0.8

846 65 210
                                    

yıldıza basıp bolca yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar 🌌

gözlerini yavaşça aralayıp yatağında kımıldandı genç kız. okulun bahçesinde berk'le olan yüzleşmesinden sonra çok yorgun düşmüştü. eve geldiklerinde hiç konuşmamışlardı ve direkt uyumuştu genç kız.

berk'e çok kırgındı hala ama bir yandan da ona sarılmasını, kokusunda huzur bulmasını bir kenara bırakamazdı.

saat daha sabahın sekiziydi ve mutfaktan gelen seslerle üstündeki pijamaları değiştirmeden odadan çıktı. mutfağa geldiğinde ise gördüğü görüntü gülümsemesine sebep olmuştu.

berk, elindeki sürahiyle iki bardağa da meyve suyu dolduruyordu. çok güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamıştı kızıl çocuk. aybike'nin kendisi izlediğini görünce de gülümsedi derince, gamzeleriyle.

"günaydın. senin moralin bozuktu ya biraz, ben de erken kalkıp ikimize kahvaltı hazırlamak istedim."

kızın gözlerinin içine umut dolu bakışlarla bakmasıyla gülümsemeyi bıraktı aybike, hemen karşısında eriyip bitmemeliydi.

"ben senden kahvaltı mı istedim berk? uykum var benim zaten yatacağım, sen yap kahvaltını çok istiyorsan."

genç kız mutfaktan uzaklaştığında berk mutsuz bir ifadeyle oturdu sandalyeye. ne yaparsa yapsın affettiremeyecekti kendini. yaşanılanlar basit şeyler değildi, kırılan kalpler kolaylıkla düzelmiyordu. aybike'nin söyledikleri de kızılın aklından çıkmıyordu zaten.

aybike ise berk'e yine kıyamamıştı, yine ondan uzak kalmayı başaramamıştı. yeniden mutfağa döndüğünde boş bir ifadeyle masaya bakan kızılın yanına oturdu. çocuk şaşkınca ona döndüğünde de gülümsedi.

"ee, acıkmadın mı berk yiyelim hadi."

kızıl yeniden umutlanmıştı kızın ela gözlerindeki bakışlarla. hemen kahvaltıya başladıklarında da pek konuşmadılar.

kahvaltının sonuna doğru genç kızın kızarmış burnuna ve dudaklarına baktı berk, hasta mı olmuştu ki? aybike ayağa kalktığında kızın yanına adımladı ve dudaklarını alnına bastırdı.

aybike ne yapmaya çalıştığını sorgular bakışlarla baktığında da biraz sonra geri çekilip elini alnına, yanaklarına ve boynuna koydu sırayla.

"aybike ateşin var senin, hastalanıyorsun sanırım güzelim hastaneye gidiyoruz hadi."

"berk, gerek yok hastaneye falan uyumak istiyorum, halsizim biraz sadece. dinlensem geçer gerçekten."

"tamam gel canım."

kızın belinden destek olarak odasına getirip yatağına yatırdığında saçlarını sevdi. uykuya daldığından emin olduğunda da mutfağa gitti yeniden, çorba yapacaktı güzeline.

çorbanın olduğundan emin olduktan sonra ısısını kontrol etti, fazla sıcak olmasını istemezdi. kıyamıyordu aybike'ye, bebeği gibi davranıyordu. daha önce canını çok yakmış olsa da artık yakamazdı, eski yaralarını da saracaktı. düzeltecekti bir bir kırdıklarını.

üstündeki beyaz tişörtü ve haki yeşili gömleği düzeltip çorbanın olduğu tepsiyi aldı eline. yavaşça odaya adımladı ve kapıyı tıklattı. ses gelmemişti, uyuyordu çünkü.

tepsiyi kenara koyarak dudaklarını kızın saçlarına bastırdı narince. uyandırmaya kıyamasa da iyileşmesi için çorba içmeliydi.

