Sevmesiz Sevişmeler

449 25 25
                                    


Giray gitmeden önce odadaki Güneş'e ait her şeyi boşaltıyor.Birlikte yatak yüzlerini temiz olmasına rağmen değiştiriyoruz.Şimdiyse yatağın üstünde kıvrılmış onun kitaplığından aldığım kitaplardan birini okuyorum.

İnsancıklar...İnsan için kullanılacak en doğru tabirdir bu sanıyorum. Kimse insan olmayı başaramıyor. Herkes bir parça insan sadece. O yüzden de herkes insancık...
Dostoyevski "Beni fark etmiyordu. Bu da beni gitgide yaralıyordu." derken bunu kastediyor sanırım.
Duygular ne kadar yüzeyde yaşanırsa yaşansın duyarsız bir ırk olduğumuz için önemsemiyoruz.
İçten içe ölmek ya da dıştan dışa ölüyor olmak bir şey fark ettirmiyor. Her şekilde insanların içinde yaşayarak yalnız ölüyoruz. Bizim yalnızlığımız içsel çünkü.

Okuduğum sayfayı en baştan okuyorum çünkü kendi düşüncelerime dalmışken sayfada yazan şeyleri idrak edemiyorum. Okurken anlamayı önemsiyorum ben. Okumak için okumak değil,bana bir şeyler katsın ve düşünce yapıma yön versin istiyorum. Ölürken bomboş biri olarak ölmeyeyim.

Giray gideli ne kadar oldu bilmiyorum ama bayağı uzunca bir süre. Saatlerdir bu kitabın başındayım. Susuyorum ve birazcık da acıkıyorum. O yokken diğerlerine pek görünmek istemediğim için odadan çıkmıyorum yine de.
Sabah evde olan herkes yaklaşık bir saat önce gitti.
Görkem ve Güneş ne yapıyorlar acaba?

Elimdeki kitabın sayfalarını okşayıp yatağın üstüne bırakıyorum. Kitap okumayı özlemişim.
Sırtımı yasladığım yerden ayırıp yatağın içinde kayıp uzanıyorum. Gündüz gözüne hayatta uyuyamam ama yapacak bir şeyim yok.

Yatağın içinde dönüp duruyorum ama içerisi çok aydınlık. Kalkıp yataktan taraftaki kahverengi fon perdeyi çekince içerisi kararıyor. Uzanıyorum. Gözlerimi kapattığım anda aklıma Giray'ın beni öptüğü geliyor. Güzel bir şeymiş. Sevginin dışa vurumu gibi.
Yurtta kendi saçını çekip ağlayan bebeği öptüğüm hatrıma düşüyor. Tam olarak buydu. Onu çok seviyordum ve yanaklarını sıka sıka sevmek istiyordum. Ama canı acımasın diye öpüyordum. Birilerini gereğinden fazla sevince sürekli sarılmak ve öpmek istiyor insan. İşte böyleyiz. Sevdiklerimize karşı dünya iyisiyken kalan herkese körüz.

Bana herkes körken Giray'ın beni görüyor olması şaşkınlığa düşürüyor beni. Ben kendimi hayalet sanırdım halbuki. Güneş kadar minik değilim. Lâl değilim,sesimi duyurabilirim. İnsanlar beni görür ve duyar ama asla önemsemezdi. İşte şaşkınlığımın sebebi.

Artık daha iyiyim. Yaşamak için bir sebebim yoktu ve artık var diye düşünüyorum.

Kendime sarılıyorum. Uykum yok.
Dış kapının açılma sesi geliyor. Giray olabilir ya da diğerleri dışarı çıkmıştı da yeni dönüyordur.
Yataktan çıkmıyorum.

Odanın kapısı açılınca gözlerimi aralıyorum,sırtım kapıya dönük.

"Gökyüzü..." Tanıdık sesin mırıldanışıyla yatağın içinde dönüp kısık gözlerimle ona bakıyorum.
Alnından damlayan bir damla ter çenesine doğru süzülürken üstündeki tişörtün önünü kaldırıp yanağını ve boynunu siliyor. Gözlerimi karın kaslarında dolaştırıyorum ama benim suçum yok. Çok dikkat çekici ve güzeller.

"Beğendin mi?" diye sorunca gülümseyip "Güzel görünüyorlar ve güzele bakmak sevaptır." diyorum. Utanmamı ve kızarmamı bekliyorsa çok yanılıyor.
Ben ona çok alıştım ve alıştığım insanlara karşı utangaç olmadığımı fark ediyorum.

Kapıyı kapatıp yanıma adımlıyor. O sırada üzerindeki tişörtü çıkarıp komodinin üzerine bırakıyor.
Kumral teni terle parlıyor. Vücudunda gezinen gözlerimi gözlerine çıkartıyorum.

"Çok cüretkârsın. " dediğinde omuz silkiyorum. Aslında olan tek şey şimdiye kadar kaybedecek hiçbir şeyim olmadı ve ben bu yüzden her zaman çok cüretkâr yetiştim. Sadece bunu dışa vuracak yerler olmadı.

Dünya Gül Bana || BoyloveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin