0.3/Geçmeyen Geçmiş/

2.6K 195 85
                                    

Pjmn: Ya
Ya sen ciddi misin??
Ne demek sırf tadı kötü diye
Tost göndermek??

Min Yoongi: hahahaha.
Yedin mi bari?

Pjmn: Evet.
Ayrıca o ne tür bir gülüş aşırı ititci
Random kullanmanı tavsiye ederim

Min Yoongi: Tuvalete koşarak
gidenin sen olmadığını söyle
Hiç bu kadar gülmemiştim

Pjmn:
Sanmıştım ki o kavgadan sonra değiştin/
Sanmıştım ki o kavga/
Komik değil

Min Yoongi: Zevkler okul başkanı
Tartışılmaz.

Pjmn: Bu arada
Min Ho'ya teşekkür ettiğimde bana garip garip bakışlar attı
Sonra da 'rica ederim' dedi
Emin misin o Min Ho'nun bizim Min Ho
Olduğuna??

Min Yoongi: Evet.

Pjmn: Peki o halde
Görüşürüz.
/Bu mesaj silindi/
Görüşmemek üzere Min Yoongi.

Min Yoongi: Görüşmemek üzere
Okul Başkanı.

/////////////////////////////////////////////////

"...Sonra da işte sen bayıldın ben de taşıdım. Ama kim olsa aynısını yapardı."
Min Ho ile kantine inmiştik. İki saatlik konuşmasını bitirince gülümsedim.

"Ama sen yaptın. Min Ho bir şey soracağım?" Gerilmiş gibiydi. "Benim kavga ettiklerim arasında Park Joo Var mıydı?"

Tabii ki sorunun cevabını biliyordum. Vardı. "Okuldaki kişileri pek tanımıyorum. Hafızam kötüdür. Ama yoktu galiba." Kafamı salladım. "Ben de bilmiyordum, ondan sordum." Aynı şekilde kafasını salladı.

Min Ho nedense cinayet işlemiş de ceseti saklayacak yeri yokmuş gibi davranıyordu. "Neyse ben ikimize içecek bir şeyler alayım. Susamışsındır." Kafamı salladım. Masada tek kalmıştım.

Sıkılıp telefonumu elime aldım.

/Müzik Hocası ve B şubesinden Jimin Whattsap konuşması/

Müzik Hocası: Jimin
Ben öğretmenler odasındayım.
Yanıma uğrayabilir misin?

////////////////////////////////////////////

"Min Ho! Müzik Hocası beni çağırıyor, gitmem gerek!" Bütün kantinin duyacağı şekilde bağırıp ayaklandım.

Sonunda öğretmenler odasına gelmiştim. "Ah, sonunda geldin Jimin. Şimdi senden bir şey isteyeceğim. Reddetmeden önce düşün olur mu?" Meraklanmıştım. Kabul etmeyeceğim ne olabilirdi ki? "Okullarası bir müzik yarışması düzenleniyor. Okulun en iyi sesi sende."

Sinirle gözlerimi kapattım. Gerçekten sesim güzel diye her boka beni sokmayı nasıl başarıyorlardı? "Hocam biliyorsu-"

Sözümü kesip "Jimin, biliyorum. Ama düşün olur mu? Sonunda az sayılmayacak bir miktarda para ödülü de var." Ne olursa olsun yapmayacaktım.

"Hocam, yapmayacağımı biliyorsunuz." Hoca kafasını salladı umutsuz bir şekilde. "Biliyorum Jimin, sen yine de hafta sonuna kadar bi' düşün." Kafamı sallayıp çıktım. Şarkı söylemeyi sevmezdim.

Neden mi?

Çok küçükken belki 8 belki de 9 yaşındaydım. Heveslenerek babamın yanına gidip ezberlediğim ilk ingilizce şarkıyı söylemiştim. Kelimeleri yanlış söylememeye o kadar dikkat etmiştim ki...

Bir anda babam beni bölüp "Ne yapıyorsun sen? Sesin bok gibi , kafamı şişirme velet, git ve ne halin varsa gör." demişti. Sonra annem de konuşmaya dahil olmuş "Jimin sesin iğrenç, gerçekten iğrenç ve buna katlanmak zorunda değiliz. Ayrıca şarkı söylemeyi seviyorsan da git odanda söyle." demişti.

Dolu gözlerimi saklamaya çalışıp odama koşmuştum. Ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım.

Sonra bu travmayı atlattım ya da ben öyle sanıyordum. 13-14 yaşlarında odamda şarkı söylerken annem odaya girmiş beni süzmüştü. "Jimin büyü artık. Sesin güzel değil kabullen. Şimdi babana söylesem ne yapar biliyor musun? Biliyorsun. Döver. Ne yapacaksın sanatçı mı olacaksın başımıza. Bu sesle olamazsın zaten de diyelim bir şekilde bir ışık yandı , söndürürüz Jimin. Bırak şu aptalca hayalleri." O günde ağlamıştım ve bir daha şarkı söylememiştim.

Kimse neden asla şarkı söylemediğimi bilmiyordu. Söyleyemezdim çünkü. En yakın sandıklarımdan şarkılar sayesinde uzaklaşmıştım. Aile kavramı neydi onu bile bilmiyordum.

Erkekler tuvaletinin herhangi bir kabinine geçip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım.

Geçmiş acıtıyorsa geçmemiştir. Benimki de geçmemişti işte. Geçemezdi de.

"Geç buraya, çabuk!" Duyduğum tanıdık sesle ağzımı kapattım. Sesimi duyarsa ölebilirdim."Sana demedim mi lan çarşambaya kadar elimde olacak." Yumruk. "Hani nerede?" Yumruk. "Yoongi H-hyung sandığın gibi değil." Yumruk. "Ne sandığım gibi değil lan!? O dosyayı Jung Woo'ya nasıl verirsin!" Yumruk ve benim hıçkırığım. Sesler bir an durmuştu.

"O dosyayı cumaya kadar bul ve getir. Şimdi defol." Sesi durulmuştu. Koşma sesi geldiğinde dövdüğü kişilerin gittiklerini anlamıştım. O burada mıydı?

Bir süre daha çıkmayıp ağlayacaktım sanırım.

///////////////////////////////////////

Kıpkırmızı olmuş gözlerim ve burnumla tuvaletten çıkıp doğru sınıfa ilerledim. Çünkü zil çalmıştı.

"Jimin! Bu halin ne lan? Ağladın mı?" Koridorda gördüğüm J-Hope ile yüzüme buruk bir tebessüm yerleşti. Burnumu çekip hayır anlamında kafamı salladım.

Beklemediğim bir anda bana sarıldığında karşılık verdim. Ama bunu yaptığımda dahası olabilirmiş gibi tekrardan hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Benden ayrılıp konuşmuştu. "Anlatmak istersen her zaman buradayım." Gülümsedim. Bu içten bir gülümsemeydi.

Sınıfa gelmiştim ve yüzümü saklamaya çalışarak sırama oturdum. Başım ağlamaktan olsa gerek dönüyordu.

Uyumuştum.

Uyanmıştım.

Tekrar uyumuştum.

"Jimin.." gözümü açıp karşımdaki kişiye baktım. Min Ho idi. "Sanırım gerçekten uyuyan güzel oldun ha okul başkanı."

"Ne?" Konuşmaları idrak edemiyordum. Sorumdan da belli oluyordur zaten. Cevap vermedi, yanlızca sırıttı. "Jimin iyi misin sen?" Min Ho'ya döndüm.

"Evet neden iyi olmayayım ki?"

"Birisi seni ağlarken görmüş. Neden ağladın?"

"Yanlış görmüştür." O sırada Yoongi  konuştu. "Hala kölemsin okul başkanı. Beni takip et." Dediğini yapıp onu takip ettim.

Erkekler tuvaletine girdiğinde ben de arkasından girdim."Daha sessiz ağlamalısın okul başkanı." Anlamıştı.

"Ben ne yapayım? İşini başka yerde halletseydin sen de." Umursamaz da konuştuğumda gözlerini kısıp beni süzdü. Şu an tuvaletin kapısına yaşlı şekildeydi.

"Bak ne diyeceğim, o dosyayı Jung Woo'dan sen getir. Böylelikle 6, günlük kölelikten kurtulursun."
Kârlı bir anlaşmaydı.

"Tamam." Kabul etmeme şaşırdığını anlamak zor değildi. Tuvaletten çıkmaya yeltendigimde bana doğru eğilmiş, yüzünü yüzümün hizasına getirip konuşmuştu. "Cuma, okul başkanı. En geç cumaya kadar elimde olsun." Bugün çarşambaydı. Bu da daha iki günüm olduğu anlamına geliyordu.

"Sonunda kapının önünden çekildiğinde tuvaletten çıktım.

Zorba/YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin