❈12. Bölüm ❈

205 33 4
                                    

Chen Ruobing, üniversitenin ilk üç yılını okuluma çok uzak olmayan Tsinghua'da geçirdi. Otobüste sallanarak geçen yarım saatin ardından Tsinghua'nın batı kapısına varabiliyordum.

Chen Ruobing her seferinde nehir kenarındaki batı kapısının yanında bir bisikleti iterek beni bekliyor olurdu. Çoğu zaman bisiklette onu arkama alır ve okula doğru sürerdim. Her zaman belirli bir kavşaktan rastgele dönerek patika boyunca amaçsızca ilerlerdik. Bu nedenle, okulun yeni başladığı dönemde hep kayboluyorduk. Neyse ki Tsinghua'daki yolların çoğu kuzeye de güneye de bağlıydı, bu yüzden biraz dolaştıktan sonra dönüş yolunu bulabiliyorduk.

Birinci sınıf dolu bir programı da beraberinde getirdi. Üniversiteye girdikten sonra kişiliğim yavaş yavaş açılmıştı. Spor ve sanatla ilgili bölümler olduğu için, etkinlikler daha çeşitliydi. Hayal ettiğim kadar boş zamanım olmamasına rağmen, en az haftada bir kez Tsinghua'ya gittiğimden emin oluyordum.

Üniversiteye yeni başladığım döneme kaygısız demek yanlış olmaz. Chen Ruobing ödev yaparak çok zaman harcamak zorunda kalırdı, ben ise ödevimi teslim tarihinden önceki gece kopyalardım. Chen Ruobing ve ben zamanımızın çoğunu Tsinghua'daki kütüphanede geçirirdik. Chen Ruobing ödevini yaparken ben de onun yanında bir şeyler okurdum. Bu üç yıl boyunca kütüphanenin edebiyat bölümündeki kitapların çoğuna göz atmıştım. O zamanlar Tsinghua'nın kütüphane müdavimleri roman okumayı sevmiyor olmalıydı. Her seferinde hızlı bir şekilde göz gezdirilen iki ya da üç çok satan kitap ekleniyordu. Chen Ruobing kotasını, daha çok talep gören teknik kitapları ödünç almak için kullanırdı, öyle ki bir hafta genellikle romanın yarısını okurdum, gelecek hafta geri döndüğümdeyse gitmiş olurdu. Bir dahaki sefere ne zaman alabileceğimi bilmiyordum.

Yani belki de hikaye yaratma aşkım, yarım bir hikaye okumanın ve daha sonra ne olacağını asla bilmemenin ıstırabından çıkmaya zorlayan bir ilgiydi.

Gaokao'dan sonra, Liu Yufei Şanghay'a gitmişti. O zamanlar akıllı telefonlar popüler olmaya başlamıştı, anlık olarak mesajlaşma yavaş yavaş yaygınlaşmış ve insanların birbirleriyle iletişim kurmasını son derece kolaylaştırmıştı.

Buna rağmen, gerçek manada bir iletişim kurmak halen zor bir işti.

WeChat'in yaygınlaşmasından sonra çalışma verimliliğinin yükselip yükselmediğini araştıran var mıydı bilmiyordum, ama aşkın hiçbir zaman teknoloji veya sosyal ilerleme ile ilgisi olmadığına inanıyordum.

Liu Yufei, üniversite birinci sınıfta Ulusal Gün* için Pekin'e döndü ve iki defa randevuya çıktık.

Ç/N: Çin'de her yıl 1 Ekim'de kutlanan bir bayram.

O Ulusal Gün'den sonra ikimiz de tekrar kendi işlerimize döndük, artık gitgide daha da az konuşmaya başlamıştık. Hep ne yediğimiz, hangi dersleri aldığımız ve diğer önemsiz konularla ilgili oluyordu.

Uzak mesafenin acımasızlığını ilk defa o zaman öğrendim. Bir aradayken konuşacak hiçbir şeyimiz olmasa bile öylece takılabilirdik. Fakat uzun mesafeden bahsederken önceki etkileşimlere ne kadar dayanabilirdik ki?

Birkaç ay sonra, ona ayrılmamız gerektiğini söyleyen bir mesaj attım.

O da buna pek şaşırmamış gibiydi. O sırada, teknolojik ilerlemenin bu tarz tuhaf durumları kurtarması gerçekten iyi bir şey, diye düşünmüştüm.

Chen Ruobing bana Liu Yufei'yle nasıl gittiğini sorduğunda, kafeteryada erişte yiyorduk. Hafta sonuydu, sınav haftasından hemen önceydi, bu yüzden tekli çalışma yerleri büyük talep görüyordu ve bu da kütüphaneye gitmeyi imkansız hale getirmişti. Chen Ruobing ve ben günü üçüncü öğretim binasında ders çalışarak geçirdik, kafeteryaya ancak hava karardığında akşam yemeği için dönmüştük.

Yemek çubuklarıyla eriştelerini döndürdü ve başını eğerek, "Liu Yufei ile nasıl gidiyor?" diye sordu.

Başımı kaldırdım ve, "Ayrıldık," diyerek karşılık verdim.

Chen Ruobing'in eli dondu, gözleri bir an için şokla bakakalmıştı. Bakışlarını çabucak aşağı eğdi ve yemek çubuklarını kâsesine bıraktı, bir şeyler söylemek istiyordu ama nasıl söyleyeceğini bilemiyordu.

"Geçen ay oldu," diye ekledim.

"Ah."

"Çok baharatlıymış." Erişteden bir lokma alarak konuşmayı kısa kesmiştim.

Onunla eski erkek arkadaşım hakkında konuşmak istemiyordum, çünkü konuşmaya değer bir şey olmadığını düşünüyordum. Eski erkek arkadaşım yanlış bir şey yapmamıştı ve Chen Ruobing ile ilgili de bir sorun yoktu. Kimse yanlış bir şey yapmamıştı. Chen Ruobing'le birlikteyken daha ilginç şeyler hakkında konuşmamız gerektiğini düşünüyordum.

Chen Ruobing'in de böyle hissettiğine emindim, çünkü Yang Xu ile birlikteyken bana ondan hiç bahsetmemişti. Daha öncesinde onun hakkında hiç iyi bir şey söylememiş, arkasından da kötü konuşmamıştı.

Onun ve benim erkekler hakkında aynı duygulara sahip olduğumuzdan şüpheleniyordum, ikimiz için de bahsetmeye değmeyeceğini düşündüğümüz seviyede bir ilgisizlik olarak tanımlanabilirdi.

Chen Ruobing and I [GL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin