❈10. Bölüm ❈

268 36 6
                                    

İkinci sınıftan sonraki yaz tatilinde, üzerimize bir anda baskı yüklendi.

Ne de olsa lise yıllarımızda her yol aynı çıkışa, gaokao'ya çıkıyordu. Bunun saçma olduğunu söyleseniz de o sırada mevcut tüm seçeneklerin en mantıklısı olduğunu kabul etmeliydiniz.

Elbette bir lise öğrencisine Pekin-Tsinghua'ya* bile gitse pek bir şey yapamayacağını söyleyemezsin. Artık bu tür olumsuzluklar çok fazla kaçıyordu.

Ona Tsinghua öğrencilerinin çene çalmak yerine uygulamaya koyma* niteliğine sahip olduğunu ve Pekin Üniversitesinde şık görünümlü* kardeşler olduğunu söylemeniz gerekiyordu.

Her durumda, yalnızca hayalleri olan insanlar mutluydu.

İlk deneme sınavından sonra, Chen Ruobing'in toplam puanı ikinci sıradaki kişiyi otuz puandan fazla bir farkla geçmişti. Her ne kadar her yıl okulumuzdan Pekin-Tsinghua'ya giren yirmi ya da otuz kişi olsa da, hiçbiri Chen Ruobing kadar olağanüstü değildi. Okulumuz her zaman bir okul birincisinin olmasını beklerdi, bu yüzden Chen Ruobing o yıl tüm okulun umudu haline geldi. Dersler bittikten sonra ek sınavlar yapmak için öğretmenler odasına çağrılacaktı.

Mevcut notlarımla Pekin-Tsinghua'ya girme şansım yoktu ve Pekin'deki diğer okullar da benim için pek bir önem arz etmiyordu. Aslında farklı bölümlerin kabul şartları arasında büyük farklılıklar vardı, ancak o zamanlar çok bilgisizdim; izleyecek bir yol bulamıyor, hayalimin ne olduğunu bilmiyordum. Bu nedenle, bu çıkmazın içinde debelenirken çalışmak için çok az motivasyonum vardı.

Bu süre zarfında Chen Ruobing ve ben birlikte yalnızca öğle yemeği yiyorduk. Ortada her zaman tarif edilemez derecede garip bir atmosfer olurdu. Belki de doğru düşünemediğim için, bunun tuhaf olduğunu düşünen sadece bendim.

Öğle arası zili çalar çalmaz öğretmen henüz gelmeden Liu Yufei ile basketbol oynamak için okul bahçesine koşardım. O zamanlar herkese karşı çıkıyor gibi görünüyordum ve birdenbire asi bir ortaöğrenim öğrencisi olmuştum. Bir ay böyle geçti, öğretmen tarafından defalarca azarlanmıştım.

Elbette, bir erkekle olan bu ilk ilişkimin tatsız geçtiğini söyleyemem.

Kızlar ve erkekler tamamen farklı varlıklardı. NBA'deki en iyi orta oyuncusunun kim olduğu konusunda sizinle tartışır veya moralinizi bozana kadar defalarca pas atma hareketini gösterirdi. Sonra da sert bir ifade takınıp yorgunum dediğinizde "O zaman ara ver," derdi.

Konuşmalarımız genel anlamda basketbol etrafında dönüyordu. Benim hassas ve narin kişiliğime  kıyasla; sinirlenmeyen, insani endişeleri taşımayan biri olduğu söylenebilirdi. Ya da daha doğrusu her gününü mutluluk içinde geçirir, hayatın sonsuz güzellikte olduğunu ve elbette gaokao olmasaydı her şeyin mükemmel olacağını hissederdi. Onunla önemsiz hayal kırıklıklarım veya ufak sevinçlerim hakkında konuşmak zordu. Anlatsam bile bana istediğim cevabı vermezdi, bu yüzden de lafını açmazdım.

Muhtemelen çok uzun süredir Chen Ruobing'le birlikte olduğum için beni gördüğüm bir rüya, hayal ettiğim bir şey ya da birinin ettiği bir sözden dolayı hissettiğim mutsuzluk gibi küçücük duygularımın olup olmadığını sorgulamaya yöneltmişti; hepsini itiraf edebilirdim.

Sorun bu değildi. Her bir düşüncemi bu dünya üzerindeki herkesle paylaşamazdım.

Öte yandan, şimdiye kadar bu şekilde olan yalnız bir kişiyle tanışmıştım, o da Chen Ruobing'di.

Bir gün basketbol oynamayı bitirdikten sonra saat altıyı çoktan geçmişti ve Liu Yufei ile ben dinlenmek için sahanın kenarında oturuyorduk. Liu Yufei benimle durmadan dünkü NBA maçı hakkında konuşuyordu, onun dediklerini tekrarlarken bakışlarımı yukarı çevirdim.

Birdenbire Chen Ruobing'in derslikler ve laboratuvarın olduğu binanın üçüncü katında koridordaki o tanıdık koltukta oturduğunu gördüm. Bizim olduğumuz yöne bakıyordu, fakat sonra başını tekrar eğdi, bir şeyler yazıyor gibiydi.

Liu Yufei'nin söylediklerinin tek kelimesini duyamıyordum. Aklım sadece uzaktaki o belirsiz görüntüyle doluydu.

Ne yaptığını merak ettim. Ev ödevini mi yapıyordu? Son zamanlarda okul biter bitmez alıştırma soruları çözmek için öğretmenin odasına gitmiyor muydu?

Nedense kalbim aniden yumuşadı, biri akupunktur noktama bastırmış gibi içime bir acı saplandı. Şimdiye kadar hissettiğim o anlaşılmaz iç çatışma hiçbir iz bırakmadan kaybolmuştu. O an neden orada oturduğumu bilmiyordum. Açık bir şekilde Chen Ruobing'in yanında olmalı, onunla boş boş sohbet etmeli ya da hiç konuşmadan yalnızca birlikte gün batımını izlemeli olduğumu hissettim.







— — —
Çeviri Notları:

1. Tsinghua-Pekin, Tsinghua ve Pekin Üniversitelerinin her ikisini de kasteder ve ilk karakterlerinin birleşimidir (birebir çevirisi bu şekilde değilmiş ama İngilizcede genelde böyle adlandırılıyorlarmış).

2. Çene çalmak yerine uygulamaya koymak (行胜于言 Xíng shèng yú yán), sıkı çalışmaya/işleri bitirmeye vurgu yapılan ve Tsinghua Üniversitesi ruhunun vücut bulmuş hali olarak görülen bir deyim. Kısacası çenen değil elin çalışsın demek gibi.

3. Burada ünlü bir deyiş (腹有诗书气自华 Fù yǒu shī shū qì zì huá) kullanılmış, okuma konusunda bilgili ve gayretli olan kişilerin her zaman onları öne çıkaran bir zarafete sahip olacağı anlamına geliyor. (Diğer bir not, "kardeşler" derken de diğer öğrencileri kastediyor).

Chen Ruobing and I [GL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin