everybody wants to rule the world

2.7K 311 247
                                    

Jisung, gözlerini yatağına çoktan ulaşmış olan güneş ışıklarıyla araladı. Henüz kendinin bile farkında olmadan eli, doğruca ağrıyıp zonklayan başına gitmişti. İnleyerek onu ovarken doğruldu. Doğrulduğu yatağından eve baktı. Son hatırladığı Felix'in evine gelip biraz içmek ve dertleşmek istediğini söylediğiydi, sonrası hakkında zihninde hiçbir anı yoktu. Gözlerini kapatıp sağ elinin baş ve işaret parmağıyla göz pınarlarını ovarken dün geceye dair birkaç anıyı hatırlamaya çalıştı. Ama nafileydi, zihni hiç yaşanmamış gibi hatırlamayı reddiyordu.

Yataktan kalkıp elini yüzünü yıkamak için banyoya gidecekken ayağı yerde bıraktıkları masanın yanındaki boş şişe poşetine çarptı. Gözlerini yavaşça büyütürken yere çöküp poşetin içindeki şişeleri saydı. Altı boş şişe... Altı koca şişeyi mi içmişlerdi beraber? Kafasını kaldırıp eve baktı. Felix, ortalıkta yoktu. İçmişse onun da kendinden geçmiş olabileceğini düşündü ama çocuk salonda gözükmüyordu. Doğrulurken poşeti de kaldırıp dış kapının yanındaki çöp poşetlerinin yanına bıraktı. İlerlerken Felix'in banyoda uyuyakalmış olabileceğini düşünüyordu. Başını ovarken banyo kapısını tıklattı. İçeriden herhangi bir ses gelmediğinde de girdi. Uyuduğunu düşünüyordu ama banyoda da kimse yoktu. Felix, gitmişti. Sarhoş haliyle eve nasıl gidebildiğini merak etmişti.

Banyoda elini yüzünü yıkarken suyun soğukluğundan başka bir konuyu düşünmedi, o an düşünmek de istememişti. Tek istediği ayılmak ve bu iğrenç kokudan bir an önce kurtulmaktı. Felix'ten elbet haber alabilirdi.

Elini yüzünü yıkadıktan sonra bile kendine gelebilmiş değildi. Sanki koku hala aklını çeliyormuş gibi hissediyordu. Üstündeki tişörtü dikkatlice çıkartıp kirliliğe attıktan sonra elini aynadaki çökmüş görüntüsüne baktı. Ellerini lavabonun kenarlarına dayayıp halini inceledi. Dün gece ne olmuştu? Nasıl bu kadar içmişlerdi? Ya da sadece o içmişti belki de. Ama anlamlandıramıyordu. Jisung, alkolden nefret ederdi. Felix'in önerisini kabul etmişti, hafızasının bu bölümünde hiçbir sıkıntı yoktu. Kafasını eğip gözlerini kapattı.

"Düşün, Jisung. Düşün." Gözlerini sıkıca yummanın işe yarayacağına inanmak istiyordu. Ve gözünün önünde birkaç anı canlandı.

Jisung, kapıyı açtığında karşısında asla beklemediği birini gördüğü için şaşırmıştı. Felix, üzerindeki kapüşonlu ve uzun, sarı saçlarıyla başta ona yabancı gelse de kafasındakini indirip konuştuğunda, Jisung karşısındakini tanımıştı. Felix'in yüzündeki çürük izleri Jisung'un dikkatini çekse de sormamayı tercih etti. Söylemek isterse söylerdi, illa bahsedecekti.

"Felix?" Felix, arkadaşının iyi olduğu belli olan sesine gülümsedikten sonra çocuğun yaralı eline baktı. Gördüğü renkle hızla gözlerini kaçırdı.

"Merhaba, Jisung. Nasılsın?"

"En son nasıl bıraktıysan." Felix, dudağını ısırdı. Jisung onu izlerken gözlerini kapının etrafında gezdirip kapının kenarındaki siyah poşeti eline alıp kaldırdı.

"Bu gece bana eşlik eder misin?" Jisung, poşete baktı. Sonra Felix'in arkasına baktı. Ne aradığından emin değildi, sadece baktı. Sert ifadesi karşısındakinin gülüşünü soldurmuş olacak ki çocuğun elleri de dudaklarıyla birlikte aşağı doğru indi. Jisung, göz pınarlarını ovup çocuğun eve girmesi için kapıyı biraz daha açıp kapıdan çekildi. Felix, girerken onu izledi. Ayakkabısını dışarıda bırakıp eve girdi, poşetleri yerdeki masanın yanına bırakıp yere, masanın yanına oturup çocuğu bekledi. Jisung, onun hareketlerini sadece ölçmek için incelemişti. Minho ve başka insanlar arasındaki farkı... Felix de Minho da bu eve ilk defa giriyordu fakat ikisi de farklıydı.

villain ㄲ MINSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin