Hayattayım anne. Yaşıyorum. İlk denememdi bu ama başarılı olacağımı düşünmüştüm. Olamadım.
Hâlâ nefes alıyorum. Aldığım nefes tuhaf kokuyor. Güzel bir şey daha kokuyor. Bir erkek parfümü sanırım.Gözlerimi açmaya uğraşıyorum. Yapıştırmış ya da dikmiş olabilirler göz kapaklarımı çünkü ne kadar zorlarsam zorlayayım ayrılmıyor birbirinden.
"Zorlama kendini." diyor bir ses. Bu sesi hatırlıyorum.
Kıvırcık saçları olan,dizinde yattığım çocuk..
Beni kurtardı. Beni kurtardılar. Yalnız değildi.Parmaklarını göz kapaklarımda hissedince tekrar açmaya çalışıyorum. Tepemdeki beyaz ışık pigmentsiz gözlerimi acıtıyor.
Ağzımı açıp konuşmak istiyorum ama boğazım kupkuru.
Daha ben gırtlağımdan tek bir ses çıkarmadan dudaklarıma buz gibi bardak dayanıyor. Yüzü görüşüme giriyor. Hatırladığım çocuk...Çekik gözleri ona baktığımı fark edince bana dönüyor. Öncesinde bardakta ya da dudaklarımda geziniyordu.Kafamın altını destekleyen elinin parmaklarıyla ne zaman yıkadığımı unuttuğum saçlarımı okşayınca suyu yutmakta zorlanıyorum. Bu bana sevgi belirten bir davranış gibi geldiği için içtiğim su kursağımda kalıyor anne. Hiç tanıdık bir hareket değil bu çünkü.
Bardağı çekip başımda dikiliyor.
Zar zor ona baktığımda pür dikkat yüzümü incelediğini görüyorum."Bir...ııhım bir şey mi...?" Uzandığım yerde bacaklarımın yanına oturduğunda susuyorum.
"Evet?" Sorar sesine karşın tekrar "Bir şey mi oldu?"diyorum. Sesimin fısıltıdan farkı yok çünkü sesimi yüksek çıkartmaya gücüm yok.Cevap vermiyor. Yüz ifadesinden bir şey yakalamaya çalışıyorum ama gözümün önü kararıyor.
"Çok güçlüymüşsün."
"Çok zayıfım." Zayıf değil miyim anne? Sorduğum soruya bak. Nereden bileceksin ki? Yüzümü bile hatırlamıyorsundur ki sen,ne kadar zayıf olduğumu nereden bileceksin? Kaldı ki dünya o kadar güçlü ki bir temasla yere savuruyor seni hayat. Dünyaya bu yüzden acımasız diyorum ya.
Bileklerim okşanınca gözümün daldığı yerden kehribar gözlere bakıyorum. O karanlıkta kahverengi görünüyordu halbuki.
"Orada seni bulmadan önce bir saati çoktan geçmişti. Artık kanın damla damla akıyordu ama bak sen hayattasın. Zayıf biri olsaydın monitörden çıkan ses tekdüze bir sesten ibaret olurdu." Anlayışlı bakışlarına sabit ifademle karşılık veriyorum. Ben gülmeyi bilmiyorum ki zaten.
Monitöre bakıyorum. Altta yazan sayı fazla az. Kalbim hâlâ yavaş atıyor. Yorgun olmalı. En az kendim kadar yorgundur o da.
Yeniden kuruyan dudaklarımı yalayıp ıslatıyorum.
"Eğer güçlü olsaydım yaşamaktan vazgeçer miydim?"
İntihar demek istemiyorum. Bu kadar açık ve gerçekçi olmaya gerek yok.Kaçmak daha kolay.Yüzünü yüzüme çok fazla yaklaştırıyor ki kıvırcık saçları yüzüme dökülüyor. Gözlerimin altına değen birkaç tel saç gıdıklandırınca gülüyorum. Güldüğüm için karın kaslarım acıyor. Önemli değil .
Kıvırcık neden güldüğümü anlamıyor muhtemelen ama ben gülünce o da gülümsüyor. İnce bir sızıyla acıyan bileğimi kaldırıp gözlerimin altına değen saçları çekiyorum. O,yüzünü çekmiyor.
"Zayıf olsaydın..." hâlâ o konuda...
"Yaşamak için bu kadar direnmezdin."
Düşünüyorum. Belki haklıdır.Saçları tekrar gözümün altına düşüyor. Bu sefer elimi kaldırıp saçlarını alnından başlayıp geriye ittiriyorum.
On saniye önce sadece sızlayan bileğim o kadar çok canımı acıtıyor ki inceden uğunuyorum. Nefesim kesiliyor.Kıvırcık endişeleniyor, görüyorum. İlk defa birisi benim için endişeleniyor anne. Güzel hissettiriyor. Saatler önce canımdan vazgeçmiştim ama şimdi biri benim için endişeleniyor diye mutlu oluyorum.
"İnatçısın."dediğimde "Canını acıttın. " diyor.
Acımadığı zaman mı var ki?"Benim için bu kadar endişelenme çünkü çok zamanım yok. Beni sadece bir kere kurtarabilirsin."
Yanımdan kalkıp koluma yol çeken serumları kontrol ediyorken sözlerimle bana dönüyor. Beyaz ışığın altında kahverengi gözleri an an kararıyor. Böyle bir şeye ilk kez şahit oluyorum. Gözleri şimdi siyah. Ya da göz bebekleri olabilir mi? Belki de bir anda çok büyümüşlerdir.
"Gökyüzü..." uzun zamandır kimsenin ağzından duymadığım adımı ağzından duyuyorum.
"Seni bir kere kurtardım. Bundan sonra bu kalp ya atacak" İşaret parmağını yavaşça göğsümün üstüne bastırıyor."ya atacak."Tehditkâr konuşuyor ama sırf iyiliğimi düşündüğünden. Tanımıyor bile beni anne. Beni önemsemesi neden bu kadar hoşuma gidiyor?
"Neden önemsiyorsun?" Sesim gırtlağımdan çıkarken ses tellerimin titreşimini hissediyorum.Yanıyor.
Yüzümü buruşturuyorum.Dudaklarıma tekrar bir bardak dayanıyor.
"Ben tıp öğrencisiyim.Birilerinin hayatını kurtarmak için illa bir yemine ihtiyacım yok." Çekik gözlerini kocaman açıp gülümsüyor."Yaşayacaksın,tamam mı?"İkna etmeye çalışıyor beni.
Kimsesizim. Evsizim. Yatacak yerim yok. Yiyecek yemeğim yok. Güvenecebileceğim insan yok.Nefes alıyor olmak tek başına yaşamaya yetmiyor.
Aynılarını ona da söylüyorum. Bakışları değişiyor.
Acıyor değil. Acımayı biliyorum. Çok kişinin acıyan bakışlarına maruz kaldım."Ben varım."
İç çekiyorum. "Sen kimsin?"
Elimi tutup parmaklarımızla el sıkışma hareketi yapıyor ama sallamıyor.
"Giray ben. Ve sen de Gökyüzü. Polisler kimliğini teşhis ettiler. Biraz zor oldu çünkü hiçbir yerde izin yokmuş."
Durup parmağıyla parmaklarımı okşuyor. İçimi de okşuyor da farkında değil."Artık bana sahipsin. Kendini toparlayana kadar benimlesin." Kaşlarını kaldırıp "İstediğin müddetçe benimlesin." diye ekliyor.
Onunla mıyım gerçekten? Sokakta bulduğu,ölmek isteyen ve hiç tanımadığı bir insana yardım mı ediyor?
Evet...
"Sen dedin,ben çok inatçıyım. İtiraz etme." Ne kadar kendinden emin görünse de cevabımı beklediği belli.
Alnından bir damla ter kaşlarının arasına süzülüyor.Benim hiçbir şeyim yok ki ona verecek. Param yok. İyiliği karşılığında benden ne bekliyor?
İçimi okuyor gibi anında cevaplıyor.
"Hiçbir şey istemiyorum senden.Yaşaman hariç..." diyor.İlk defa biri bana "Öl!" değil de "Yaşa!" diyor anne.
Yaşamak zorunda hissediyorum kendimi. Usulca ve usluca kafamı sallıyorum.
Sıcacık gülümsüyor.
Halsizlik çöküyor üzerime.Gözlerim kapanırken "Uyu,buradayım." diyor.Bir hastane odasında,yanımda beni ölümden kurtaran ve adını bile yeni öğrendiğim biriyle,kendimi güvende hissederek uykuya teslim oluyorum.
Çok erken biliyorum ama teşekkür ederim..
Bu anlatım tarzını nasıl buldunuz? İlk defa deniyorum. Çevirmek istersem nasıl yapacağımı kestiremiyorum ama.
Karakterleri çok sevdim. Özellikle Gökyüzü'nü...
Görüşürüz caneler..Öptüm hepinizi.
30.06.2022
22.02
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya Gül Bana || Boylove
Short StoryÖnceden "Dünya gül bana." diyordum. Artık dünya gülmese de olur, sen gül yeter...