ne hayallerle gelmiştim haberin var mı ya? evet, senin için sadece burslu olarak gelmiş varoşun tekiydim. ama ben bu okulda okumak istemiştim, burada olmak istemiştim. sen benim mutlu olmama hep engeldin. ikimiz bu okula sığamadık berk."

son cümlesinde diğerlerine oranla yüksek olan sesi kısıldığında berk genç kızı göğsüne çekip sardı sıkıca. kıvırcık saçlarını sevdi, koklayıp öptü.

"geçecek bitanem geçecek."

başını kızılın göğsüne yasladı kız. tutmaya çalıştığı hıçkırıkları artmıştı burada. uzunca bir süre ağladı berk'in göğsünde, o saçlarını severken.

"özür dilerim, her şey için. bu okulda yaşattıklarım değil sadece. benim yüzümden akıttığın her gözyaşı için çok özür dilerim."

"kırıp kırıp toplamaya çalışıyorsun ya böyle, iyileşmiyor hiçbir şey."

ağlaması yavaşça dinen kızın uykusu gelmişti kızılın göğsünde. üç senedir kızılın kokusunda uyuduğu için onun kokusunu içine çekmek sakinleştiriyordu kızı.

"keşke benden bu kadar nefret etmeseydin berk. nefretin o kadar büyüktü ki hepimize zarar verdi. kalbim acıyor, dayanamıyorum artık ben."

gözyaşlarının ıslattığı kıvırcık saçları öptü berk. "ben senden nefret etmedim hiç güzelim. yorma kendini daha fazla nolur, dinlenmelisin."

genç kızın itiraz edecek gücü kalmamıştı. başını olumlu anlamda sallayıp kızıla daha çok sokulduğunda berk de kolunu kızın omzuna doladı, eve götürmeliydi onu.

saudade | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin