Hepinizi seviyorum... 🌙🌙🌙
🪶🪶🪶
"Yaralar çoğalıyordu bedenimde, hayat da onları bir bir donduruyordu yüreğimde… "
༄༄༄
Günler birbirini kovalıyordu, her şey geçiyor bir tek yüreğimdeki bu sızı geçmiyordu. Zaten nasıl geçmesini beklerdim, sevdiklerim bana öyle büyük bir yangın bahşetmişlerdi ki alâsı gelse söndüremezdi artık.
Teşekkürler anne ve baba, teşekkürler abla. Beni yaşarken öldürdünüz, sizlere çok teşekkür ederim!
O günden sonra yine kapanmıştım içime. Kendimi odaya kapatmamıştım belki ama ayaklı bir cenaze gibiydim. Ne konuşuyor, ne yemek yiyor ne de uyuyordum. Hiçbirini de yapmıyordum, yapamıyordum.
Yüreğim böyle yaralıyken adım dahi atamıyordum…
Her günkü gibi salonun bir köşesinde oturmuş bomboş gözlerle televizyona bakıyordum. Şu an hangi kanalda hangi program bile olduğunu bilmiyordum, bakmak için bakıyordum sadece. Vakit geçsin diye duruyordum böylece.
O sırada salon girişindeki kapıda bir hareketlilik oldu. Evde bizden başka kimsenin olmadığını biliyordum yani kapının önünde dikilen Ulaç'tan başkası olamazdı haliyle.
"Mehir." dedi düşüncelerimde yanılmadığımı göstererek. Başımı ondan tarafa çevirdim. Elindeki beyaz havluyla ıslak saçlarını kuruluyordu. Sanırım duş almıştı. "Bugün dışarıya gidelim mi? Gezeriz biraz hem sana da bana da iyi gelir. "
Başımı salladım sağa sola doğru teklifini reddettiğimi göstermek için. Bugün için kendi halimde başka planlar yapmıştım çünkü.
"Neden? " diye sordu bu sefer de biraz yaklaşarak.
"Çünkü bugün bir yere gitmem gerekiyor. " diyerek yanıtladım onu. İyice meraklandığını sanıyordum. Haklıydı tabi ne diyeyim ki!
"Onun yanına mı? " Bu sefer ki ses tonu kısıktı. Neden bilmem, belki onu kıskanıyordu belki de onun için üzülüyordu. Bunu ona sormayacaktım elbette. Onu kıskanmak biraz saçma olacağından onun için üzüldüğünü düşünecektim.
"Yok, hayır. " dedim gözlerim gözlerine tırmanırken. "Aysun Teyze'nin yanına gitmem lazım sanırım. Bayadır gidemedim ona. "
"Tamam o zaman, ben bırakırım seni. " Anlayışla karşılamıştı, onun bu huyunu seviyordum. Hislerimi tam olarak anlayamasa bile anlamak için çaba gösteriyordu. Herkeste bulunmayan bir özellikti.
"Teşekkür ederim. " dedim kısaca ve yerimden kalkarak kapıya doğru ilerledim. Tam çıkacakken kolumdan tuttu, gözlerim yüzüne çevrildiğinde gülümsedi.
"Akşam için bir yere gidelim o zaman. Tabi sen de istersen. " Bu sefer gözlerimi kapatıp açtım ve gülümsedim.
"Olur, gidelim. " Kolumu bıraktığında hızla yukarı çıktım. Odaya girip üstüme yandan yırtmacı olan uzun açık mavi bir etek, onun üstüne de beyaz bir askılı giydim. Normalde bu kadar özenli giyinmezdim ama hem içimden gelmişti hem de artık hayatımdaki karanlıkları bırakmak istiyordum. Zaman çoktan gelmiş, hatta geçmişti bile.
Saçlarımı omuzlarımdan aşağı serbest bırakıp boynuma birkaç fıs parfüm sıkıp telefonumu da alarak odadan çıktım. Yavaşça merdivenlerden inip salona geçtiğimde Ulaç az önce benim oturduğum koltuklarda oturuyordu. Geldiğimi gördüğünde başını bana çevirdiği an donakaldı. Gözleri ağır ağır bacaklarımdan yüzüme doğru çıkarken ona bakıyordum ne tepki vereceğini merak ederek.
![](https://img.wattpad.com/cover/312714169-288-k723248.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden Kalanlar Sûzidil (II)
Chick-LitAcılarımla yüzleşmeye ve onları benimsemeye başlamıştım artık, yitirdiğim sevgilim için yaktığım ağıtlarla ve geçip giden o güzel günlerle ayakta kalıyordum artık. Bunun bir sonu gelecek miydi bilmiyordum ama bu halde yaşanamayacak kadar ağırlaşmışt...