"Bay Kim! Bir şey bulduk efendim!"
Oturduğum kamp sandalyesinden kalkıp çalışma alanına girdiğimde gördüğüm işlemeli taşlarla gülümseyip eldivenlerimi giyindim hızla.
"Bu, sanırım bir lahit. Dikkatli çalışın, en ufak bir hasar almasını bile istemiyorum. Ben de araştırmalarıma devam edeceğim."
Woojin kafasını sallayıp tekrardan işine döndüğünde elimdeki raporlarla beraber çadıra girdim ve masama oturdum.
"Antik Yunan'dan kalma bir çok şey bulduk ama garip bir şekilde, sanki bunları daha öncesinde görmüş gibi hatırlıyorum."
Kendi kendime konuşup dudak büzdüğümde bir süre daha araştırma yaptım. Lahit olma ihtimali çok yüksekti ve bu beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı. İçindr o zamandan kalma paralar, eşyalar ve belki de şanslıysak iskelet kalıntılarını bulabilirdik. Çalışmama dalmış bir şekilde dururken önümden gelen boğaz temizleme sesiyle yerimde sıçrayıp Bogum'a baktım.
"Bay Kim, dediğiniz gibi, bir lahit bulduk. Üzerinde bazı işlemeler var ama biraz garip."
"Ne gibi?"
"Gelin, kendiniz görün."
Kaşlarımı çatarak ayağa kalktım ve Bogum'un peşinden kazı alanına girdim. Lahitin üst kısmında gördüğüm şekillerle bir süre inceledim ve aşağı inip eldivenlerimi giyindim tekrar. Şekillerin üzerinde parmak uçlarımı gezdirirken tanıdık harflerle yer değiştirdim ve lahitin ayak ucuna geçtim.
"Bu Antik Yunanca değil, İbranice. Ne işi var burada? İbrani bir milletin bu bölgede yaşadığına dair en ufak bir delilimiz bile yokken üstelik? Neyse, lahiti çukurdan çıkarın. Üzerinde inceleme yapacağım. Ayrıca diğer ekibi de çağırın, muhtemelen sadece kapağının ağırlığı bile bir tona yakındır. Bugün bu lahiti açacağız. "
°°°
Diğer ekibin de gelmesiyle çalışmalarımız hız kazanmıştı. Eski İbranice'yi çözmeme yarayacak olan kitabımı da alıp lahitin yanına geçtim. Bir an başım döner gibi oldu, ensemde hissettiğim rüzgarla rahatlayıp derin bir nefes verdim ve kendime gelmek için birkaç kez gözlerimi kırpıştırıp alnımda biriken teri sildim. Muhtemelen güneş çarpmıştı, saatlerdir öğlen sıcağının altında çalışıyorduk. Elimdeki şişeden birkaç yudum su içtim.
"Kapak o kadar sıkı ve anlayamadığımız bir madde ile kapalı ki bir türlü açamıyoruz efendim."
Bogum yanıma gelip konuştuğunda bulanmaya başlayan midemle hemen ormanlık alana doğru koştum. Midemi bir ağacın kenarına zorlukla boşaltmaya başladığımda ensemde yeniden bir rüzgar hissettim ve arkamı döndüm.
Kimse yoktu, ağaç yaprakları kıpırdamıyordu bile.
Bu rüzgar nereden geliyordu?
Şişede kalan suyla ağzımı çalkaladım ve birkaç kez öksürdüm, konuşarak lahitin olduğu alana yürüyordum. Herkes lahitin etrafından çekilmişti, belirli yerlere dağılıp kendilerine gelmeyi bekliyorlardı.
"Muhtemelen lahitin içinde şeytani bir varlık olduğu düşünülen biri var."
Bogum hemen yanıma gelip baygın gözlerle bana baktı.
"Haklı olabilirsiniz, sanırım lahitin içi zehirli bir maddeyle dolu. Kimi kapamış olabilirler ki?"
"Öğreneceğiz. Maskeleri ve aletleri getirin. Ne olursa olsun, bu mezar açılacak."
