Başak uyandı, yatakta gerindi. Kedi gibi küçük mırıltılar çıkardı ve iyice gerinip kendini iyi hissettiğinde gerinmeyi bıraktı. Gözlerini ovuşturdu, en sonunda mayışmayı bıraktı ve yatağa oturdu. Olanları düşündü. Sahi, ne çok badireler atlatmıştı: Kerem onu aldatmıştı, Zehra vurulmuştu, annesi ölmüştü... Başak bunlar karşısında hep güçlü kalmıştı ve güçlü kalacaktı da. Annesi şu an Başak ile konuşabilseydi ağlamamasını söylerdi. Başak bunu düşünerek annesinin ölümüne ağlamıyordu fakat içindeki burukluklar hiçbir zaman geçmeyecekti. Bunu bile bile içinden bütün burukluklarını geçirecek bir şey istiyordu Allah'tan. Yavaşça kalktı ve kendine rahat bir şeyler seçti, giydi. Giyindikten sonra saçını atkuyruğu bağlayıp ortak odaya doğru yola çıktı. Koridorda yürürken Zehra'yı düşündü. Bugün onun yanına tim ile birlikte gidecekti. Zehra kendisi ve timi gelince mutlu olur diye düşündü. Ortak odaya geldiğinde tim arkadaşlarına baktı. Herkes oturmuş, kahvaltı yapıyordu. Başak'ı görünce tim bir anda ayağa kalktı. Başak eliyle oturun işareti yaptıktan sonra aralarına katılıp kahvaltı yapmak için kendine tabak aldı.
" Arkadaşlar yemekleri yedikten sonra Zehra'nın yanına uğrayalım. Mutlu etmiş oluruz hem."
Herkes ya başıyla onayladı, ya da "Tamam" vb. şeyler demişti. Tim hızlıca yemeklerini yedi ve herkes kendi araçlarına bindiler. Başak motoruyla gideceği için çok mutluydu. Sanki Kerem ile ayrılmamış gibiydi. Aslında bu iyi bir şeydi. Her ne kadar içinde bir nebze de olsa burukluk olsa da Başak bunu önemsemiyordu. Kendi motoruna koşarak bindi. Herkes de Başak'ın peşinden geliyordu. Başak arkasına dönüp timine baktı, onlarla gerçekten gurur duyuyordu.
Hepsi hastaneye gelmişti. Geldiklerinde Zehra ayaklanmaya çalıştı fakat tam kalkacaken bir anda başı döndü. Başak küçük çaplı bir gerginlik yaşadı ve nefesini tuttu. Zehra tam düşecekken İlayda hemen Zehra'yı kolundan tutup yavaşça geri oturttu. Başak derin nefesini verdi.
" Dur kızım daha iyileşmeden niye kalkıyorsun?"
Zehra bir anda kısa bir süreliğine çocuk gibi dudaklarını büzdü.
" Ben çok sıkıldım burada durmaktan."
Pelin kaşlarını çatarak sinirli bir şekilde Zehra'ya döndü. Siniri her halinden belliydi.
"Ya daha dün geldin hastaneye. Ne sıkılması!"
Zehra tam ağzını açacakken içeriye Doktor geldi. Zehra'yı oturur pozisyonda görünce kaşlarını kaldırdı. Muhtemelen başının döndüğünü anlamıştı. Kafasını sallayıp başını eğdi, güldü. Başak doktorun gülüşüne baktı. Çok güzel gülüyordu. Doktor tekrar sırtını dikleştirdi ve Zehra'ya, bize ve ardından tekrar Zehra' ya baktı.
"ooo. Bakıyorum kalkmak istiyorsunuz. Ancak 3 gün sonra kalkabilirsin Zehra Hanım"
Zehra üzülmüştü. Başak bunu görmüştü, dudaklarına küçük bir hüzün kondurdu. Zehra burada kaldığı için sıkılmış, çatışmalara çıkamadığı için kendine kızmış olmalıydı. Başak bu psikolojiyi çok iyi biliyordu. Fakat o toparlamazsa kimse toparlayamazdı. Başak en ciddi yüzünü yapmaya çalıştı.
YOU ARE READING
Adalet Şafağı
Random"Ben ölü toprağım Başak. Sen de o toprağın verimli olmasını sağlayacak tek fidan. Ben solmuş papatya tarlasıyım, sense o papatyanın solmasını engelleyecek bir su huzmesi. Ben evsiz biriyim, sense benim yeni evim." Ona döndüm. Gözlerinin içi gülüyord...