Uyuduğum en huzurlu uykudan uyandığımda içeri hafif bir loşlukta. Bir elim Görkem'in düzenli ritimlerle vuran kalbinin üzerinde. Göğüs kafesi yavaş yavaş inip kalkıyor. Sırtımı okşuyor bir eli,ötekiyle ensemdeki saçlarla oynuyor. Kısa tırnaklarıyla saç diplerimi okşuyor. Uyanalı çok olmuş mudur? Açtır değil mi? Hiçbir şey yemedi ki,sadece süt içti.
Saat kaç?
Uyandığımı belli etmek istemiyorum. Böyle kalmak için her şeyimi veririm,gerçi hiçbir şeyim yok orası ayrı bir mesele de...
Biraz daha göğsünde uzanmak istesem de boynuna yaslı duran burnumu olduğu yere daha çok bastırıyorum. Dudaklarım boynuna değiyor. Bunu yaparken kendimi suçlu hissediyorum çünkü Giray'ı da böyle öpüyorum. İkisine birden yakın olmak hoşuma gitmiyor ama kendime engel olamıyorum.
"Irzıma geçmeyi mi planlıyordun bunca zamandır?" diye soruyor Görkem, sesi uyumadan önce karışıktı zaten. Şimdi biraz daha karışmış.
Utanıyorum dediği şey üzerine. Belli etmemek adına genzimi temizliyorum. "Hayır,ırzına geçmek istesem bu kadar zaman üstünde kalıp böyle rahat durmazdım. Sadece ateşine bakıyorum." diyorum.
Ensemdeki uzun tutamları çekiştiriyor. Kafamı yasladığım güzel kokulu boyundan kaldırıyorum. İçleri kanlanmış açık kahve gözlerle kesişiyor gözlerim.
Masum masum bakıyorlar. Dayanamayıp hızlıca yanağına uzanıyorum bu kez de. Ufak, sert kıllar dudaklarıma batsa da yanağını arka arkaya iki kez öpüyorum. "Evet,düşmüş ateşin." diye kanâatimi dillendiriyorum.Kapalı gözlerini açtığında gözlerinin dolduğunu görüyorum.
"Ne oldu,yanlış bir şey mi yaptım?" Sesim titriyor;yanlış bir şey yapmaktan,Görkem'i bir şekilde üzmekten korkuyorum.Üstünden kalkmaya çalışınca sırtımdaki kolunu sıkılaştırıyor."Beni seviyorsun değil mi?" Sorusu üzerine hiç düşünmeden kafamı aşağı yukarı sallıyorum usulca. Doğru olan bir şeyi yalanlayamam.
Susuyor. Ben de onun beni sevip sevmediğini sorabilirim,bana öyle bir hak doğuyor sorusu üzerine ama yapmıyorum. Kendi kendine söylemesini tercih ederim çünkü.Ortamın havası dağılsın diye ellerimi karnına götürüp,parmaklarımı ileri geri oynatıyorum. Önce irkiliyor ama sonra gülmeye başlıyor. Karnında huylandığı yerler var ve gıdıklanıyor.
"Gök...Gökyüzü ....aah.." Kesik kesik konuşmaya ve ellerimi tutmaya çalışıyor. Başarılı olamayınca bir anda altına alıyor beni. Ağırlığını üstüme veriyor. Dolu dolu olan gözlerindeki yaşlar yanaklarına süzülmüş. Dudakları aralı duruyor ve gülümsüyor. Nefes nefese...
Oturup saatlerce izlenebilecek bir tablo gibisin Görkem."Çok salaksın..." deyince şaşkın şaşkın suratına bakıyorum. " ama çok güzelsin." diye devam ediyor. Kurumuş dudaklarını yalıyor. Islandığı için parlayan dudaklarına bakıyorum. Yutkunuyorum, o ses sessizlikte yankılanınca Görkem dudaklarını birbirine bastırıyor. Gözleri dudaklarıma kayıyor sonra. Utangaç olsam da aramızdaki bu çekimi ve şu anda içinde olduğumuz anı kaçırmak istemiyorum. Dikkatini çekmeye ihtiyacım var. Dilimi çıkarıp yavaşça önce alt sonra üst dudağımı yalıyorum.
Üstüme daha büyük bir yük binince aslında kendini tam olarak üstüme bırakmadığını fark ediyorum. Şimdiyse tüm ağırlığı üstümde. Kasıklarıma denk gelen aletini bile hissedebileceğim kadar çok yakın...Kahve gözlerinin sıcaklığı çok hoş, soğukluğunu da günlerce deneyimlemiş biri olarak diyebilirim ki iki hâli de aşık olunası.
Ortamın yoğunluğuna direnemiyorum,gözlerimi yumuyorum.
Lütfen beni öper misin Görkem?İçimi okuyor sanki. Sıcak nefesi dudaklarımın üzerinde geziniyor. Yavaşça dudaklarını dudaklarıma örtüyor. Geri çekilmesin diye beline doladığım kollarımı bu sefer de boynuna doluyorum. Sımsıkı...
Görmüyorum ama gülümsüyor,gülümsediğini biliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya Gül Bana || Boylove
Short StoryÖnceden "Dünya gül bana." diyordum. Artık dünya gülmese de olur, sen gül yeter...