❈5. Bölüm ❈

290 47 5
                                    

O yıl 23 Aralık'ta, hava sıcaklığı birdenbire eksi onlara düştü. O sabah, öğrenciler jimnastik için binadan dışarı çıkarılmıştı. Öncesinde okulumuzun egzersiz yaparken kalın ceketler, özellikle de uzun olanlardan giymemize izin vermeyen saçma bir kuralı vardı. O gün soğuktan titrediğim için kollarımı okulun bahçesinde gelişigüzel şekilde salladım ve birkaç kez zıpladım. Önümdeki Chen Ruobing'in de morali bozuktu ve zayıfça hareket ediyordu.

Egzersizlerden sonra herkes küçük gruplar halinde geri döndü. Chen Ruobing bana doğru geldi ve, "Ailem bu gece bir iş gezisine gidiyor. Sizin evinize gelsem sorun olur mu?" diye sordu.

"Hah? Elbette sorun olmaz."

Ruh halim birden düzelmişti, "Yedek iç çamaşırı getirdin mi?" diyerek muziplik ettim. Ardından içimden kendi kendime, "Sorun değil, benimkileri giyebilirsin," dedim.

O gece Chen Ruobing ikinci kez bizim evimize geldi. Akşam yemeğinden sonra hemen masaya gidip ev ödevlerimizi bitirdik. O gün matematikte fonksiyon dönüşümleriyle ilgili bir şeyler öğrendiğimizi hatırladım ama ödevlerimi yapmaktan başım ağrımıştı, fakat neyse ki Chen Ruobing oradaydı. Hayatımda ilk kez bir kız kardeşim olmasını diledim. O ve ben birlikte ödevlerimizi yapabilir, film izleyebilir, bir şeyler yazabilir ve genç kızların tüm sırlarını paylaşabilirdik. Her gün aynı yatakta yatardık ve ruhlarımız birbirine bağlanırdı.

Gerçek hayatta kız kardeşle tam olarak bu şekilde anlaşılmamasına rağmen yanlış düşünüp böyle olan herhangi bir kız kardeşle iyi anlaşabileceğimi sanmıştım.

Ödevlerimizi bitirdikten sonra Chen Ruobing duş almaya gitti. Onun gerçekten de yedek kıyafet getirmediğini hatırladım, bu yüzden kendi çekmecemden bir çift temiz çamaşır aldım ve banyonun kapısına gittim.

"Hey, sana çamaşır getirdim."

Biraz beklesem de ondan bir cevap geldiğini duyamadım. O gün evde bizden başka bir tek annem olduğu için Chen Ruobing kapıyı yarı aralık bırakmıştı, bu yüzden itip açtım ve içeri girdim.

Banyonun içi sisle kaplıydı, "Çamaşırları buraya bırakıyorum," diye bağırarak onları hemen yanımdaki çamaşır makinesinin üzerine attım.

Chen Ruobing beni gördü ve "Tamam," diyerek karşılık verdi.

Tam arkama dönüp gitmek üzereyken, kapıyı açtığım için gitgide dağılan buharların ardında Chen Ruobing'i gördüm. Sırtı bana dönüktü, belinde ve bacaklarında korkutucu görünen beş ya da altı tane kırmızı iz vardı.

İzler oldukça belirgindi ve bacağındakilerden birinin rengi hafif mora dönmüştü. Bu durum karşısında bakakaldım, bir adım bile atamıyordum.

O sırada Chen Ruobing yıkanmayı bitirmiş ve suyu kapatmıştı. Benim hâlâ orada olduğumu hissettiğinde bir havluyla bedeninin ön kısmını örttü ve bana yan tarafını dönerek, "Bekle, bitti sayılır," dedi.

"Dönsene, bir bakayım," dediğimde, kendi sesimin kısık ve biraz soğuk çıktığını fark ettim.

Chen Ruobing ifadesiz tavrını korudu, gözleri buhardan dolayı kızarmıştı.

Damarlarımdaki tüm kanın beynime hücum ettiğini hissettim. İleriye bir adım attım ve havlusunu kavrayıp çektim.

Chen Ruobing'in ufak ama yarım daire şeklindeki göğüslerinin etrafında, oraya buraya dağılmış yedi ya da sekiz çürük daha vardı. Sağ meme ucunda derin ve kırmızı kabuk tutmuş bir yer vardı.

