Müzik odasından ilk Yoongi çıkmıştı sonra da ben çıkmıştım. Şu an yapmam gereken en önemli şey aldığım dosyaları yerlerine koymaktı. Çünkü eğer dolabımda kalmaya devam ederlerse başım fena yanacaktı.
Koşa koşa sınıfa gidip dosyaları dolabımdan çektim ve tekrar koşa koşa müdür yardımcısının odasına gittim. Müdür yardımcısının odasında kayıp eşyalar kutusu gibi bir şey vardı ve kayıp eşyaları oraya koyuyorduk.
Ben de öyle yapmıştım. Neyse ki müdür yardımcısı odasında değildi. 'Nerede buldun', 'sahibini aradın mı' tarzı sorulardan kurtulmuştum.
Sonrası ise gayet sakin bir gündü. Sınıfıma gidip dersi dinlemiş, notlar almıştım. Dersler bitince eve gitmiş, kimsenin yüzüne bakmadan odama çıkmıştım. Artık arkadaşlarım vardı, aileme ihtiyacım yoktu.
//////////////////////////////////////////////////////
"Sonra Jin, lamayı sevmeye çalışırken lama ona tükürdü." Tae'nin kahkahalarla anlattığı anı hepimizi -Jin hariç- güldürmüştü.
İlk teneffüs olur olmaz Jungkook beni sürükleyip kantine getirmiş, aralarına oturtmuştu. Konuşma da öyle başlamıştı. Aslına bakarsanız arkadaşlarım olduğu için sevinmiştim. En azından benimle anlaşan birkaç kişi vardı.
"Jimin." Namjoon'un konuşmasıyla bakışlarımı Namjoon'a çevirdim. "Efendim?" Namjoon, söyleyeceklerini tartıyor gibiydi. "Yoongi ile aran nasıl?"
Bu soru beni korkutmuştu. Çünkü ben de bilmiyordum. "Bilmem, normal galiba." Namjoon kaşlarını kaldırmış beni onaylamıştı. Hâla ağzındaki baklayı çıkarmamıştı. Aslında korkuyordum.
Çünkü benle ilgili bir şey olduğunu anlamıştım.
Beni kabul etmemişti. Ya da ettirememişti.Kalbim kırılmıştı ama umursamadım. Hep böyleydi çünkü. Hiç sağlam kalmamıştı ki. "Namjoon çıkar şu ağzındaki baklayı artık, çok boş yaptın."
Jin'in konuşmasıyla Namjoon düşüncelerinden ayrılmıştı. "Jimin, yanlış anlamanı istemiyorum. Hepimiz seni seviyoruz." En nefret ettiğim cümlelerin başlangıcı hep böyleydi.
Devamını biliyordum. Ama ağzımı açmadım.
"Yoongi ile 8 senedir arkadaşız ve seni aramızda pek istediği söylenemez. Arkadaşlığımız bozulsun istemiyorum, yani..." Gülümsemiştim. Buruk ama içten bir şekilde. Haksız değildi ki!
"Namjoon hyung ne saçmalıyorsun?" Jungkook sinirli bir şekilde konuşmuştu. "Ne demek arkadaşlığımız bozulsun istemiyorum!?" Jungkook sinirlenmiş öyle ki ayağa kalkmış bağırmaya başlamıştı.
Onu kolundan tutmuştum. Sıkmamıştım. Sadece sakinleşmesi ve bana dönmesi için yapmıştım.
"Hey! Sorun değil, gerçekten." Sorun değildi. "Hayır sorun, sen ağlarken sarılmadık mı biz? Her zaman buradayım demedim mi sana? Şimdi öylece söküp atamayız!" Hoseok bağırmıyordu. Kendini sıkıyordu.
"Bak ben de böyle olsun istemezdim ama Yoongi ile senin aranda seçim yapacak olsam bu Yoongi olur. Ayrıca," Namjoon
bu sefer bakışlarını arkadaşlarına çevirmişti. " Yoongi mi Jimin mi?" İmalı sorusu dediği her şeyden çok acıtmıştı.Farkında değildi ama benim hayatım hep seçimlerle doluydu. Seçimler üzerine kurulmuştu. Şimdi de seçim yaptırıyordu. Benim üzerimden. "Oh, hayır. İşte bunu yapma çünkü bu.." Ne diyecektim ki!?
