Genç adam patronuna duymaktan hoşlanabileceği -kısmen iyi- haberler getirmiş olmasına rağmen gerginlikten tir tir titriyordu.İlk kez onunla birebir olarak iletişime geçecekti ve sadece birkaç metre yakınında bulunmanın bile ne kadar korktucu olabileceğini görmüştü. Terleyen avuçlarını iyiden iyiye sıktığından avucu deli gibi acıyordu şimdi. Derin bir nefes alıp herhangi bir komut bekledi karşısındaki adamdan.
"Kang Jaeho'yu yenmiş olamaz , yanılıyor muyum?"
Chris sorusunun ardından eline aldığı tek bir mermiyi silahının şarjörüne yerleştirirken hem oldukça çekici hem de aynı derecede korkutucu gözüküyordu. Normal bir ses tonu ile söylediği cümle bile azarlanmış gibi hissettirmişti karşısındaki adamını. Patronları öyle güçlü bir auraya ve öyle kötü bir şöhrete sahipti ki yanında nefes alırken dahi temkinli olmak zorunda hissediyordu adamlarının hepsi.
"Yendi efendim. Üstelik kural ihlali olmasına rağmen. Jaeho onu 3.dakikanın başlarında bıçaklamış. Hem de..."
Mafya lideri masasında öne doğru eğilmiş ve iki elini birden sertçe aynı masaya indirip karşısındaki zavallı gencin yerinde zıplamasına neden olmuştu.
"Kang Jaeho'ya bunu yapabileceğini kim söyledi peki? Bu konuda kesin emrim olduğunu kimse ona söylemedi mi?!"
Nolur beni öldürmesin. Nolur beni öldürmesin.
Karşısındaki genç titremesine engel olmaya çalışarak kelimeleri toparladı.
"Ee-efendim.... Şey...Biz-"
Chris sinirle silahını eline aldı ve karşısındaki genç adamın korkudan gözleri kapanırken tetiğe basıp konferans salonu büyüklüğündeki koca ofiste korkunç bir gürültünün yankılanmasına sebep oldu.
Her şey bitti. Burada öleceğim.
Ardından keskin bir acı bekledi genç adam. Vücudunun herhangi bir yerine saplanmış bir kurşunun oluşturacağı bir ağırlık. Hiçbir şey hissetmediğinde ise güçlükle gözlerini araladı. Vücudu kendisine değil de sol taraflarındaki hedef tahtasına dönük haldeki patronunu ve tam on ikiden vurulmuş hedefi gördüğünde derin bir nefes aldı. Titreyen dizleri bedenini taşıyamaz olmuştu. Elinde olmadan kendini yere bıraktı.
Fiziksel olarak vurulmamıştı. Ama beyninden vurulmuşa dönmüştü. Silahını yeniden sıkıca kavrayıp kendisine fazlasıyla sakin bir şekilde yaklaşmakta olan patronunu gördüğünde ise erken rahatlamış olabileceğini farketti. Esip gürleyen halinden bile daha korkutucuydu sakin bakışları. Görmek istemediği manzara yüzünden tekrar gözlerini kapattı genç adam.
Ama gözleri uzun süre kapalı kalmayacaktı. Birkaç saniye sonra saç derisini sızlatarak çekilen saçı gözlerini korkuyla açmasına neden oldu.
Christopher Chan Bang sakin suratına yerleştirdiği küçümseyici gülümseme ile yanında eğilmiş , boştaki eliyle genç adamın saçını çenesinin kalkmasına neden olacak şekilde çekiyordu. Kafasına silahını dayamıştı.
Korkudan dolmuş haldeki gözlerini başka bir yöne çevirdi ve burada ölmemek için tanrıya dua etti. Eğer yaşarsa bankadaki tüm parasını bir yetimhaneye bağışlayacağına yemin etti içinden.
"Benimle konuşurken yüzüme bak."
Yine sakince söylenen bir cümle şahsına sıralanmış tonlarca küfürmüş gibi hissettirmişti. Bu adamdan ölümüne korkuyordu. Ama eğer işi bırakmaya kalkarsa bu adamın yapabileceklerine olan korkusu çok daha ağır basmıştı hep. Gözlerini açmayı beceremeden özürlerini ve sebeplerini sıralamaya koyuldu.
Hata.
"Efendim gerçekten adamla şahsen görüşmek için gidecektik ama maç zamanı düşünülünce ona yetişmemiz imkansızdı , antrenörü Kang'ın telefonla görüşmeyi ise kendisine hakaret olarka algıladığını söyledi ve-"
Soğuk metal kafasına saplanmaya çalışıyormuşçasına bastırıldığında titremesini kesmeye çalışarak başını yana eğdi. Gözlerini güçlükle araladı.
"APTAL BAHANELERİNİ KENDİNİZE SAKLAYIN DEMEDİM Mİ BEN SİZE! BENİM ÇETEMDE BAHANELERE YER YOK DEMEDİM Mİ!? DEMEDİM Mİ AHMAK HERİF?"
Bu kez Chris sakinlikten oldukça uzak bir sesle konuştuğunda herşeyin biteceğine net bir şekilde kanaat getirmişti namlunun ucundaki genç. Buraya kadardı. Burada ölecekti.Konuşmadan çok sayıklamadan ibaret olan birkaç kelime sıraladı ardı ardına. Bu ise sadece patronunu daha da sinirlendirecekti.
"Özür dilerim efendim, çok ama çok özür dilerim efendi-"
Kelimesi yarım kaldı adamın.
Tetiğe bir kez daha basılmıştı.
Zavallı genç sağına devrildi.
Chris ayağa kalktı. İki büklüm halde uzanan bedenin acınası haline tiksinti dolu bir bakış attıktan sonra kravatını düzeltti. Kapıya doğru ilerlemeye başladığında gözleri Jisung'u buldu.
Kardeşi gibi gördüğü adam.
En az onun kadar tehlikeli ve zeki olan sağ kolu.
Ona asla ihanet etmeyecek olan tek kişi.
Han Jisung.
Jisung ona yaklaşıp neler olup bittiğini soran biçimde kendisine baktığında elini umursamaz bir şekilde sallayarak arkada hala özürler sayıklayarak yatan trans halindeki adamı gösterdi.
"Gözlerinin önünde şarjöre tek bir kurşun koyduğumu hem de o kurşunu sıktığımı gördüğü halde silahın boş olduğunu ve onu öldüremeyeceğini anlayamayacak kadar ahmak. Artık işimize yaramaz. İcabına bak. Ne yapacağını biliyorsun."
Jisung kendisini onayladığında bir kez daha kravatını düzeltip binanın çıkışına giden merdivenlere yöneldi.
Akşam yemeğinde ne yemeliydi?
---DEVAM EDECEK----
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cage // Minchan
FanfictionChris , çetesini temsil etmesi adına Güney Kore'nin en iyi kafes dövüşçüsünü ararken bulacağı kişinin zarif bir fiziğe sahip, güzel yüzlü ve anemik bir genç olacağını tahmin etmiyordu. Ana Ship : Minchan Side Shipler : Jaywon , Hyunsung TW // Kan, ş...