Dün akşam uyurken yorgun hissetmeme ve kısacık bir süre uyumama rağmen uyandığımda kendimi enerjik hissediyorum. İçime pozitif ve ışıl ışıl bir enerji dolmuş sanki.
Gözlerimi kapatıp dünü düşünüyorum. Görkem'le Giray'ı üniversitesinden aldıktan sonra lunaparka gittiğimizi,Giray'ın mızmızlığını, Görkem'in bana kazandığı -şu an göğsümün üstünde duran,sımsıkı sarıldığım mavi ayıcığı - ,benim onun için kazandığım ayıcı, birlikte dönmedolaba binişimizi, beni öpüşünü ve kalbimin sıcacık oluşunu düşünüyorum. Yaşıyormuşum gibi hissetiriyor bu anlar bana.
Dönüşte Giray'ın dönmedolaba binerken onu çağırmadığımız için ikimize küsmesini ve Görkem'in her şeye,aralarındaki buz dağlarına rağmen onun gönlünü alışını da düşünüyorum. Görebildiğim bir şey var ki aralarında bir aşk yoksa bile güçlü bir bağ var.Yeniden gözlerimi açıp kucağımdaki ayıcığı kenara bırakıyorum ve kalkıp kalın kahverengi fon perdeyi sonuna kadar açıyorum. Mevsim sonbahardan kışa geçtiğini belli edercesine dışarı koyu gri bir renge bürünmüş. Yerler ıslak,belli ki gece yağmur yağmış. Sıkı sıkı kapalı pencereyi açtığımda içeriye soğuk bir havayla birlikte belli belirsiz toprak kokusu doluyor. Her yer beton ve bina olduğu için o kokuyu almak zor ama hiç yoktan iyidir. İnsana huzur veriyor.
Pencereyi yarım açık bırakıp odadan çıkıyorum. Ev sepsessiz. Muhtemelen saat daha çok erken ve ikisi de uyuyor. Yavaşça odalarının önüne geliyorum ve kapıya iki kere vuruyorum. Ses gelmiyor. Kapı kolunu indirdiğimde ince bir gıcırtı çıkıyor. Başımı aralıktan uzatıyorum. Giray kapıya yakın tarafta, uçta uyuyor. Görkem öteki uçta... İçeriye giriyorum. Giray'ın yanına varıp üzerine eğiliyorum. Sadece kıvırcık saçlarını yüzünden çekip yanağından öpmek istiyorum ama o hızlıca belimden tutup yatağa çekiyor beni. İkisinin ortasına düşüyorum. Kehribar rengi gözlerinde gözbebekleri büyüyor. Benim için ayırdıkları odanın tam tersine bu oda aydınlık ve tüm yüz hatlarını,her bir detayını netçe seçebiliyorum.
"Günaydın." diyorum elimi kıvırcık saçlarına uzatıp geriye ittirirken. Ama yeniden aynı yerlerine dönüyorlar. Dudaklarıma uzanıp öperken saçları yüzümü gıdıklıyor. Bu onun 'günaydın' deme şekli. Kıkırdayınca da yanağımı okşuyor.
Son bir kez boynumdan öpüyor." Oğlum seni bu kadar sevmemem lazım ulan." diyor. Sevgi patlaması olsa gerek bu. Ama daha önce hiç böyle dile getirmemişti.Arsız arsız gülmesini bekliyorum ama o kaçarcasına çıkıyor odadan.
Diğer tarafımda gözleri kapalı olan ama dudaklarındaki ufak tebessümle bizi dinlediğini belli eden Görkem'e dönüyorum. Dudakları kurumuş, alnında ve beyaz tişörtünün açık bıraktığı boynunda damla damla terler parlıyor. Bir terslik var.
Yatağın üzerinde dizlerimin üstüne oturuyorum. Elimi alnına,sonra yanağına koyuyorum. Ateşi var."Görkem..." diye fısıldıyorum, adını sesimden duymak beni heyecanlandırıyor, o ise yanağını elime daha çok yaslıyor. Hasta olan herkes neden sevgiye ve ilgiye daha çok ihtiyaç duyar?
"Görkem, yanıyorsun."
Dudaklarını aralıyor. Kurumuş dudaklarını yalayıp ıslatıyor.
"Farkındayım,çok kötü yanıyorum hem de." diyor karışık ve normalden daha kalın sesiyle, sanki bana cevap olarak değil de kendi kendine söylüyor gibi.
Kirpikleri kırpışıyor ama gözlerini açmıyor.Yurtta bizim için değil ama küçük çocuklar için ablaların yaptıkları şeyleri hatırlamaya çalışıyorum.
"Kalk hadi." Elimi karnının üstüne koyduğumda nefesini dışarıya veriyor." Duş almalısın."
Kafasını sağa sola sallıyor. " Hâlim yok o kadar,bırak da uyuyayım." diye söyleniyor. İnce pikeyi kasıklarından boynuna kadar çekiyor.
Ne yapabilirim diye düşünürken Giray odaya dönüyor.
Kıyafet dolabına yönelip kıyafet seçiyor. Kalın beyaz bir sweeti ve bol paçalı hâki bir pantolonu yatağın üstüne atıyor ve hızlıca giyinmeye başlıyor.
Onu izlediğimi fark edince "Fakülteye gidiyorum Gökyüzü. Bir şeye ihtiyacın olursa ara beni. Tamam mı?" diyor. Komodinin üzerinden anahtarını alıp koşar adım gidiyor. Dış kapının çarpma sesi evin içinde yankılanınca istemsizce kaşlarımı çatıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya Gül Bana || Boylove
Short StoryÖnceden "Dünya gül bana." diyordum. Artık dünya gülmese de olur, sen gül yeter...