Dokuz - "Quidditch ve Grace'ten Uyarı"

355 21 130
                                    

Lily neden Çapulcularla bir anda bu kadar yakınlaştığını anlamıyordu. Büyük salonda bazen yemekleri onlarla yiyor, Ortak Salonda onlarla oturuyor ve onların çoğu aktivitesine dahil oluyordu.

Marlene onlarla yakın olmaktan hiç şikayetçi değildi. Sirius ile sürekli birbirlerine yürüyorlardı ama başka biri sorsa aralarında hiçbir şey olmadığına yemin ederlerdi.

Lily de durumdan mutsuz değildi ama oturmuş Quidditch oyununun başlamasını beklerken acaba biraz abartıyor muyum diye düşünmeden de edemiyordu. Maç eğer Gryfindor ile başka bir bina arasında olsa bu garip olmazdı ama maç Slytherin-Ravenclaw maçıydı ve bu işi ilginçleştiriyordu.

James, Sirius, Remus ve Marlene zaten neredeyse oynanan her maçı izleyip oyuncuların stratejileri hakkında bilgi sahibi olmaya çalışırlardı çünkü onlar Quidditch takımındaydılar. James kaptan olarak her maça ve oyuncuya özel strateji hazırlıyordu. Bu durum rakiplerinin artı ve eski yönlerini bilmesini gerektiriyordu.

Peter'ın orada olması da garip değildi çünkü diğer üçlüyle yakın arkadaştı ve Quidditch'i seviyordu ama Lily içten içe kendisinin orada olmasının garip olduğunun bilincindeydi. Eğer maçta oynayan takımlardan biri Hufflepuff olsaydı, Gryfindor tribünü kesinlikle dolardı fakat şuan sadece 9 kişi vardı. James, Sirius, Remus, Peter, Marlene, Lily, Gryfindor vurucusu Astera ve iki Gryffindor kovalayıcısı daha; Jacob ve Erica.

Gryfindor ve Slytherin savaşı asırlardan beri süregelen bir şeydi. Ama son zamanlarda Gryfindor ve Ravenclaw arasında da gerilmeler yaşanmaya başlamıştı. Bir kavga olduğunda Hufflepufflar adaletli olup Gryfindorlarınn tarafında yer alırken Ravenclaw, Gryfindorların olayları gerektiğinden fazla abarttıklarını ve fazla kendini beğenmiş olduklarını öne sürüp Slytherinlerin tarafında oluyorlardı.

Açıkçası bu maç önemliydi çünkü iki tarafı birbirine düşürücü özelliği vardı. Maç başladıktan kısa bir süre sonra Lily sıkıldı ve James'e baktı. O dikkatle oyunu izliyordu. Neredeyse oyuncuların tüm hareketlerini aklına kazıyor gibiydi.

Kimse taraf tutuyor gibi görünmüyordu, Marlene dışında. Marlene ne olursa olsun Slytherin'in kazanmasını istemiyordu. Sirius ona Slytherin'in kazanmasından Gryfindor'un daha karlı olacağını anlatmıştı ama genç kızın umurunda değildi.

"Kaptan bize bir istatiklerden bahsetsene!" Lily yan gözle konuşan Erica'ya baktı. O kızın uzun süredir süpürge üstünde olduğunu biliyordu. İstatistikleri kendi kendine de çözebilirdi. Marlene kolunu sıkınca afalladı. James'i resmen onun takım arkadaşından kıskanmıştı...

James sanki uzun zamandır kendisine bu soru sorulsun diye bekliyor gibiydi. Önce boğazını temizledi ve çok bilmiş bir havada konuşmaya başladı; "Öncelikle genel istatistiklerde bahsedecek olursak iki maç oynandı. Gryfindor-Slytherin maçını biz kazandık. Ravenclaw-Hufflepuff maçını ise Ravenclawlar. Eğer Ravenclaw bu maçı kazanırsa iki galibiyetle bize kupa için büyük bir rakip olacaklar ama bana öyle bakma Patiayak kupayı tabii ki de biz kazanacağız. Takımlara gelecek olursak Slytherin'in tutucusu çok iyi olsa da kovalayıcılar vasat. Ravenclaw'da durum tam tersi. Kovalayıcıları iyi tutucu kötü. Ravenclaw'ın vurucular fena değil ama Slytherin'inkiler az önce oyun başlarken neredeyse süpürge yanlış biniyorlardı. Arayıcılara gelirsek Ravenclaw'ın arayıcısı daha deneyimli, neredeyse herkesin hareketlerini ezberlemiş ama Slytherin'in arayıcısının refleksleri kesinlikle daha iyi."

Lily, James'e şaşkınlıkla baktı. Hep salak sandığı çocuğun içinde bir deha vardı. Eğer zekasını derslerinde kullansa kesinlikle Lily için bir rakip olurdu.

