in this world, It's just us

1.9K 266 223
                                    

Jisung, çantasının iplerini sıkıca tutup adımlarını hızlandırdı. Bugün eve gitme kararı almıştı, evden daha fazla kaçamazdı. Karanlık sokağın önüne geldiğinde telefonunu cebinden çıkardı. Telefonun ışığını yakıp sokağa doğru tuttu. Bu sefer cebine sıkıştırıp karanlıkta ilerlemeyecekti. Karşısına çıkacak kişiyi önceden fark ederse daha çabuk kaçabileceğini ya da polisi arama hızını hesaba katarak elindeki telefonu iki eliyle sıkıca tuttu. Kendi nefes sesinden başka bir şey duyulmayacak olan karanlık sokağa adımını attı.

Henüz sokağın ortasındayken yanından geçtiği çöp konteynırların arkasından bir ses duydu. Jisung, hızlıca sese doğru baktı. O kısacık anda bütün hayatı gözünün önünden geçmişti. Hepsi çabalamalarla dolu olan hayatı. Oradan fırlayan kediyi gördüğünde derin bir nefes verdi. Fakat sıkıcı hayatının kurtulmak için çabalamaya değer olmadığını fatk etti, sadece emeklerinin karşılığını almak için uğraşacaktı. Hiçbir şey yaşamadan ölemezdi.

Rahatlamanın hemen ardından kafasına inen darbeyle yerle buluştu vücut. Bu aralar çok fazla darbe alıyordu kafasına. Elleri, yerle buluştuğunda telefonu da yere sürttü. Hangisini çıkardığını hatırlamıyordu. Bakmaya fırsat bulamadı, gündelik telefonunun olmasını umdu.

Jisung, dönüp ona vuran kişiye baktı. Karşısındaki siyah giyimli adam elinde bir beyzbol sopasıyla duruyordu. "Hyunjin?", dedi Jisung. Ama o olduğunu düşünmüyordu. Hyunjin, olabilmek için kısaydı ve telefonun azıcık ışığından da olsa sarı saçların parlayacağını düşünüyordu. Karşısındaki kişi siyah saçlara sahip gibiydi.

Adam, kafasını olumsuz anlamda salladı. Yanına birkaç kişi daha geldi. "Kimsin?", dedi Jisung. "Neden sürekli benimle uğraşıyorsun? Ne istiyorsunuz?" Adam, konuşmadı. Jisung, onu tanıdığını düşündü. Tanımıyor olsaydı konuşurdu. Yanındakiler şapkalarını ve maskelerini çıkardı. Jisung, onları okulda görmüştü. Onlar üstüne ilerlemeye başladı. Jisung, yerde geriledi. Çocuklar hızlandığında ayağa kalktı. Koşmak için geri döndüğünde o saate kadar arkasında duran kişi gülüp ona yumruk atmış, bu da düşmesini sağlamıştı. Acıyla inledi.

"Sikeyim sizi! Neden bunu yapıyorsunuz! Bir şey söyleyin!" Jisung, ağzındaki kanı silerken kükredi.
Liderleri olduğunu düşündüğü adama döndü, telefonu kaldırmış ve flaşını açmıştı. Video çekiyordu. "O videoyla beni tehdit edemezsin, yaptığın suçu yaymış olursun." Yanındaki bir çocuk gülüp Jisung'un karın boşluğuna sert bir tekme indirdi.

"Ah, aptal çocuk. Biz sadece zevk için yapıyoruz." Jisung, vurulduğu tarafa doğru düştü. Canı çok yanmıştı ama neredeyse alışacaktı bu tarz acılara. Hızla doğruldu, etrafına baktı. Bu sefer Changbin'le karşılaşmayacağı emindi. Yine de yardıma ihtiyacı vardı. Birinin varlığını umarak bağırdı.

"İmdat!"

Telefonu tutan kişi, liderleri, saçına asıldığında sustu ve sadece acıyla bağırdı. Saç köklerinden çıkan her bir teli hissediyordu. Gözleri yaşlarla doldu. Karşısındaki çocuklar onu gülerek izlerken düğümlenen boğazı yutkunmasına bile izin vermiyordu. Ağlamak için direndi.

Jisung'un yaşayacağı işkence karşısından inen yumrukla başladı. Saçı tutan eller, saçtan ayrıldı. Yere düşmesini fırsat bilen çocuklar ona tekmeler indirdi. Jisung, nefes alamadığını hissediyordu. İnen her tekme nefesini kesiyordu. Acıya katlanamıyordu, hemen işlerinin bitmesini diledi.

Jisung'un kafasını koruyan ellerini biri çekerek ayırdı. Bir kolu inmiş ve kulağı açıkta kalmıştı. Jisung, kendini koruyamadı bile. Sadece kulağının yandığını hisseti. Dış kulağında sigara söndürülmüştü. Acıyla çığlık attı. O zaman kadar ağlamamasına rağmen şimdi ağlamaya başlamıştı. Elleriyle kulağını kapatıp acıyla sağa sola dönerek kıvrandı. Ona vuran ayakların gittiğini bile fark etmemişti, sesleri bile duymuyordu. Tek hissettiği kulağının acısı, tek duyduğu acı dolu çığlıklarıydı.

villain ㄲ MINSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin