❈7. Bölüm ❈

311 41 7
                                    

O günden sonra Chen Ruobing benim gözümde bambaşka biri oldu. Başkalarının gözünde buzu andıran soğuk bir güzelliğe sahipti ve daha öncesinde onu kardeş gibi görmeyi başarmam uzun zaman almıştı. Ama artık bu tanımların hiçbiri bana doğru gelmiyordu.

Chen Ruobing benim için birden canlı ve sıcak bir insan olmuştu.

Belki de o öpücük yüzünden, isteyerek veya istemeden bilmiyordum ama hafifçe aralık duran dolgun dudaklarına ve atkuyruğu yaptığında ensesinde kalan ince, gevşek saçlarına bakmaya başlamıştım.

Sadece bu da değil, birdenbire artık olgunlaştığımı hissetmiştim. Bir süredir aydınlıkta duruyormuş gibi hissediyordum ve başımı salladığımda aniden arkamda bir gölge olduğunu fark etmiş gibiydim. 

Banyo aynasının önünde durduğumda bedenime farklı bir ışığın altında bakmaya başlamıştım.

Aynadaki kişinin çoktan alımlı kıvrımları olan bir kıza dönüştüğünü gördüğümde şok oldum. Kendimi sıkıcı, küçük bir kız olarak görüyordum ama göz açıp kapayıncaya dek başka bir şey olmuştum.

Duş sürelerimi uzatmış, farklı bir saç maskesi kullanmaya ve koltuk altımı dikkatlice tıraş etmeye başlamıştım; ayrıca maddi durumum elverdiği ölçüde yüzüme ve vücuduma uygulamak için farklı cilt bakım ürünleri satın almıştım.

Bir keresinde basketbol oynadıktan sonra ter içinde kalmıştım. Chen Ruobing, "Hangi şampuanı kullanıyorsun? Her basketbol oynamayı bitirdiğinde saçının kokusunu alabiliyorum," diyerek ağzından kaçırdı.

Bundan sonra gizli gizli parfüm sıkmaya başladım ve yalnızca giyimime dikkat etmekle kalmayıp sutyen stilime ve çamaşırlarıma da dikkat etmeye başladım. Kilomu kontrol etmeye başladım, ne kadar yediğime ve hatta hal ve hareketlerime bile dikkat ediyordum.

Diğer kızların bunları yapmaya ne zaman başladığını bilmiyordum; neden birdenbire bu aydınlanmayı yaşadığımı, kendime ve başkalarına olan bakış açımın değiştiğini de bilmiyordum.

Bir gün Chen Ruobing bana, "Son zamanlarda okuldan sonra basketbol oynamaya başlayan bir sürü oğlan olduğunu fark ettin mi?" diye sordu.

"Sanırım. Belki havalar ısınmaya başladığı içindir?" 

"Ben öyle düşünmüyorum," dedi ve gizemli bir şekilde gülümsedikten sonra ekledi, "Senin için geliyorlar."

Böylelikle, çevremdeki insanların bakışlarına da dikkat etmeye başladım, o bakışlar artık yalnızca Chen Ruobing'e yönelmiyordu. Bira şişesiyle yaptığım saldırıdan beri herkes birden Chen Ruobing'in yanında gezen kızı fark etmiş gibiydi.

Benimle sohbet etmeye çalışan çok az insan olduğu doğruydu. Basketbol oynarken ne zaman topu karşılayacak olsam erkekler hep bana yol verirdi ama şu anki durum bundan farklıydı, erkeklerin çoğu bilerek tüm güçleriyle beni savunuyordu. Top bendeyken çevreyi birkaç kez dolaşırdım ama yine de içeri girecek bir açıklık bulamazdım.

Şimdi bir düşünecek olursam o zamandaki Sha Yu her bakımdan güzel ve alımlı bir kız sayılabilirdi.

Şimdiye kadar Chen Ruobing'in hep sahnenin ortasında durduğunu ve onun yanında olmama rağmen her zaman gölgede kaldığımı hissetmiştim. Ama bir gün benim başımın tepesinde de bir sahne ışığı belirivermişti.

Ertesi yıl okul genişletildi ve yeni bir stadyum inşa edildi. O yıl bahar, okulun en büyük spor etkinliklerinden birini karşılayacaktı. Sık sık basketbol oynadığım için insanlarda sporda çok iyi olduğum gibi yanlış bir izlenim oluşmuştu, öyle ki sınıf temsilcileri ben herhangi bir etkinliğe kaydolana dek ısrar ettiler. Aslında sürat koşum, uzun atlamam vs. hiçbir zaman iyi olmamıştı. Tüm etkinliklere baktım ve sonunda kimsenin katılmadığı, en uzun mesafe olan 3000 metrelik koşuyu seçtim. 