"Sen kim kazanır diyorsun?" Diye sordu Jacob. Belli ki James'in fikirleri iksir sınıfının aksine burada epey bir önemseniyordu.

Lily, James'in gözlerinde muzip bir ifade gördü. Dudakları hafifçe kıvrıldı. Arkadaşları ile komik bir şaka yaptıkları zaman da aynen böyle bir ifade oluyordu yüzünde. "İki taraf da kazanamayacak."

Lily diğerlerine bakınca tek anlamayanın kendisi olmadığını görünce rahatladı. "Pardon?" Dedi Sirius anlamayarak. Lily'i kenara itti ve James'in yanına oturdu. "Bir kenara çekil Evans zaten günlerdir Çatalak'ın kuyruğundasın."

Lily bunu yaptığı için tam Sirius'a bir uğursuzluk büyüsü yapacaktı ki James'in cüppesinin iç cebini gösterdiğini görüp duraksadı. Orada çıkmak için debelenen küçük, parlak bir şey vardı.

"O daha önce aşırdığın Snitch, değil mi?" James, Peter'ın sorusuna sırıttı. Lily yutkundu. James Potter ne zamandan beri yaptığı bir muziplikten sonra bu kadar yakışıklı görünüyordu?

"Az önce baktım yanımdan geçiyor, kaptım bende. Şimdi hem Slytherinler hem Ravenclawlar beklesinler bakalım kazanacağız diye." James konuştuktan sonra tekrar sırıttı.

Peter alkışladı. Sirius bayılmış numarası yapıp kendini Remus'un kollarına bıraktı. Marlene oyunculukla James'in koluna vurdu, "Kendine gel Potter. Kovalayıcısın sen. Arayıcı olan benim!" Genç kız her ne kadar sinirli görünmeye çalışsa da sırıtmadan edemiyordu.

Remus'un itekleyerek kaldırdığı Sirius kıkırdadı, "Şimdi seyir zevkim iki kat arttı!"

Maç hakikaten de bitmiyordu. Kimsenin kazanamayacağını bilen Gryfindor tayfa bir saat daha izleyip sıkıldılar ve Sirius'un ısrarları üzerine akşam yemeği yediler. Maç uzun süre bitmediği için tekrar oynanmak üzere iptal olmuştu ve bu haberi duyan herkes ayrı bir gülmüştü.

Yemekten sonra Lily kütüphaneye gitti. Kitapların arasında olmanın verdiği hazzı yaşadı ve kendine birkaç kitap ayırdı. Okumak istese de tam olarak odaklanamadı. Sürekli aklı başka şeylere ya da birine gidiyordu.

James Potter, ela gözleri ve dağınık saçları ile aklından çıkmıyordu. Birine şaka yaptığı zaman yüzünde muzip bir sırıtma beliriyordu. Ellerini kuzgun karası saçlarının arasına atıp olduğundan daha da dağınık durmalarını sağlarkenki görüntüsü...

Lily'nin düşünceleri karşısındaki sandalyeye başka birinin oturması ile bölündü. Grace Wilkins izin almadan rahatlıkla masasına oturmuştu ama o an hiçte rahat görünmüyordu. Ancak etrafına dikkatle bakıp onları dinleyen biri olmadığına emin olduğunda konuştu.

"Eğer canını seviyorsan Potter'dan uzak dur Evans." Lily ona şaşkınlıkla baktı. Tam kiminle beraber olup olmayacağının kimseyi hele de olayla hiçbir bağlantısı olmayan Wilkins kızını hiç ilgilendirmeğini söyleyecekti ki kızın yüzündeki yalvaran ifadeyi gördü.

"Niye?" Diye sormak geldi aklına sadece. Grace başını hemen iki yana salladı. "Söyleyemem. Anla beni, lütfen. O çocukla yan yana oturman bile çok tehlikeli. Lütfen Evans,"

Lily'nin kaşları çatıldı. "Buraya gelip bana James'den uzak durmamı söylüyorsun ve sebebini söylemiyorsun. Bana söylediğini yapmam için verecek düzgün bir sebebin bile yok."

Grace çaresizce yere baktı. "Ben seni uyarıyorum Evans. Uyarımı dikkate alıp kendini kurtarmak ya da beni umursamayıp hayatını tehlikeye atmak senin elinde."

Grace bunları söyleyip kalktı ve arkasında düşüncelere boğulmuş bir Lily Evans bırakarak hızla oradan uzaklaştı...


Bir heyecan havası mı oldu ne?

Önümüzdeki bölümde çoğunuzun sevdiğini bildiğim iki kişi ön planda olacak...

Jily | She Never Loved MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin