Sararan yapraklar sonbaharın habercisiydi. Lily Evans eğer trene yetişme kaygısı çekmeseydi bu görsel şölen yaratan tabloda onlarca fotoğraf çekeceğine emindi. 9 ile 10. peronlar arasından geçerken yine o tanıdık heyecan hissi içini kıpır kıpır etti. Perona girdiğinde gördüğü tanıdık yüzlere buruk bir sevinçle gülümsedi.
İşte Wood orada yeni aldığı son model Nimbus 1347 model süpürgesini arkadaşlarına gösteriyordu. Narcissia Black ve Lucius Malfoy bir kenarda fısır fısır konuşuyorlardı. Onu henüz farketmemiş Çapulcular Remus'un elinde tuttuğu kitaptaki bir şeye kahkahalarla gülüyorlardı. Lily'nin en yakın arkadaşı Marlene McKinnon da aralarındaydı.
Etraftaki insanlara ve sihrin mükemmeliyetine hevesle bakınan Lily'nin gözüne başka biri daha çarptı. Orada arkadaşlarının yanındaydı, Severus Snape. Genelde perona beraber gelirlerdi ama genç çocuk geçen yıldan sonra Lily'e görünmeden yalnız gelmeye başlamıştı.
Severus çok değişmiş, Lily ile arkadaşlıklarının başladığı ilk yıllara göre tamamen farklı biri olmuştu. Artık kendinden küçük öğrencilere zorbalık yapan, insanları melez ya da muggle doğumlu oldukları için aşağılayan insanlarla takılıyor, git gide onlara benziyordu.
Her ne kadar Lily onu olduğu gibi kabul etmek istese de geçen yıl kendisine bulanık demesi bardağı taşıran son damla olmuştu.
"Hey! Naber Evans? Yaz tatilinde beni özledin mi? Ben seni çok özledim." Lily'i daldığı düşüncelerden çıkaran Potter'ın onu farketmesi ve seslenmesi oldu.
"Lils!" Marlene yanına gelip hızla boynuna sarılınca ona gülümsedi ve James'e cevabını verdi. "Aklıma bir kere bile gelmedin Potter."
Yalandı. Tatil boyunca nedenini kendisinin de anlayamadığı bir şekilde sürekli James Potter'ı düşünmüştü.
James ona surat assa da ikonik sorusunu sordu. "Peki benimle çıkar mısın?" Lily bir anlığına sadece ona baktı. Nedeninin kendisi de farkında değildi. Bu soruya vereceği cevabı mı düşünüyordu? Cevap zaten belli değil miydi. "E- Hayır!"
Lily, Marlene'i de yanında tutup çekiştire çekiştire bir kompartımana girerlerken James Çapulcular'ı Lily'nin teklifi direk reddetmek yerine birkaç saniye de olsa düşünmesinin bir gelişme olduğuna ikna etmekle uğraşıyordu.
"Haklısın James. Bana sorarsan Evans bir sonraki sefere Evet diyecek." Dedi Sirius dalga geçer gibi bir sesle. James gözlerini devirdi ama yüzünde hala kocaman bir gülümseme vardı.Yolculuk Çapulcular'ın Hogwarts'a geri dönüş şakalarını planlamaları ile geçti.
Hogwarts'a döndüklerinde her şey bıraktıkları gibi mükemmeldi. Hagrid ürkmüş ve büyülenmiş arasında görünen birinci sınıflara yol gösterirken güzel kız öğrenci selinin içinde o tanıdık yüzü arıyordu. Bulduğunda zarafetle gülümsedi.
"Merhaba James!" Dedi diğerlerini görmezden gelerek. Onun için gruptan sadece bir kişi önemliydi.
"Selam Emily!" Dedi James, Ravenclaw Prensesine. Emily Brown ışık altında parıldayan sarı saçları ve cam gibi mavi gözleri ile porselen bir bebeğe benziyordu. Tırnakları her zamanki gibi pembenin en cırtlak tonuna boyanmıştı. Her erkeğin dönüp bakacağı türden bir kız olmasına karşın James Potter'ın ona asla o gözle bakmaması gururuna dokunuyordu.