Sıklıkla yorulana kadar basketbol oynamama ve hatta birkaç uzun mesafe koşusu yapmama rağmen bu yarışı hafife almıştım. Silah sesi duyulduktan sonra, altıncı sınıflardan uzun boylu bir kız hız konusunda çıtayı yükseltti ve mevcut enerjimin yarısından fazlasını kullanmak zorunda kalarak ona zar zor yetişebildim. İkinci turda ciğerlerime yeterli oksijen gitmemeye başlamıştı, bu da planlarımı tamamen alt üst etti.

Pistte durmanın verdiği his, seyirciler arasında oturmaktan tamamıyla farklı bir deneyimdi, çünkü kalbin yorucu egzersiz sırasında tüketilen oksijeni vücuda geri sağlamaya uğraşması yetmiyormuş gibi gerginlik ve heyecanın neden olduğu ekstra yükle de baş etmek zorunda kalıyordunuz.

Piste çıktığımda, Chen Ruobing seyirci koltuklarından indi ve sahadan kısa bir mesafe uzakta durdu.

İkinci turda önden giden kız hâlâ bu hızını koruyordu ve ona ayak uydurmak için çabalamaya devam edip etmeme konusunda tereddüt ediyordum, ama ona bu şekilde ayak uydurabilir miydim bilmiyordum, sonraki birkaç turu ancak yürüyerek tamamlayabilecektim.

3000 metre yarışı, özellikle kızlar için, lise spor karşılaşmaları arasında tartışmasız olarak en sıkıcı ve en çok zaman kaybı olan etkinlikti. Yarışın başlangıcında herkes bizi yüreklendirmek için gelmişti, ancak sonradan herkes kendi işine döndü, muhtemelen kimse pistteki insanların kaç tur koştuğunu umursamayacaktı. 

Üçüncü turda, öndeki koşucunun onlarca metre arkasında kalmıştım. Bu turdan dönerken, hademelerden başka saha dışında yalnız Chen Ruobing'in olduğunu ve tek başına durduğunu gördüm.

Ona zayıf bir şekilde gülümsedim. Fakat Chen Ruobing heyecanla, "Yürü Sha Yu!" diye bağırmıştı.

Daha şimdiden kalp ritmimin hız sınırında olduğunu hissediyordum ve 3000 metrelik bir yarış için gereken tüm enerjiyi neredeyse tüketmiştim, bu yüzden kalan dört turda ne yapacağımı bilmiyordum.

Dördüncü turda, birkaç kişi önemli ölçüde yavaşlamıştı ve hızlı bir şekilde yürüdükleri söylenebilirdi. Önümdeki kız da yavaşlamıştı ama hâlâ benden elli ya da altmış metre ilerdeydi. Normalde çok fazla egzersiz yapmayan ve ağırlıklı olarak ders çalışmaya odaklanan liseli kızlar için 3000 metre gerçekten çok zor bir mesafeydi. 

Şu anda sahadaki her kızın, neden adımı bu etkinliğe yazdırdım ki? diye kendi kendine sorguladığını düşünüyordum.

100 metre koşusunda izleyicilerin büyük bir çoğunluğu sporculara tezahürat yapmıştı. 800 metre bile çoğu insanın dikkatini çekebilirdi. Ama biz buna devam etmektense ölürüm diye düşünürken seyirciler arasındaki öğrenciler gruplar halinde sohbet ediyordu ve biz kimsenin umurunda değildik.

Gözlerime ter damladığında, alnımı sildim ve ben ilerlerken yere savrulmuş oldu.

Bunun böyle olacağını tahmin etmeme rağmen şu an pes etme arzumun bu kadar güçlü olacağını beklemiyordum. 

Kendimi hiçbir şey, durmakla ve hatta yavaşlamakla ilgili hiçbir şey, düşünmemeye zorlayarak koşma hareketinin aşamalarını tekrarlarken tamamen uyuşmuştum. 

Dördüncü turu tamamladığımda Chen Ruobing'in pistin kenarında durduğunu, beklenmedik bir şekilde kağıttan bir bardak tuttuğunu ve dikkatlice ileriye uzattığını gördüm. Belki de büyük bir güçlükle koştuğumu gördüğü için, az önceki heyecanlı ifadesini bir kenara attı, daha hızlı koşmamı istiyor ama bunu gizlemeye çalışıyor gibiydi.

Ah şu saf kız! 3000 metrelik bir yarışın ortasındayken kim su içerdi ki?!

Chen Ruobing and I [GL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin