YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

84 82 34
                                    

Umarım bölümü beğenirsiniz. İyi okumalar... 🌺🌙

🪶🪶🪶

"Kader karşımıza çok şey çıkarırdı ve her şey isteğimiz dışında gerçekleşirdi. Ölmek de yaşamak da… "

                                                 ༄༄༄

Günümüz… 

Sırtımda hissettiğim acı dudaklarımdan çıkan vaveylanın bir sebebiydi. Acı bir inilti ikimizin de içindeki duyguları bastırırken tek yapabildiğim ona tutunmaktı. Kaybettiğim herkes gibi onu da kaybetmemek adına kanlarla bezenmiş gömleğine sımsıkı tutunuyordum. Bu sefer kimseyi kaybedemezdim zira. 

"Ah Mehir, şu haline bir bak sen. Baban seni ne hallere düşürdü böyle! " Arkamda beliren adamın kulak tırmalayan sesiydi vücudumdaki tüm sinirleri tepeme toplayan. Halim yoktu ama konuşmaya çalışıyordum. Konuşmalıydım, ne demek istediğini öğrenmeliydim.

"Sen ki-kimsin? " Zor bela konuşuyordum. Konuşmak bu kadar zor olur muydu? Oluyormuş, anladım. 

"Ben… " dediğinde yanımda bir kıpırdanma hissettim. Sol tarafımda dizlerini kırıp yere çökmüş bir halde beni izliyordu. 

Hayır, acı çeken bu halimden zevk alıyordu! 

"Ben babanın bir söz verip o sözün tutulmasını sabırla bekleyen ama sabrının da sonuna gelen bir adamım. " Elini kaldırıp sol tarafımdan sızan kana götürdü. İçime dolan soğukluk ellerindeki soğuklukla birleşti, buz kestirdi yaramı. 

"Ne? Ne sözü? " Can çekişiyordum ama bu gerçekleri de öğrenmeye çalışıyordum bir yandan. Eğer yaşarsam benim üzerinden verilen sözlerin hesabını soracaktım herkesten. 

"Güzelim benim… " deri iğrenç bir tonda. Midemin bulandığını hissettim. "Haberin yok tabi, nasıl olsun zaten? Seninki gibi şerefsiz babaya sahip olman ne kötü! " 

Sesindeki burukluk ve söylediği her kelime canımı yakıyordu. Zaten kanayan yarama tuz serpip yarayı daha da yakıyordu. 

"Ne diyorsun sen? " Sesim iyice kısıklaşmıştı artık. Son gücümü kullanıyordum, son nefeslerimi alıyordum belki de. 

"Baban seni bana sattı Mehir, bana olan borcunu kapatamadı. Ben de para karşılığında seni istedim, güzelliğin başımı döndürüyordu zira. Hiç düşünmedi baban, sorumu sormaya bile gerek bırakmadı biliyor musun? Anında onayladı ve sen benim oldun. " Baba… Ne yaptın sen böyle? Nasıl beni birkaç ton paraya sattın? Nasıl yüreğini susturabildin? 

"Ben senin değilim. Olmadım, olmayacağım da. " Yaşadaydım eğer kendim için savaşırdım. Ama şu an son düzlükteydim. Ölüyordum… 

"Sen benimsin. Bugün seni almaya gelecektim ama seni bu şerefsizin kaçırdığını duyunca… " Başım dönüyordu, ne zaman bitecekti bu işkence. "Seni vurmak istemedim inan bana, ama bana zorluk çıkaracağını biliyordum. Üzgünüm, ama merak etme ölmeyeceksin. Hiçbir organın zarar görmeyecek o kurşundan. "

Allah razı olsun, mu demeliydim acaba? Bu can çekişim onun yüzünden değilmiş gibi bir de sevinmeli miydim? Yoksa boynuna mı atlamalıydım? 

Canımın acısını görmediği gibi sırtımdan akan kıpkırmızı kanı da görmüyordu. Benimle o kadar rahat konuşuyordu ki, sanki az önce iki tane kurşun sıkıp bizi ölümle burun buruna getiren o değildi! 

"Nasıl bir insansın sen? " diye sordum dilimin ucuna gelen küfürleri içime akıtırken. Başım diğer tarafta olduğu için yüzünü göremiyordum ama biraz zorlayarak Ulaç'ın göğsünden kaldırdığım başımı ondan tarafa çevirdim. Tabi bu sırada Ulaç'ın bembeyaz olmuş yüzü ve kanlarla kaplanmış gömleğiyle karşılaşmıştım. İçim bir tuhaf olurken gözlerimin önüne yine o an gelmişti. Serkan'ın vurulup yere düştüğü zaman… 

Senden Kalanlar Sûzidil  (II) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin