James merdivenleri üçer beşer inerek mutfağa doğru yola koyuldu. Peter grip benzeri bir hastalığa yakalanmıştı ve o da arkadaşına iyi hissettirmek için mutfağa gidip onun en sevdiği çöreklerden almaya gönüllü olmuştu.
"Sonunda beklediğim kişi geldi," tam bir koridordan sağa dönüyordu ki sola baktığında o tanıdık sesin sahibini gördü. "Sümsükus, beni kenarlarda köşelerde bekleyecek kadar sevdiğini bilmiyordum."
Snape ona sadece pis pis sırıttı. "Geçen yıl olanlardan sonra sence de fazla özgüvenli değil misin Potter?"
Geçen yıl olanlar kare kare James'in gözünün önüne geldi. Bir karede Sirius'un, Snape'e dolunayda Bağıran Baraka'ya nasıl gireceğini söylediğini öğreniyor. Bir karede hayatında hiç olmadığı kadar hızlı koşuyor.
Bir karede gözlerinde belirgin bir korku olan Snape'i çoktan kurtadama dönüşmüş Remus'la buluyor. Bir karede tam Remus, şok olmuş Snape'e pençe atıp onu yaralayacakken önüne geçiyor. Bir karede Snape'i saçlarından tutup sürükleye sürükleye Bağıran Baraka'dan çıkarıyor. Bir karede elini yüksek ph değerli bir asitle temizliyor...
"Neredeyse altını ıslatmak üzere olan ben değildim Sümsükus," James ona benzer bir sırıtma ile karşılık verdi. Snape gerçekten de o gün acayip korkmuş görünüyordu.
"Lupin'in kurtadam olduğunu söylersem ne olur Potter?" Dedi Snape oyuncu bir tavırla, "Sanırım ben Dumbledore daha önce beni bu konuda uyardığı için ceza alırım. Peki ya Lupin? Ama o herkesin gözünde bir canavara dönüşür. Eminim ki veliler çocuklarının bir kurtadam ile aynı okulda okumasını istemezler. Lupin'in de okuldan atılması gerekir."
James açık açık gelen tehdit ile kaşlarını çattı. Karşısındaki yağlı saçlı çocuğun bir şey istediği kesindi. James ona lanet atmamak için kendince direndi. "Ne saçmalıyorsun sen?"
"Pelerin, Potter," dedi Snape net bir sesle, "Bana görünmezlik pelerinini verirsen belki küçük zavallı Lupin'in sırrını korurum."
James gözlerinin sinirden karardığını hissetti. Kaşları çatıldı. Karşındaki çocuk belli ki Dumbledore'un uyarısını dikkate almıyordu. O zaman ona alması için bir şeyler yapmak gerekliydi.
James hiddetle asasını çıkardı ve ona bir sokma büyüsü gönderdi. Snape sanki bunu bekliyormuş gibiydi ama büyüyü savuşturmaya zamanı olmadı. O da James'e bir lanet attı ama lanet James'in hazırda olan kalkanından geçemedi.
James bir silahsızlandırma büyüsü ile asasını ondan uzaklaştırdı. Snape defalarca kez bu büyücü ile kavga etmişti ama onu daha önce hiç bu kadar sinirli ya da güçlü görmemişti.
James, Snape'in acı içinde inlemesine sebep olan birkaç kemik kırma laneti gönderdi ona. O yerde kanlı bir şekilde yatarken yani başına geldi. "Eğer Remus'un sırrını ele verirsen Sümsükus-"
"James?" Lily koridorun başında durmuş onlara hayal kırıklığı ile bakıyordu. Yerde kanlar içinde yatan ama hiçbir hayati tehlikesi olmayan Snape genç kızı görünce içten içe mutlu oldu ve başını kenara atıp bayılmış numarası yaptı.
Lily hemen onun yanı başına diz çöktü ve ona seslendi. "Sev, Sev! Aç gözlerini nolur!" Zümrüt yeşili gözlerinden yaşlar geliyordu. Orada duran James'e döndü hiddetle. "Sen Potter, hayatımda gördüğüm en zalim, en iğrenç insansın. O yaptıklarının hiçbirini haketmedi. Senden tiksiniyorum."
James ona sadece hüzünle gülümsedi. Gözlerinde akmasına izin vermediği yaşlar vardı. "Açıklama yapmaya bile uğraşmayacağım çünkü biliyorum, senin için önemli değil. Tek önemsediğin o! Kimin haklı kimin haksız olduğu umrunda bile değil. Hiç umrunda olmadı. Biz ne zaman kavga etsek senin için hep suçlu ben oldum. Sanırım bundan sonra da değişen bir şey olmayacak. Özür dilerim. Ama senden değil, kendimden. Yıllarımı sana harcadığım için. Benden bu kadar. Bitti. Artık James Potter, Lily Evans'ın peşinden koşmuyor."
James bu sözleri söyledi ve tek bir kelime daha etmeden gitti. İlk olarak Dumbledore'un ofisine gidip olanları anlattı. Dumbledore ona endişelenmemesini ve Snape ile ilgileneceğini söyledi.
James tam Gryfindor ortak salonuna girerken içinden Peter'ın en sevdiği çörekleri unuttuğu için kendine küfretti. Mutfağa giderken tanıdık birini gördü. Emily Brown koridordaydı. "Merhaba James! Hey, sana ne oldu?"
"Sonra konuşsak olur mu Emily?" Dedi James. Bir de onu çekecek hali yoktu. "Evans yüzünden bu haldesin değil mi?" Emily'nin bir anda soğuyan ses tonu James'in hemen dikkatini çekti. "Onu çok güzel seviyorsun ama o senin sevgini hep hor görüyor. Böyle güzel sevilmenin kıymetini hiç bilmiyor."
"Sağol," dedi James başka ne diyeceğini bilemeyerek. Genç kıza tekrar konuşma fırsatı vermeden hızla ilerledi ve çörekleri alıp yatakhanesinde geri döndü.
Çapulcular yatakhaneden çıkarken gayet iyi görünen James'in nasıl on dakika içinde Peter'dan daha hasta göründüğünü anlamakta ilk başta güçlük çektiler.
James onlara anlatmadan önce bir süre sadece sessizce oturdu. Ardından her şeyi teker teker anlattı. Anlattıkça içindeki zehri boşaltıyormuş gibi hissediyordu.
"Daha önce de benzer bir kavga etmiştiniz ama sanki o zaman son resti çeken Evans'tı," dedi Sirius düşünceli bir sesle.
"Ciddi miydin o sözleri söylerken?" Diye sordu Remus merakla, "Gerçekten Lily Evans defteri kapandı mı?"
"Evet," James sesinde en ufak bir duydu ibaresi olmadan konuştu, "Bunca zaman onun peşinde sürünerek kendime işkence ettim. Hep düzelirsem beni sever diye düşündüm. Hatta şu sıralar beraber daha fazla zaman geçiriyorduk. Bana daha yakındı. Kimseye bulaşmadığım ve onu fazla darlamadığım için belki bana karşı bir şeyler hissediyordur diye ummuştum. Ama işin aslı şu ki, o beni hiç sevmedi."
SHE NEVER LOVED ME!
Açıkçası bu bölüm kitabın daha kapağı bile yokken benim aklımdaydı. Kitabın ismi de son cümleden geliyor.
Lily'nin yaptıklarına ne diyorsunuz?
James, Snape'e saldırmakta haklı mı?
Sizce James rest çekerek doğru mu yaptı.
Yorumlarınızı çok merak ediyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jily | She Never Loved Me
FanfictionJust Jily... Kapak için Lareina413'e çok teşekkürler