Yaralarına öylece baktım. Bir tahminim vardı ve bu tahminin aklımda canlandırdıkları içimde derhal birilerini öldürme isteği kabarmasına neden oldu. Havluyu kenara attım, arkama döndüm ve oradan çıktım.

Geri yatak odama döndüğümde ortam oldukça karanlıktı ve yalnızca masa lambasının ışığı açıktı. Dışarıda kar yağmaya başlamıştı. Evdeki ortam nemlendiricisi açıktı, içeriyi sıcak ve nemli yapıyordu. Cam hafifçe buğulanmıştı ama yüzeyinde kalmış olan kar tanelerini görebiliyordum.

Gece olduğunda Chen Ruobing ve ben yatağa uzandık, çevremiz alışılmadık bir sessizlikle kuşatılmıştı ve o an kar tanelerinin düşüşünü duyabilirim gibi hissettim.

"O muydu?" diye sordum.

Chen Ruobing yumuşak bir tonda "Mhm," diye karşılık verdi.

Ardından, "Acıyor mu?" diye sordum.

O ise tekrar "Mhm," diyerek cevapladı. Sonra Chen Ruobing bedenini bana doğru yaklaştırdı, ben de uzandım ve onu tuttum.

"Bu birkaç gündür sana söylemeyi gerçekten istedim, ama bir şey beni bundan geri tuttu." Chen Ruobing başını dikkatle benim göğsüme gömdü. O konuştukça bana çarpan sıcak nefeslerini hissedebiliyordum.

"Aslında sana... şimdi söyleyecektim."

O kadar zayıftı ki kaburgalarını net bir şekilde hissedebiliyordum.

"Ondan ayrılacaksın, değil mi?"

"Evet, ayrıldık zaten."

Benim bedenim gerilene kadar ikimiz bu pozisyonda kaldık. Göğsümün Chen Ruobing'in gözyaşlarıyla ıslandığını hissetmiştim.

Chen Ruobing bir süre sonra uyuyakaldı, ama ben ağırdan alıyordum. Kalbim kötü düşünceler ve ıstırap ile dolmuştu, artık tüm katilleri ve kundakçıları anlayabileceğimi hissediyordum. Toprak kaymaları, kasırgalar, tsunamiler yaratmak için can atıyordum— her şey olurdu.

Ertesi gün noel arifesiydi ve her sınıf okuldan sonra akşam olduğunda parti düzenleyecekti. Sınıfımızın arkasındaki boş sıranın üstü satın alınan kekler, atıştırmalıklar ve içeceklerle dolmuştu. İlk ders olan İngilizceden sonra sınıfın arkasına doğru yürüdüm ve altı atıştırmalıklarla dolu olan masada, yanında birkaç şişe bira da olan bir kasa içecek gördüm. Bunları satın alan kişinin yürek yemiş bir spor kulübü üyesi olduğundan şüpheleniyordum.

Zihnimde bir bira şişesini alıp ters çevirdiğimi hayal ettim. O kadar ağır değildi, ama yeterliydi. Yang Xu'nun sırasının yanına geldim. Ona baktığımı hissettiğinde, o da bakışlarını yukarı çevirdi. Hiçbir şey söylemeden, birayla dolu şişeyi doğrudan onun kafasına indirdim.

Alnından anında birayla karışmış kan akmaya başladı.

Chen Ruobing'in kenardan, "Sha Yu!" diye bağırdığını duydum.

Yang Xu'ya gülümseyerek şöyle dedim, "Çok harika olduğunu mu sanıyorsun? Onun bir tırnağını bile hak etmiyorsun sen."

Yang Xu ancak tişörtü sırılsıklam olduğunda neler olup bittiğini anlayabilmişti. Uzanıp yakamı kavradı.

Başımı dik tutup ona sert bir şekilde baktım. Yang Xu'nun yüzünde ilk oluşan öfkeli ifade gitgide silindi. Sonunda kısık bir sesle, "Onu seviyorum, ama o beni o kadar sevmiyor," dedi.

Ona cevap vermedim ve alayla gülümsedim, "Bırak."

Yang Xu'nun eli yakamı serbest bıraktı. O sırada, korkan bir öğrencinin çağırdığı öğretmen öfkeyle bize bakıyordu ve neler olduğunu sordu.

Ne ben ne de Yang Xu konuştuk. Öğretmen Yang Xu'yu hastaneye götürmesi için iki öğrenci seçti. Sınıf tam bir kaosa dönerken havada taze biranın kokusu asılı kalmıştı. 

Chen Ruobing and I [GL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin