Yol bir türlü geçmiyordu ve ben; Kıvanç'ın dediği en son şeyden sonra onun hakkında kötü düşünmeye başlamıştım. Sanki bir şeyleri biliyordu ve bu benim aleyhimeydi. Kerem'den ayrıldığımdan beridir güven duygum yerle bir olmuştu ve belki de ben bu yüzden şu an bu durumu yaşıyordum. Kafamda karışık duygular eşliğinde daha fazla dayanamadığımı hissediyordum. Bu sessiz yolculuk, kafamdaki sesin daha fazla olmasına yaramaktan başka başka bir işe yaramıyordu. İğrenç, sessiz ve soğuk hava ortalıkta gezinip ortamın gerginliğinin artmasına neden olmaya başlamıştı. Artık Kıvanç'tan bile korkmaya başlamıştım. Bir türlü tabura varamamıştık ve normalden uzun süredir arabadaydık. Aklımda birçok soru vardı fakat Kıvanç'a soru sormaya bile çekiniyordum. Sanki operasyondaki insanlar biz değildik ve yeni tanışmıştık. İki yeni yabancı, bedenen yakın ama ruhen uzak.
Ben bunları düşünürken çalan telefonumla irkildim. Hemen çantamdan telefonumu çıkardım. Bu saatte kim arayabilirdi ki? Arayanın ismini gördüğümde zaman bir süreliğine durdu, kafamın içi sustu, ruhum bedenimden ayrılmak istedi, herkes varlığını yitirdi. Arayan Keremdi; beni aldatan, seviyorum diye kandıran, odasında başka kızla bastığım ve annemin cenazesinde yarım saat bile durmayan... Titreyen ellerimle telefonu sessize aldım ve bacaklarımın üstüne koydum. Kıvanç beni farketti ve adımı birkaç kez tekrar etti. Fakat sesi uzaktan geliyor gibiydi, uzak ve boğuk. Belki onu duyan bedenim değil, ruhumdu. Arabanın durduğunu hissettim. Bacağımda titreyen telefona biri uzandı. Kimin olduğunu biliyordum ve telefonumu almasına izin verdim. Kaba ve damarlı elleri telefonumu nazikçe bacaklarımdan aldı ve kendisine döndürdü. Arayanın ismini gördüğünde yüzünde bir mimik bile oynamadı. Keşke ben de onun gibi mimiksiz kalabilseydim, keşke ben de onun gibi akıllı olsabilseydim. Ne diyordu Kıvanç " Benim her şeyimi bilen biri olursa onu hayatımın merkezine koyacağım, onu hep el üstünde tutacağım fakat sanırım öyle biri olmayacak. " Ben hatamı baştan yapmıştım: Ben hayatımın merkezine yanlış birini koymuştum. Gözümün ucuyla Kıvanç'a baktım. Kıvanç telefonu açtıktan sonra kulağına götürdü, arabadan indi ve kapıyı sertçe kapattı. Tekrardan irkildim fakat hareket edemedim, ya da etmek istemedim. Kıvanç'ın sadece bağırdığını duyuyordum. Tek duyabildiğim buydu. Ellerimde hissettiğim göz damlaları ağladığımın göstergesiydi. Yine ağlıyordum, ne uğruna? Hiç. Kendime gelmeliydim. Ben güçlü bir kızım dedim içimden. Babasından yıllarca ağır dayaklar yemiş, annesinden hiç sevgi görmemiş ve tam sevgi göreceği gün annesi ölen, aldatılmış ve bunca şeye rağmen bir timin komutanlığını yapan güçlü bir kız.
Yavaş yavaş ortam boğukluğunu bırakıyordu. Şimdi Kıvanç'ın sesini daha net duyabiliyordum. Kıvanç çok büyük ihtimal şu an Kerem'e bağırıyordu. Gözlerimi yola çevirdim, çok karanlıktı ve bizim farlarımızdan başka hiçbir yer aydınlık değildi. Nerede olduğumuzu hatırlamaya çalıştım. Tabura giden iki yol vardı fakat Kıvanç uzun yoldan gitmişti. Kısa yolu bildiğine emindim. Peki neden uzun yolu tercih etmişti ki? Bu düşüncelerimden arınıp arabanın kapısını açtım. Ayaklarım topuklu ayakkabıların içinde ağrırken bir de Kerem şerefsiziyle uğraşıyorduk. Kıvanç'a baktığımda biraz uzağa gittiğini gördüm. Yol otobandı ve bu saatte başka şehre gidenler dışında kimse olmazdı. Karşıya geçmek yerine Kıvanç'a birkaç kez bağırdım.
"Kıvanç!"
Kıvanç bana döndü. Sinirli olduğu her halinden belliydi.
"Başak gelme, arabaya bin!"
Bu sözleri ondan daha fazla ürkmeme neden oldu. Kimsenin duymak istemeyeceği bir türden bağırmıştı ve bir kez daha duymak istemezdim. Arabaya istemeyerek de olsa tekrar bindim ve kapımı kapattım. Anlaşılan birkaç dakika daha yalnız kalacaktım ve bu benim açımdan iyi değildi. Hiçbir şey olmamış gibi parmaklarımı radyo düğmesinin üzerinde gezdirdim. Düğmeye bastım ve açılmasını sağladım. Düğmeyi biraz çevirdim ve en sevdiğim radyoyu açtım. Genellikle bu saatlerde güzel şarkılar olurdu. Radyodaki çalan şarkıyı duyunca gözlerimi yavaşça kapadım. Asker olabilirdik fakat biz de yirmili yaşlardaydık ve genç şarkılarını da seviyorduk. Şarkı şansıma yeni başlamıştı ve ben, arabanın üstündeki camı sürüyerek açtım. İşte şimdi eşsiz gökyüzü boylu boyunca gözlerime serilmişti. Şarkıyı isteksizce mırıldanıp gözlerimi yeniden kapadım.
YOU ARE READING
Adalet Şafağı
Random"Ben ölü toprağım Başak. Sen de o toprağın verimli olmasını sağlayacak tek fidan. Ben solmuş papatya tarlasıyım, sense o papatyanın solmasını engelleyecek bir su huzmesi. Ben evsiz biriyim, sense benim yeni evim." Ona döndüm. Gözlerinin içi gülüyord...