" Alo Kerem?"
Başak ilk başta ses alamadı. Kerem'in sesi geliyordu fakat uzaktaydı, telefonu açamayacak kadar uzak. Başak sabırla bekledi ve en sonunda birkaç nefes sesi duyuldu. En sonunda biri cevap verecekti.
"Alo ben Ceylan. Siz kimsiniz?"
Başak'ın beyninde bu söz yankılandı, kısa süreli şok geçirdi. Başak hafızasında Ceylan ismini arattı fakat sonuç alamamıştı. Ceylan da kimdi? Başak aklındaki soruları susturmak için kadına cevap vermeliydi. Derin nefes aldı ve kadına cevap verdi.
"Ben Başak. Kerem'in sevgilisiyim."
"Ne alaka. Biz Kerem ile bir aydır çıkıyoruz. Kendisi benim sevgilim. Siz neyden bahsediyorsunuz?!"
Başak donakalmıştı. Kerem onu aldatıyor muydu? Bu durumda Ceylan denen kadın da aldatılmış oluyordu. Yanaklarından gözünden bir yaş aktı. Bu gözyaşı yıkılan umudu, yıkılan aşkı, yıkılan hayalleriydi. Bu sefer Başak gerçekten kalbinde derin sancılar hissediyordu, kalbi çok acıyordu. Telefonu yavaşça kulağından uzaklaştırıp kapadı. Kalbindeki derin ağrı kalbine iyice saplanmaya başlamıştı. Acı, Başak'ın kalbinde yer edinmişti. Sevdiği çocuk gerçekten başka biri ile sevgiliydi. Yıkılmıştı... Her şeyini paylaşan adam onu aldatıyordu. Bir an önce komutanından izin alıp, Kerem'in şirketine gidecekti. Başak çok sinirliydi, üzüntü yerini sinire bırakmıştı. Üzülecekse sonra üzülebilirdi fakat bir daha bu kadar sinirli olamazdı. Ama sinirini de çok fazla püskürtmemeliydi; Çünkü püskürtürse daha kötü şeyler olabilirdi...
Başak komutanından izin aldığı gibi arabasına binip Kerem'in yanına gitti. Arabadayken bir ağlıyor, bir gülüyordu. Başak'ın gerçekten psikolojisi bozulmuştu. Arabayı çok hızlı sürüyordu ve kendine bağırıyordu, kendini suçluyordu. Yine hatayı kendisinde bulmuştu.
"Ben neden böyle bir hata yaptım?! Herkes sanki bilerek üzerime geliyor! Daha dün mutlu olacağımı söylerken neden bana bunu yapar ki bir insan?! Ben gerçekten bıktım! Ben yeniden başlamaya karar verip, her seferinde yeniden başlayamamaktan ve her seferinde daha kötü yaralar almaktan bıktım! Ben çok yorgunum, çok yoruldum..."
Başak içini artık bir arabaya döküyordu. Sona doğru sesi kısılmıştı ve sesi ağlamaklı geldi. Neyse ki şirkete gelmişti. Başak askerliğe gidince Kerem kendine yeni birini bulmuştu. Şirkete girmeden önce gözyaşlarını sildi ve şirketten çıkana kadar ağlamayacağına ve güçlü duracağına dair kendine söz verdi. Arabanın kapısını açtı, derin bir nefes aldı ve ağzıyla nefesi geri verdi.
Şirkete kadar yürüdü ve şirkete koşarak girdi. Güvenlikler onun Kerem Bey'in sevgilisi olduğunu bilmiyordu. Başak güvenliklerden güzel bir şekilde sıyrıldı. Asansöre doğru koşmaya başladı, bundan sonra Başak kimseye aşık olmayacaktı. Artık olamazdı. Kerem Başak'ın güven duygusuyla birlikte çekip gitmişti. Başak bir adamla birlikte son anda asansöre bindi. Güvenlikler tam onu yakalayacakken asansör kapısı kapandı. Yanındaki adam ona garip bir insanmış gibi bakmaya başlamıştı.
"Beyfendi bana neden böyle bakıyorsunuz sorabilir miyim?"
"Y-yok bir ş-şey."
"O zaman bana öyle bakmaktan vazgeçin. Aksi takdirde güvenlikleri ararım."
Başak bu dediğine kıkırdamıştı. Güvenlikleri arasaydı o adam değil, kendisi yakalanacaktı. Adamın ona bakmamaya çalışıp, ona garip bakmasına da kıkırdadı. Kıkırdama kahkahaya dönüşmüştü. Artık adam karşısında yaratık varmış gibi bakıyordu. Başak hiç atmadığı kadar kahkaha attı. En sonunda adamın ineceği katta durmuşlardı.
"Ş-şey ben ge-gerçekten si-size baktığım için özür di-dilerim."
Adam Başak'tan korkmuştu ve Başak ona bakıp daha da çok güldü. En sonunda gülmesini durdurabilmişti.
YOU ARE READING
Adalet Şafağı
Acak"Ben ölü toprağım Başak. Sen de o toprağın verimli olmasını sağlayacak tek fidan. Ben solmuş papatya tarlasıyım, sense o papatyanın solmasını engelleyecek bir su huzmesi. Ben evsiz biriyim, sense benim yeni evim." Ona döndüm. Gözlerinin içi gülüyord...