No Lies

1.8K 164 227
                                    

Gözlerini açtığında o tanıdık odada değildi. Aslında bakarsanız bayıldığı andan hareket etmemiş gibiydi. Aynı koltukta üzerinde ince bir pike ile yatıyordu. Kulağını birkaç monitör ve makine sesi doldurdu. Kaç saattir baygındı?

"Günaydın Bay Lee."

Sesin sahibi yine o adamdı. Gözlerini devirmeyi ihmal etmeyerek ona çevirdi. Bitkindi ama bu suratına neler olduğunu soran bir ifade yerine hesap soran bir ifade koymasına engel değildi bu. Chris kendisine aynı soğuk ifadeyle bakmaya devam ederken göz temasını karnına giren ağrı yüzünden bölmek zorunda kalan kızıl saçlı olmuştu. Hayatı boyunca bu ağrılara alışmış olsa da verdikleri ızdırap yıllar geçtikçe azalmıyordu.
Yüzü buruşup ellerini karnını kavradığında , gözleri başında dikilen adamın serumuna bir şey enjekte ettiğini seçebildi.

Ne yapıyordu bu?

Ağzını açarsa ağrılarının sebep olduğu iniltiden başka bir şey çıkmayacağını bildiğinden , Chris'in boştaki kolunu kavramakla yetindi. Suratını buruşturmamak için özel bir çaba göstererek gözlerini buluşturdu yine. Soran bakışlarını bir kez daha karşısındaki adama yolladığından, Chris bir açıklama yapma gereği duyarak kenarıdaki sandalyeyi Minho'nun uzandığı koltuğa doğru yaklaştırıp oturdu. İçindeki sıvı biten şırıngayı ise çöp olduğu belli olan minik kutuya bıraktı.

"Akut göğüs sendromundan korkuyordum ama değildi. Orta şiddette bir kriz. Kan kaybını ve krizin şiddetini azaltmak için biraz kan verdim sana. Deminki de basit bir ağrı kesiciydi. İşe yarar mı bilemiyorum ama daha önce hiç Orak hücreli anemisi olan birini tedavi etmemiştim , bildiğim herşey teorik. Zararı olmayacağını tahmin ettiğim için şansımı denedim."

Minho yine ses çıkartmadan kafasını salladı.

Onca şeyi nereden biliyordu bu?

Sorusunu sesli bir şekilde sormak için anlık olarak azalan ağrısıyla birlikte ağzını açtığında , bu kez öksürükleri konuşmasına izin vermedi. Karnını terk eden ağrıları göğsüne çıkmıştı bu kez. Ciğerleri eziliyormuş gibi hissediyordu şimdi.

Bu krizlerden nefret ediyordu.

"Tıp okudum. Üstelik uzmanlığımı da Amerika'da yaptım. Merak etme yani. Sana zarar vermedim. O yarışmayı kazanırsan hiç de vermeyeceğim."

Sonunda konuşabilecek kadar iyi hissediyordu Minho.

"Teklifin hala geçerli mi demek bu?"

Chris güldü. Sesi hala boğuk çıkıyordu küçük olanın ama sabırsızlığından ya da aksiliğinden zerrece kaybetmemişti.

"Daha önce hiç ringde kriz geçirdin mi?"

Soruya karşı , Chan'ın onu duyup duymadığından şüphe edeceği kadar kayıtsız kalan kızıl saçlı koltukta dikkatlice doğruldu. Göz teması kurmaktan kaçındığı gözünden kaçmamıştı büyük olanın.

"İki kez. İlki kafes dövüşü yaptığım ilk zamanlarda olmuştu. Diğeri de geçen ay."

"4 gün boyunca maçlara çıkmadığın zaman mıydı?"

Minho şaşkınlığını belli etmeden kafasını salladı.

Gerçekten aylardır beni takip mi ettirmiş?

"Rakiplerim anlamıyor bile. Ringdeyken acıyı hissetmemeyi öğreniyorsun. Daha doğrusu onu yönetmeyi. Acı bir tür uyaran gibi oluyor bir süre sonra. Vücudunda hissettiğin her terslik yumruklarının kuvvetini arttırıyor. İçindeki canavarı koruyan o kafesi parçalıyor aslında yediğin darbeler yani. Bir an önce karşındakini yerle bir etmek istiyorsun. Asıl sorun herşey bittiğinde çıkıyor ortaya. Öfkenin ve adrenalinin bastırdığı tüm acıları bir anda hissetmeye başlıyorsun."

Cage // MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin