Serendipçe

291 27 10
                                    

Sabaha karşı gözlerimi açtığımda yanımda Giray'ın uyuduğunu görüyorum. Ve öyle sırtıma sarılmış falan değil,yan yattığımdan göğsüme sokulmak için kafasını yastıktan aşağı düşürmüş,burnunu göğsüme bastırmış.

Göğsüm daralıyor anne. Hiç hakkım yok biliyorum ve önceden çok bir hissim yok dedim,bunu da biliyorum ama dün gördüğüm şeylerden sonra yeniden içimdeki ölme isteğinin harlandığını hissediyorum.

Kıskançlık desem değil...

Dün başka bir bedene sahip olurken izlediğim adama duyduğum iğrenti şimdi geçiyor. Kötü bir yanı var yine de. Başkasıyla sevişip sokakta bulduğu birine sığınmayı ya da sığınma benzeri davranışını nasıl açıklar diye merak ediyorum.

Terle nemlenmiş elimi aramızdan kaldırıp lüle lüle saçlarının arasına sokuyorum.
Onun da saçları terli. Yavaşça ensesine indirdiğim elim olduğu yeri okşarken burnunu göğsüme biraz daha bastırıyor.

Bana uzak gelir bunlar. Yakın temas kurmamışım kimseyle şimdiye kadar anne,sonra biri çıkıp da bana böyle yaklaşınca ne anlam yükleyeceğimi bilemiyorum.
Bir adamı gece, sevmediğini iddia ettiği biriyle bedenen bütün olurken o gecenin devamında koynumda uyur halde bulunca buna nasıl bir tepki vermem gerektiğini bilmiyorum,deneyimsizim.
O yüzden susuyorum,konuşmak istemiyor ayrıca canım.

Haksızım,yine de bu kırgın olduğum gerçeğini değiştirmiyor.

Hayata tamamen küsmüş birini kurtarırsanız , aklınızda bulunsun diye söylüyorum,sizden çok şey bekliyor.

Ensesindeki elimi çekmeye çalışınca elimi aramıza indirmeden yakalıyor,boynunun üstüne bırakıyor.

Susuyorum dedim ama kendimi tutamadan söyleniyorum.

"Yanında uyanman gereken kişi de, senin boynunu okşaması gereken kişi de ben değilim. Dün gece kimlerleysen onlar."

Küskün oldum iyice. Bunlar kırılgan tavırlar.

"Bana kıskanmışsın gibi geldi." diye fısıldıyor kıvırcık saçlarını boynuma sürterken Giray.

"Hayır." diyorum. Evet. Ondan sesli duyunca bu olasılık daha gerçekçi geliyor.

"Öyle bir şeye imkan yok." Daha cümlemi tamamlar tamamlamaz yatakta yukarı kayıp yüzlerimizi hizalıyor."Neden,ben kıskanılmayacak kadar değersiz biri miyim senin için?"

Boynunda duran elimi izliyorum,o sırada soğuk elini belime yerleştiriyor. Doğru ya dün soyunup uyumuştum.

"Değersiz olduğundan değil,seni kıskanmaya hakkım yok sevgililerinden. Adı üstünde sevgili. Ben kimim? " Soruyorum ama o daha ağzını açmadan 'hiç kimse' diye yanıtlıyorum kendi kendimi.

Kehribar gözlerini kırpıştırıyor,bir şeyler söyleyecek ya da haklılık payımın çok olduğunu düşünüyor.

"Zaman..." diyor,devam etmesine gerek yok,devamını açıklamasız da anlayabiliyorum. Sadece iki gün...Bir gün yirmi dört saattir ama bana o kadar uzun geldi ki,yirmi dört hafta gibi.

Zamana ihtiyacımız var mı gerçekten yoksa ben mi çok şey bekliyorum?
Kaldı ki zamanın benim için ne kadar değersiz olduğunu anlayacak kadar zeki olduğunu düşünüyordum,iki gün önce onca yılımı heba etmek üzereydim. Yine olsa yine düşünmeden yaparım.

"Senden bir şey beklemiyorum Giray." diyorum fısıldayarak. Adını ilk sesli söyleyişim,hep söylemek istiyorum.
"Sen bana değer verdin ve hayatım boyunca değer görmemiş biriyim ben, daha fazlasını istiyorum diye daha fazlasını vermek zorunda değilsin."

Dünya Gül Bana || BoyloveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin