İlgi alanınıza benzer bir müzikse dinleyebilirsiniz :)
Kıvançtan...
Son zamanlarda Başak'a karşı hissettiğim duygular fazlaydı. Ona karşı kendimi suçlu hissetmeden duramıyordum. Ona her baktığımda en büyük hatam gözümün önünden geçiyordu. Ben Başak'ı hak edecek bir insan değildim. Ben kötü biriydim ve Başak'ı kendime aşık etmekle en büyük hatayı yapmıştım. En kötü olan ise onun yanında kendimi kontrol edemiyordum. Bu daha da yakınlaşmamıza neden oluyordu. Ben onu seviyordum fakat asıl gerçeği öğrendikten sonra o benimle tekrar olur muydu? Bilemiyorum... Gerçeği ona söylemeliydim, en azından denemeliydim.
Başaktan...
"Kızım, uyan sabah oldu."
Birkaç dakika sonunda yatağımdan kalkabilmiştim. Hemen yatağımı düzenleyip mutfağa koştum. Annem en sevdiğim omletten yapıyordu. Onun yanağına tatlı bir öpücük kondurdum ve mutfak balkonuna çıktım. Villa manzarası harika görünüyordu. İçerden annem seslendi, "En sevdiğin omletten yaptım." Hızlıca tekrardan içeriye girdim. Anneme mutlulukla baktım. Bir süre sonra gözlerim ona aldığım kolyeye daldı. Ona aldığım kolye boynunda harika görünüyordu. Annem de kolyeye baktığımı farketmiş olacak ki elleriyle kolyenin içini açıp bana içindeki fotoğrafı gösterdi. İçinde henüz dün çekindiğimiz fotoğraf vardı. Dünden sonra ikimizde yeniden başlamaya karar vermiştik ve pazardan meyve ve sebzelerimizi alıp akşama güzel bir salata yapmıştık. Bir anda anneme kocaman sarıldım. Sımsıcaktı ve çok güzel kokuyordu. "Annem, seni hiç bırakmayacağım. Sana söz veriyorum, bir daha seni bırakmayacağım." Annemin kolları bir anda gevşedi ve elleri sırtımdan düştü. "Sen her zaman benim küçük meleğimsin kızım. Sakın üzülme." Anneme dönüp ellerini tutmaya çalıştım fakat bir anda kapının sertçe açıldığını duyduk. Gelen kişiyi gördüğümde annemin önüne geçtim. Gelen kişi babamdı. Bizi yıllarca döven, işkence eden, en yakın arkadaşımı ve annesini öldüren, kolumdaki bıçak izinin sahibi olan babamdı işte. "Bu sefer olmaz, olamaz!" Annemi oradan götürmeye çalıştım fakat annem öylece babama bakıp duruyordu. Ağlayarak anneme yalvarmaya başladım fakat fayda etmiyordu. Annem donmuş gibiydi. "Kendine iyi bak asker." Annem bu sözünden sonra arkamdan çekildi ve babamın karşısında durdu. Babam bana döndü ve gülümsemesi daha da yayıldı "Bugün ne kadar da güzel görünüyorsun böyle." Hızlıca babama bir yumruk atmaya çalıştım fakat ben ne kadar koşsam da uzaklaşıyor gibiydi. En sonunda bağırmakla yetindim. "Seni aşağılık pis herif. Senden ve bize yaşattıklarından nefret ediyorum!" Babam beni küçükken taciz edecekti ama annem sayesinde bu olmadan son bulmuştu. Fakat o gün annemi çok dövmüştü. O kadar çaresizdim ki kendime babam beni dokunarak sevseydi anneme zarar vermezdi diye suçladım. Bir insan taciz edilmeyi ister miydi? Babamın gülümsemesi bir anda soldu ve dudaklarını büzdü. Anlayamadığım şekilde üzülmüştü. Onun duyguları var mıydı? Babam olacak adam daha sonra bir anda kahkahalar atmaya başlamıştı. "Senin de sıran gelecek canım kızım, senin de sıran gelecek." Babama bakabildiğim kadar nefret ve kinle baktım. Babam beni bıçakladığı bıçağını çıkardı. Hem karnımda hem de kolumda izi olan bu bıçağı nerede görsem tanırdım. Kırmızı sapı, üzerinde yazan "Bıçak sapını kesmez." Yazısı, üzerinde duran ve hala çıkmamış kan lekesiyle önümdeydi. Bacaklarımın titrediğini hissettim. Bacaklarım bir zaman sonra beni taşıyamadı.Sanki yer kayıyordu, daha fazla dayanamadım. Yerdeyken titriyordum. Babam bana doğru yürümeye başlamıştı. Ellerimi beyaz fayans zeminin üzerine koydum ve kafamı kaldırarak babama baktım. Babam öylece gülerek bana yaklaşıyordu. Dolan gözlerimi anneme çevirdim. Annem de bedenini bana döndürdü. Fısıldadı. "Her zaman yanında olacağım kızım." Babam da bunu duymuştu. Anneme doğru yürümeye başladı. Titreyen ellerime baktım. Ve titreyen ellerime düşen gözyaşlarıma. Yerden destek alarak kalkmaya çalıştım. Bu sırada babam anneme bıçağı gösteriyordu. Hemen kalktım ve annemi kurtarmak ümidiyle anneme doğru koşmaya başladım. Her koştuğumda uzaklaşıyorlardı. Bir elimi anneme uzatmaya çalıştım ve koştum. Koştum, koştum fakat yetişemedim. Babam annemin kalbine bıçağı saplamıştı. Geç kalmıştım. Bunda da geç kalmıştım. Her şeyde olduğu gibi. En çok atabileceğim çığlığı atmak istedim fakat sesim çıkmadı. Boğazım düğümlendi. Annemin ölüsü gözlerimin önündeydi. Babam olacak kişiye döndüm. Bana göz kırptı. Ona doğru koştum ve elindeki bıçağı kaptım. Titreyen kanlı ellerime bıçak yakışmamıştı fakat bu hayatı ben seçmemiştim. Babama doğru bıçağı sapladım fakat babam gülüyordu. Her sapladığımda kahkahalara boğuluyordu. En sonunda gözlerine sapladım. Babamın gözleri kırmızılaştı ve gözkapakları kapandı. Hala gülüyordu. Bu sefer kendimde bağırma gücü buldum. Büyük bir çığlık attım. "Hayır, izin vermem! Yeniden çocukluğumu üzmene izin veremem, hayır!" Bir anda bütün gerçeklik kendini yitirmeye başladı.
YOU ARE READING
Adalet Şafağı
De Todo"Ben ölü toprağım Başak. Sen de o toprağın verimli olmasını sağlayacak tek fidan. Ben solmuş papatya tarlasıyım, sense o papatyanın solmasını engelleyecek bir su huzmesi. Ben evsiz biriyim, sense benim yeni evim." Ona döndüm. Gözlerinin içi gülüyord...