"Neyse ne seçim yapmak zorunda değiller, ayrıca dediğin gibi siz çok uzun zamandır arkadaşsınız ve aranızı bozma gibi bir hakka sahip değilim." Tae'nin bakışları bana dönmüştü. Kafasını iki yana sallayıp 'hayır' demeye çalışmıştı.
Olayın şokundan çıkamaması beni gülümsetti. Namjoon üzgündü. Gözlerinden belli oluyordu bu. Ama belli etmemeye çalışıyordu.
2 dakikalık ölüm sessizliğinin sonunda herkesin arkama baktığını fark ettim. Ben de dönüp baktığımda Yoongi'yi gördüm. Burukça gülümsedim.
"Neyse, ben kalkayım artık. Bu arada söylemeden edemeyeceğim, her şey için teşekkür ederim."
Bir daha oturmamak üzere kalktım yanlarından.
Giderken Yoongi ile yan yana gelmiştik. Ama yüzüne bakmadan geçip gittim. "Oh, özür dilerim. Seni görmemiştim. Çok küçüksün." Duyduğum sesle kendime geldim. Öyle ki birinin bana çarptığını bile şimdi fark ediyordum.
"Sorun değil." deyip gülümsedim. "Ah, bu arada ben Min Ryung," dediğinde uzattığı elini tuttum. "Park Jimin, memnun oldum." Gülümseme sırası ondaydı. Yanından geçip gideceğim sırada kolumu tuttu. "Gel sana soda ısmarlayayım, hm?"
Kötü biri olmadığını anlamıştım ama şu an uygun bir zaman değildi. "Belki başka zaman?" Kaşlarını kaldırıp reddetti. "Hadi ama, bak gerçekten tek amacım tanışmak. Başka arkadaşım yok." İnanmıştım.
Tanrı benden 6 arkadaş almış yerine 1 tane göndermişti. Aish, sanırım Tanrı benden gerçekten nefret ediyordu.
"Hey hey, nerelere daldın? Hadi gel benimle." Herhangi bir masaya oturduğumuzda gözlerim direkt Yoongi ve arkadaşlarını bulmuştu. Dik dik bana bakıyorlardı. Bakışlarımı onlardan kaçırmıştım.
"Sen burada bekle, ben geliyorum." Masadan kalkan Min Ryung'a sahte bir gülümseme sundum. Acımızı bile çekemiyorduk.
Masaya aniden bir şey koyuldugunda irkildim. "Hey sakin ol, sadece soda."
"Bu arada, şu masadakiler, arkadaşların mı?" deyip az önce oturduğum masayı başıyla gösterdi. Başımla onaylayacakken bundan vazgeçtim. "Artık değiller, yani onlar için böyle." Düşünüyormuş gibi kaşlarını kaldırdı. Hâlâ o masaya bakıyordu.
"Ah, anladım. O yüzden mi gözlerin doluydu?" Bakışlarımı gözlerine çevirdim. İyi niyetli gibiydi. "Evet." Kısa ama net bir cevaptı.
"O zaman artık gözlerin dolmayacak çünkü ben varım." deyip gülümseyerek kendini gösterdi. Bu sefer ben de gerçek bir gülümseme sundum. "Okuldan sonra kütüphaneye gelmek ister misin? Yani şey... Ben ders çalışacaktım birlikte çalışırız." Teklifimle birlikte şaşkınca gözlerini irileştirdi.
"Vaov, bana ısınmadığını sanıyordum." Omuzlarımı silkip "Arkadaş edinmek iyi bir şey." Dedim.
Her zaman iyi bir şey değildi. Ama bir kez olsun bu ayrıntıyı atlamak istemiştim.
//////////////////////////////////////////////////////////////
Selamlar.
Biraz geç geldi bölüm farkındayım.
Bölümü de pek beğenmedim
Ve biraz kısa bir bölüm oldu
Hepsi için kusura bakmayın.
Hatalarım varsa aff görün. (Bu böyle mi yazılıyor bilmiyorum jsoakqoakao). Neyse her şey için teşekkür ederim. Bu arada bölüm biraz duygusal çünkü bir konu olmadan ilerleyemez. Konu da bu oldu işte.
Yoonminle kalın hoşçakalın
Öptüm çok 😚.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorba/Yoonmin
FanfictionPjmn: Zorbasın Min Yoongi Ve bu seni havalı yapmıyor Min Yoongi: Ne saçmalıyorsun velet?