Herkes Büyük Salonda yerlerini aldığında Satürn baskılı cüppesi olan okul müdürü konuşmayı devraldı. "Söylenecek çok şey var ama yemekten daha önemli hiçbir şey yok. Yumulun!"
Tüm öğrenciler keyifle, önlerinde bir anda beliren onlarca yemeğe saldırdılar. Sirius ve Peter, Geleneksel 134. On Tavuk Butunu İlk Kim Bitirecek yarışmasının ortasına geldiklerinde Emily binası olan Ravenclaw'ın masasından kalkıp Gryffindor masasına doğru yürüdü ve tam James Potter'ın arkasında durdu. Çoğu kişi dikkatle onları izlerken sordu. "Yanınıza oturabilir miyim?"
Dört Çapulcu da şaşırarak başlarını salladıklarında Emily yüzünde masum görünümlü şeytani gülümsemesi ile James'in yanına oturdu ve ikinci kez üç Çapulcu'yu görmezden gelip tamamen James'e odaklanarak onunla konuşmaya başladı.
Sinirle soluk verdi Lily. "Ravenclaw o! Niye bizim binamızın masasına oturuyor?" Karşısında oturan Marlene omuz silkti. "Otursun, ne olacak ki?"
"Çünkü... Çünkü... Niye bana öyle bakıyorsun sen?" Diye sordu Lily en yakın arkadaşının bakışlarındaki muzip parıltının sebebini anlamaya çalışarak.
"Niye sinirlendim ki sen? Brown bizim binanın masasına oturdu diye mi, Brown James'in yanına oturdu diye mi?" Diye sordu Marlene. Tanrı biliyordu ki en büyük Jily shipper o idi.
"Ne alakası var bunun onunla?" Lily nedenini anlayamadığı bir şekilde hiddetlenerek.
"Boşversene!" Dedi Marl onu daha da kızdırmak istemeyerek. "Ama kız güzel şimdi. Biz bu kızla aynı yatakhanede falan kalmıyoruz neyse ki. Baksana şunun saçlarına. Ben gece yarısı uyanıp onu görsem güneş doğdu falan sanırdım."
Lily, Marlene'in abarttığını düşünüyordu ama haklı olduğu konular da vardı. Gerçekten çok güzeldi ve şuan James'in ağzının içine düşmek üzereydi. Lily kıskançlıkla tırnaklarını avuç içlerine batırdı.
Tüm öğrencilerin dikkatini toplayan başka bir olay daha oldu: Ziyafetin ortasında McGonnagall yerinden kalktı ve Gryffindor masasının yanındaki durdu. "Bayan Brown. Her ne kadar hepimiz binalar arası dostluk ilişkilerini çok önemsesek de daha okulun ilk günü her öğrencinin kendi binasının masasında oturması daya uygun. Ravenclaw masasına geçin."
"Peki Profesör," dedi Emily minik bir mırıldanmayla. "Yarın görüşürüz James."
Lily eğer çok dikkat çekmeyeceğini bilseydi hemen bir kahkaha atardı. "Moralin düzeldi." Diye yorumladı Marlene. Lily sadece ona gülümsedi ve Çapulcular'ın olduğu tarafa kaçamak bakışlar atarak yemeğini yemeye devam etti. Biçim Değiştirme Profesörüne olan sevgisi kat ve kat artmıştı.
Tüm öğrenciler yemeklerini yemeyi bitirdiğinde herkes yatakhanelerine gitti ve derin birer uykuya daldılar. Hepsi de onları çok olaylı bir yıl beklediğinden ve yılın sonunda okuldan birinin ölmüş olacağından habersiz ve huzurluydular...
Bir rivayete göre Layla Potter aralıklı olarak sürekli bir Jily hikayesi yayınlayıp sonra vazgeçip yayından kaldırmadan duramazmış!
İnşallah bu hikayede finale gelebiliriz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jily | She Never Loved Me
FanfictionJust Jily... Kapak için Lareina413'e çok teşekkürler