"berk? ne oldu?"

"uyandırmaya kıyamadım ama bu çorbayı içmelisin güzelim."

kızın uykudan uyanmış haliyle şişmiş kırmızı dudaklarına bakmamaya çalıştı, yatağında doğrulmasına yardım etti. yavaşça çorbayı kıza içirmeye çalıştığında da genç kız kaşığı çocuğun elinden aldı, berk bu kadar yakınında olunca yumuşuyordu çünkü.

"o kadar da değil berk, kendim içerim."

"aybike," dedi berk üstüne basa basa. "halsizsin işte güzelim bırak ben yardım edeyim sana."

çenesinden hafifçe tutup yemeğini yedirmişti yavaşça. hiç konuşmadan bitirdiğinde de berk, tepsiyi kenara bırakıp kızın yeniden yatmasını sağladı. genç kızın saçlarıyla oynadı bir süre yavaş yavaş. aybike kolundan tutup mırıldandığında da şaşırarak kıza baktı.

"berk, teşekkür ederim. ilgilendiğin için."

"ne demek bebeğim, daha iyi hissediyor musun kendini? bak hissetmiyorsan hemen hastaneye gidelim."

"berk sakin ol. iyiyim ben, gerek yok."

"aybike," dedi tekrar sorar biçimde kızıl. kızın kıvırcık saçlarını yüzünden kenara çekti. "çok özür dilerim tekrardan ben. her şey için."

yutkundu genç kız. sadece olanlar da değil, artık düşünmek bile yoruyordu. kızıl çocuk cevap alamayacağını anlayarak odanın içinde gözlerini gezdirdiğinde kaşlarını çattı. kalkıp köşeye saklanmış biçimde duran siyah deri ceketi eline aldığında yeniden geldi kızın yanına.

"aybike, bu ceket benim ceketim değil mi? beni orada bıraktığın akşam üşümemen için sana verdiğim ceketim. hala saklıyor musun?"

gözlerinin içi parlayarak sorduğuyla bakışlarını kaçırdı kız. berk fazlasıyla umut dolu ve mutlu hissediyordu kendini. aybike'nin ise bir karar vermesi gerekiyordu hemen. eğer evet derse berk hala ona karşı bir şeyler hissettiğini öğrenecekti. ama aybike buna hazır değildi.

"hayır berk, niye senin olsun? erkek arkadaşımın ceketi. burada unutmuş."

yüzü asıldı kızıl çocuğun, gözlerinin de dolduğunu görmüştü aybike ama yapabileceği bir şeyi de yoktu. hep üzülen o olmuştu biraz da berk üzülse sorun olmazdı.

"erkek arkadaşın mı?" üzüldüğü yeterince sesine yansımıştı çocuğun. tüm hayaller sonlanmak zorunda kalmıştı çünkü.

"evet."

sesinin soğukluğunu umursayamadı o an aybike. berk, genç kızı dinlenmesi için yalnız bırakırken de kapıyı kapatıp elindeki cekete baktı. aybike'nin ondan başkasıyla olma ihtimali çok acıtıyordu. dikkatli incelediği zaman kendi ceketinin aynısı olduğunu düşünmüştü, aklına gelen düşünceyle sırıtıp ceketin içini açtı.

onun lisede giydiği siyah deri ceketin iç kısmı sorunluydu ve berk kıyafetlerindeki en ufacık sorunda onları atmasına rağmen bu cekete kıymamıştı, çok sevmişti. eğer aybike'nin de dediği gibi erkek arkadaşı varsa ve bu ceket onunsa aynı yerinde hasar olacak değildi ya.

ceketin aradığı kısmında gördüğü izle gülümsedi berk. aybike'yle yeniden karşılaşmalarının üzerine olan en iyi ikinci olaydı bu. aybike'den bunun intikamını alacaktı.

"erkek arkadaşı yok. benim ceketimi saklamış, beni kendine saklamış tatlım."

saudade | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin