ON DOKUZUNCU BÖLÜM

89 88 23
                                    

Bölümü beğenip yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen... 🌙🌙🌙🤗

🪶🪶🪶

"Ben o kabustan uyanıp bir cehenneme açtım gözlerimi, cayır cayır yanarken buldum bedenimi… "

                                                ༄༄༄

Gözlerimde acı dolu bir feryat, dudaklarımda acıklı bir vaveyla…
Ama suskun, sessiz, içli…

Dışa değildi vurgunum, kimseye değildi; içimeydi, kendimeydi.
Benim suçum var mıydı?
Yoktu…
Belki de vardı, bilmiyorum.
Elimden bir şey gelebilir miydi; onu ölümün kıyısından, namlunun ucundan kurtarabilir miydim?
Belki evet, belki hayır.
Hep bir ikilem, hep bir araf…
Sıkışıp kalmışım, kurtulamıyorum…

Öyle çok titriyor ki bedenim, sanki az sonra titreme şiddeti artacak. Adeta kriz geçirir gibi olacağım ve sonra da öleceğim. Olabilir… Belki de sonumu bu şekilde yazacağım.

"Ser-kan… " dedim titrerken. Dişlerimin birbirine vurma sesi kulaklarımda acı dolu bir feryat bıraktı. Yine de devam ettim. "Se-ni çok öz-ledim biliyor mu-sun sevgi-lim? "

Sanki benim aleyhimeydi yağan yağmur. Beni ıslatıp bir an önce yok olmamı istiyordu. Beni yakarken yok edememişti, ıslatırken mı yok edecekti? Beni kuru yerlerde öldürememişti, boğarak mı öldürecekti?

Peki… Tamam…

"Mehir! " Bir ses duymuştum. Ama bu Serkan değildi ki. Kimdi öyleyse? "Mehir! "

Ah, Ulaç…
"Ne işin var senin burada? " Çalı çırpı seslerinden bana doğru koştuğunu seziyordum. Benim için korkmuştu, yine.

Yanıma geldiğini sırtıma koyduğu elleriyle anlamıştım. Sırılsıklam sırtım büyük ellerinin arasında kalırken bir koluyla beni kendine döndürmeye çalışıyordu. Yüzüm ıslak topraktan ayrıldığında ondan tarafa çevirdim bakışlarımı. Bana büyümüş gözleriyle bakıyordu.

"Siktir. Sırılsıklam olmuşsun! " Onu duymamayı tercih ettim. "Ne yaptın sen Mehir kendine, neden bu haldesin? "

Oysa neden bu halde olduğumu biliyorsun sanıyordum Ulaç.

"Tamam, hadi gel. Eve götüreyim seni, hasta olacaksın yoksa. " Bir kolu başımın altından geçerken diğer kolu da bacaklarımın altına gitmişti. Beni kucağına alıp başım göğsüne düşerken kollarım boynuna dolandı. Gözlerimi kapatıp oradan uzaklaşmaya başladığımızda dudaklarımın arasından çıkan birkaç kelimeye mani olamadım.

"Evlenelim Ulaç, hemen evlenelim hem de. "

Ulaç duraksar gibi olduğunda bana baktığını hissedebiliyordum. Kapattığım gözlerimi yavaşça açmayı denedim. Tam değil ama hafifçe aralandıklarında sordu.

"Neden? " dedi anlamak ister gibi. "Neden beni seni onun mezarının başında ağlarken bulurken sen hemen evlenmek istiyorsun? "

Sorusu mantıklı bir soruydu ve elbette böyle bir soru sormasını da bekliyordum. Tek bilmediğim bu soruya nasıl cevap verebileceğimdi. Aslına bakarsanız verebilecek bir cevabımın bile olmamasıydı.

"Çünkü… " deyip gözlerimi kapattım bir kez daha. Kalbim ağır yaralı bir haldeyken bir hançer yarası da ben attım üstüne. "Çünkü ben artık onu unutmak istiyorum. Onu unutup seni sevmek istiyorum. "

Ulaç'ın kollarının kasıldığını hissettim. Göğsü de sert bir kaya gibi olduğunda biraz daha sindim boyun girintisine. Hala mezarlığın ortasında durmuş bu olanlara anlam vermeye çalışırken bir kez daha fısıldadım kulağına doğru.

Senden Kalanlar Sûzidil  (II) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin