Gökşe

175 14 25
                                    

Dün gece yağan yağmurdan dolayı her yer ıslak, gökyüzü gri bulutlarla kaplı ve her an yeniden yağmur inebilirmiş gibi duruyor.

Biz bunların hiçbirini önemsemeden dışarı çıktık ve şimdi de nereye gittiğimizi bilmeden öylece yürüyoruz. Giray çocuk gibi Görkem'e sataşıp duruyor. Görkem ilk başlarda önemsemese de en sonunda kolundan tutup bir ara sokağa çekiyor Giray'ı ve ellerini sımsıkı tutup çatık kaşlarıyla gözlerine bakıyor. Kenara yaslanıp ikisini izliyorum. Soğuk esen rüzgar evden çıkmadan önce Görkem'in kuruttuğu kabarık saçlarımı yüzüme doğru uçuşturup duruyor.
Ben saçımla cebelleşirken Giray'ın beni izlediğini fark ediyorum. Kehribar gözleri parlak gün ışığının etkisiyle bal rengine çalıyor. Gülümsüyorum. Gözlerinin içi gülüyor. Dudaklarını öne çıkartıp öpücük atıyor bana. Onun birbirine bastırdığı dudaklarının üstünde Görkem'in dudakları yer alıyor. Giray şaşkın şaşkın bakıyor kendini öpen çocuğa ama hemen sonra karşılık veriyor.

Ne birbirlerine sahip olabiliyorlar ne de birbirlerinden kopabiliyorlar. İki beceriksiz,birbirine kader düğümleriyle bağlanmışlar ve şimdi o düğümün içinde benim kaderimin ipleri de var. Kördüğüm...

Görkem varlığımı hatırlamış olacak ki Giray'ı öpmeyi bırakıp omzunun üstünden bana bakıyor. Dar ara sokakta kolunu hızlıca bana uzatıyor. Elimden tutup kendine doğru çekince bir iki adımda aralarına varıp göğsüne siniyorum. Beline sarılıyorum. İkisinin arasında daha da küçüldüğümü ama yine de güvende olduğumu hissediyorum.

"Pamuk şeker alabilir miyiz?" diye soruyorum yüzümü Görkem'in göğsüne bastırdığımdan boğuklaşan sesimle.

"İstersen canımı bile alabilirsin ,pamuk şekerinin lafı mı olur?" diyor Giray ellerini karnımdan çekerken. Sırıtıyorum, "Abartma lütfen. " diye mırıldandığımda Görkem gülüyor.

"Rica ederim Gök güzeli,abartmak onun bir numaralı işi."

"Aşk olsun,kırdınız kalbimi." diye homurdanarak ara sokaktan çıkıyor Giray. Parmak uçlarıma basıp Görkem'in çenesini öpüyorum ve Giray'ın arkasından gidiyorum. Bileğinden yakaladığımda gözlerime bakmayarak bana dönüyor, parmaklarımı parmaklarına geçirdiğimde çekik,kehribar gözlerini büyülterek avuç avuca duran ellerimize çeviriyor heyecanlı bakışlarını.

"Küsme hemen." diyorum. Gevşekçe duran elini parmaklarıma kenetliyor. 

"Küsmem sana." Derin sesini biliyorum. Muhtemelen şu an beni öpmek istiyor ama Görkem de geldiğinde yürümeye devam ediyoruz.

Yapraklarını dökmüş ağaçların altında çamurlu sular birikmiş; ayağımdaki tabanlı,yüksek bota güvenerek kenarından dolanmıyorum. Bulanık su pantolonuma kadar sıçrıyor ve yanımdaki adam homurdanıyor.

"Çok olgunsun,yine de bazen tahmin edemeyeceğim kadar çocuk oluyorsun Gökyüzü." Kenara kaçıyor sarmaladığı belimi bırakıp Görkem.

Giray'ın tepkisi tam tersi. Benim gibi çamurlu suyun içine dalıyor. Kendi pantolonu ıslanırken çamur benim pantolonumun da paçalarına sıçrıyor.

"Bazen çocuk olmak daha güzel Görkem. Çocukken daha mutluyduk. Her şeye sahiptik,şu an sahip olmadığımız çok daha fazla şeye..." Cıvıldayarak söylemesine rağmen o hüzünlü tınıyı yakalayabiliyorum.

"Çocukluğumda sahip olduğum her şeyi kaybettim Giray, her şeyimi kaybettim.Biliyorsun." Ben suyun içinde son bir kez zıplayıp çamurlar sıçramadan kenara kaçıyorum. Aralarında geçen konuşmadan hiçbir şey anlamıyorum ama onlar birbirlerini anlıyor.

"Pamuk şeker..." yüz metre kadar ilerimizde yürüyen pamuk şekerciye doğru yürümeye başlıyorum. Tartışan sesleri arkamda kalıyor. Geriye dönüp baktığımda bıraktığım yerde olduklarını görüyorum. Seslenecekken birisi kolumdan tutup yanında durduğum binanın arka duvarına yaslıyor sırtımı. Korkuyla bağıracakken tanıdık yüzün sahibi elini dudaklarıma örtüyor. Bastırmıyor bile. Bu sadece susmamı imâ eden bir hareket.

Dünya Gül Bana || BoyloveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin