Sabah uyandığım vakit,akşam uyuduğum gibi uyandığımı fark ediyorum. Yattığım yerden kıpırdamamışım bile ama kendimi o kadar ağır hissediyorum ki sağ kolumu hareket bile ettiremiyorum.
Kafamı alçak yastığımdan kaldırıp aşağıya doğru baktığımda neredeyse tamamen üstümde uzanan Görkem'i görüyorum. Kafası iki göğsümün arasında duruyor. Ellerini iki yana açmış ve bileklerimi yatağa sabitlemiş. Bir yere gitmemden korkar gibi bir hali var. Sanki başıma bir şey gelecek...Huzurlu yüzünde dolaştırıyorum gözlerimi. Esmer teninden daha koyu göz halkaları var ve gözlerinin etrafını çevreliyor. Çok uyuyor ve uykuyu seviyor ama hiçbir zaman uykusunu almış gibi görünmüyor. Bu hâli en başından beri tuhafıma gidiyor. Hep bir huzursuz ve ruhsuz davranıyordu. Davranışlarının değiştiğini görsem de içtenliğini,samimiyetini hissetmiyorum. Beni öperken bile bir şeyler eksik. Güvenilir ama gerçek değil.
Kapalı gözlerinden,göz kapaklarından aşağı doğru indiriyorum bakışlarımı. Elmacık kemikleri hafifçe kızarmış,güneş yanıklarından dolayı oluşan minik minik lekelerle sert yüzü oldukça yumuşak görünüyor. Yavaşça burnuna hemen sonra dayanamayarak dudaklarına bakıyorum. Göğsüme yaslı yanağından dolayı hafifçe büzülmüş ve birbirine sımsıkı bastırılmış dudaklara içim gidiyor dokunabilmek için. Sol elimi avucundan kurtarmaya çalışırken mızırdanıyor. Çabuk uyanan biri ama bugün uyumaya devam ediyor.
Elimi daha da dikkatlice,huzurunu bozmadan sıcak avucundan kurtardığımda kirpiklerini kırpıştırıyor,bir an için uyandırdığımı düşünüp üzülüyorum ama bıraktığım elini belimin altına sokup sarılıyor. Hatta tişörtümü avucunun içinde topluyor,öteki taraftan belim boylu boyunca açılıyor.
Bu masumane haline gülüyorum,ufak bir kıkırtı kaçınca ağzımdan dudaklarımı ısırıyorum. Boşalttığım elimi yeni doğmuş bir bebeğe dokunuyormuşum,incitirmişim korkusuyla dudak oyuntusuna sürtüyorum. Beni öptüğü zamanki kadar sıcacık dudaklarını okşuyorum. Nasıl güzel hissettiriyor tarif dahi edemem. İçimde kıpırdanan duygularla izlediğim dudaklarından gözlerimi kaçırıp havalandırdığım kafamı yeniden yastığa bırakıyorum. İşaret parmağımı dudak hatlarında dolaştırmaya devam ediyorum yüzünü görmeden, sadece kapalı gözlerimle birkaç saniye kadar önce izlediğim,detay detay incelediğim yüzünü beynime işlemeye çalışırken.İşaret parmağımı dudağında dolaştırmaya devam ederken baş parmağımla ufak çene gamzelerini okşuyorum,sonra farkındalıkla kafamı kaldırıp yeniden yüzüne bakıyorum. Gülümsüyor. Çenesindeki çukurlar daha da derinleşirken utancımı bastıramadığımdan elimi çekiyorum.
Konuşmadan elimi tutup yüzüne yerleştiriyor.
Araladığı dudaklarının arasından hafif nefes alış verişlerini duyacak kadar sessizce parmaklarımı dudaklarında dolaştırmam için elimin üstünde duran parmakları parmaklarımda geziniyor narince. Ufak ufak okşuyorum ben de gamzelerini."Daha önce kimse bu kadar narin dokunmadı bana...Biliyor musun?" diye soruyor aramızda sürüp giden sessizliği bozarak.
Böyle bir soruya nasıl cevap verilir bilmiyorum. O da zaten cevap vermem için sormadı muhtemelen.
"Bana kimse narin değil,sert bile dokunmadı...Biliyor musun?" diyorum ben de kısa bir aradan sonra.
Yan yattığı için büzülmüş ve uykudan yeni uyandığı için şişmiş morumsu,koyu kırmızı dudaklarını yalıyor. Sonra çenesini göğsüme yaslayıp bana bakıyor.
"Nasıl?" Uykulu gözleri derin derin bakıyor. Odağı sadece gözlerimken karşısındakinin ben olduğumu fark etmiyormuş gibi.
Tam ağzımı açacakken aklıma Giray'a da anlattıklarım geliyor. Giray...
Samimiyeti her haliyle içime işleyen çocuk aklıma gelince susup kapıya doğru çeviriyorum kafamı. Mutfaktan gelen zayıf tabak,çatal seslerini duyunca içime bir rahatlık yayılıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya Gül Bana || Boylove
Short StoryÖnceden "Dünya gül bana." diyordum. Artık dünya gülmese de olur, sen gül yeter...