18.Bölüm- Kalanlar

134 10 0
                                    

İyi okumalar<33

Oy ve yorum yaparsanız sevinirim<33

Takip ederseniz sevinirim<33

Biz bir hata yapmıştık kampa gelmekle. Hayatımız bir kabusa dönmüştü ve bunun geri dönüşü yoktu. Kim tarafından işleniyor bilinmeyen cinayetler dolu etraf. Sıradaki aramızdan biriydi her zaman ki gibi ama kimdi? Hepimiz ölecektik ama tek tek ölmek çok acı vericiydi. İntikam uğruna masumlardan bedelini alması çok canice bir şeydi. İlk günden beri peşimizi bırakmayan olaylar ve ölüler. Kafamızın içinde dolanıyordu o ses.

Biz kurtulsak bile katil peşimizi bırakmayacaktı bunu biliyorduk. Kurtulsak bile hep eksik olacaktık sekiz kişi gittiğimiz kamptan beş kişi çıkmak. Düşüncesi bile insanı yaralıyor. Katilin eline düşen bir daha kurtulamıyor ölüyordu. Eğer bir gün kurtulursak ki pek emin değilim her an ölebiliriz. Söz veriyorum ki hep yeni bir hayata başlayacağım. Tertemiz bir sayfaya, tek başıma ve mutlu. Belki diğerlerinden kopmak kolay olmayacak ama yapmamam lazım.

Hiç birimizin psikolojisi iyi değil ve hepimizin bir dinlenmeye ihtiyacı var uzun bir süre. Yaşadıklarımız kolay bir şey değildi. Kim her zaman ceset görmek ister ki? Hemde o cesetlerin arkadaşlarının olmasını. Hayatlarımız bir katilin elindeydi, bizde avuçlarımızı açmış bir umut dileniyorduk. Bir kurtuluş yolu ama bulamayacak ve burada ölecektik galiba? Gün doğmadı ve biz Gece’ye haps olduk. Biz bir abis’deydik güneşin hiç bir zaman uğramadığı yerde abis ’de.

Başım çok fazla ağrıyordu ve gözlerim açılmamak için savaş ediyordu resmen benimle. Elimimle gözlerimi açmadan anlımı sıvazladım. Zoraki gözlerimi açmaya çalıştım gözüme güneş gelir diye bekliyordum ama güneşten bir paraca kırıntı bile yoktu. Yavaşça doğrulmaya çalıştım ve acıyla inledim. Sırtım fena halde tutulmuş ağrıyordu. Yerimde dikleşmeye başladım. Etrafıma baktığımda Emir’in Nazlı’nın Mert’in Ateş’in yattığını gördüm. Gözlerim Ece’yi aradı ama bulamadı.

Ece yoktu! Neredeydi acaba bir yere mi gitti yada lavabosu mu gelmişti? Biz bu saate kadar neden uyumuştuk. Sadece yarım saat mola verecektik ama akşam olmuş neredeyse. O an kafamda bir ses yankılandı. ‘Kurbanları bayılttık abi sıradakini alıp geliyoruz’ bu ses kafamın içinde yankılanıyordu. Biz en son yatıyorduk. Tam uykuya dalacak iken ses geldi gözlerimi açıp baktığımda ise maskeli adamlar vardı.

Sonra bağıracaktım ama bağıramadım, ağzıma bir bez tuttular sonrası yok. Sıradakini alıp geliyoruz demişti. Emir burada olduğuna göre Ece’yi aldılar. Götürdüler onu öldürecekler di belkide öldürmüşler di. Dolu gözlerle diğerlerini kaldırmaya çalıştım ne kadar başarılı olabilirsem.

“Uyanın Ece’yi götürdüler hadi! ”dedim ve devam ettim. ”Ya uyansanıza hadi Ece yok götürdüler öldürecekler onu da  lütfen uyanın hadi lütfen! Uyansanıza artık Ece’yi öldürecekler geç olmadan bulmamız lazım! Emir, Mert, Nazlı, Ateş UYANIN HADİ! ”dedim.

Emir ve Mert uyanmaya benzer mırıltılar çıkardılar. Sonra nazlı ve Ateş uyandılar. Hepsi etrafa şaşkın bir şekilde bakıyordu. Onlarda hiçbir şeyin farkında değiller di. Şuan o kadar masum görünüyorlardı ki her zamanki gibi. Etrafa boş gözlerle bakıyorlardı felaketin farkında değillerdi. O an gözümden bir damla yaş düştü.

Hak etmediğimiz şeyler yaşamıştık ve bunlar bizi derinden yaralamıştı. Burnumu çekince hepsi bana döndü.
Anlamaz gözlerle bana bakıyorlardı. Gözlerindeki saflık ve masumluk uzaktan bile anlaşılabilirdi. Bizim hep masumluğumuzu kullandılar ve hep yıkılan zarar gören biz olduk.

“Gece neden ağlıyorsun? ”dedi emir.

“Emir...”dedim dolu gözlerle ona bakarak. Hala bana anlamaz gözlerle bakıyorlardı. Emir yanıma geldi önümde durdu.

“Ne oldu gece? Anlat hadi. ”dedi sakin bir şekilde. Acaba söylediğim şeyden sonra sakin olabilecek miydiler.

“Ece emir...”dedim korkuyordum söylemek istemiyordum. Buradan hep beraber çıkacaktık ama tek tek ölüyorduk. Emir Ece dediğimde etrafa baktı. Ece’yi göremeyince kaşları çatıldı bana döndü. Bir damla daha düştü göz yaşım sonra diğerleri de onun peşinden akmaya başladı. Emir hala anlamamıştı birden yüzümü avuçlarının arasına alıp baş parmağıyla göz yaşımı sildi.

“Şşş gece... Şimdi bana şöyle Ece nerde? ”dedi sakin ama endişeli sesi ile.

“Emir... Ece’yi götürdüler” dedim

“Kim görürdü Ece’yi gece konuşsana artık” dedi sinirli bir şekilde. Bense ağladığım için konuşamıyordum.

“Biz u-uyuyorduk sonra bir ses geldi. Ben gözlerimi açtığımda karşımda m-maskeli adamlar vardı. B-bağıracağım sırada ağzıma bir bez parçası tuttular sonra biri konuştu dedi ki ‘Kurbanları bayılttık abi sıradakini alıp geliyoruz’ dedi ondan sonra hiç bişey hatırlamıyorum. ”dedim

Hepsi bana şok olmuş gözlerle bakıyordu. Masumluk akan gözlerden bu sefer yaş akıyordu. Bu yaşların sebebi olan kişi ise katıldı.

“N-ne diyorsun gece? ŞAKA MI YAPIYORSUN? ”dedi emir sonlara doğru bağırarak. Ben neden böyle bir durumda şaka yapayım ki? O kadar mı cani miyim?

“EMİR saçmalama böyle bir durumda kim şaka yapar aklın alıyor mu senin! ”dedi nazlı beni savunarak. Şu an kendimi bile savunamıyordum. Sadece ağlamakla yetiniyordum.

“Aramaya gidiyorum ben! ”dedi emir birden. Hepimiz ona baktık o ise hiç bir şey demeden ilerlemeye başladı. Bizde hemen peşinden gitmeye başladık. Havanın kararmasına az kalmıştı. Biz Ece’yi bulma umudu ile etrafa bakıyorduk. Hepimiz biliyorduk Ece’nin öldüğünü ama kendimize yediremiyorduk. Ve bu fazlasıyla canımızı sıkıyordu.

20:38 kaç saattir yürüyoruz ve Ece’yi bulamadık. Ona ait bir şey bile yoktu geçtiğimiz yollarda. Kafayı yemek üzereydi emir korkuyordu ona bir şey olacak diye. Emir’i ilk defa böyle görüyorum. Ece için endişeleniyor su normal olarak hepimiz endişeleniyorduk.

“Emir dinlenecek mi? Yarın devam ederiz” dedi Mert.

“Hayır siz dinlenecekseniz dinlenin ben onu bulmadan dinlenmeyeceğim ”dedi kararlıydı Ece’yi bulmak istiyordu. Ve onun ölüsünü bulacağına emindi ama kendine yediremiyordu. Galiba tüm gece yürüyecektik. Etraf karanlık olacaktı ve ateşimiz yoktu nasıl ilerleyeceksek artık bilmiyorum.

“Emir bunu söylemek istemiyorum ama Ece’yi bulursak sadece ölü-“dedi ateş ama emir onun sözünü kesti.

“Sus! Biliyorum ölüde olsa bulacağım onu. Ailesi bana emanet etti onu ve ben emanetlerine sahip çıkamadım. ”dedi sesinin tonunda pişmanlık ve üzüntü vardı. Ona sahip çıkamadığı için kendini suçluyordu. Oysaki ne onun nede bizim bir suçumuz yoktu.

“Bizim bir suçumuz yok biliyorsun değil mi emir. Biz sadece başkalarının yüzünden bu hale gelen insanlarız. Hiçbir şey bizim elimizde değil! ”dedi nazlı.

“Biliyorum ama kendime yediremiyorum anlıyor musunuz? ”dedi emir. Sonunda doğruları söylemişti. Ve devam etti konuşmaya.

“Hadi gidelim artık daha çok yolumuz var” diye devam etti.

Bizde onun peşinden gittik. Tek bırakmak istemiyordum daha doğrusu istemiyorduk hepimiz.

3 saattir ormanda Ece’yi arıyorduk ve bir şey bulamıyorduk. Saat 00:23 dü ve bizim uykumuz geliyordu. Yavaş yavaş gidiyorduk ve buna ayaklarımızın yerde sürünmesi de ortaklık ediyordu. Hava simsiyahtı ve siyahlık içinde kendini gösteren bir sürü yıldız vardı gök yüzünde. İlk defa bu kadar yürümüştük ve ilk defa bu kadar yorulmuştuk.

Gözlerim kapanmamak için benimle savaş veriyordu adeta. Bir buçuk saat daha yürümüştük ve saat 02:12 idi. Emir öyle bir etrafa bakıyordu ki hiç uykusu gelmiyor gibi. Bizim neden bu kadar uykumuz geliyor du ki? Yatmıştık oysa ki. Bir yandan da korkuyorduk etraf karanlıktı sadece bizim ayak seslerimiz ve arada esneme sesleri geliyordu. Kafam artık ağırlaşmış bir şekilde aşağıya düşüyor o anla bende korkup uyanıyordum.

YAZARDAN
( Saat 15:24)

Hasan bey dünden beri uyumamıştı. Mektupların kimden geldiğini bulmaya çalışıyordu ve onlara yalan ihbar veren kişiyi bulmaya çalışıyorlardı. Ve bir şey bulmuşlardı ihbarı yapan yani konuşan kişiyi bulmuşlardı. Sınırı terk ederken hava limanında bulunmuştu. Hemen oradan alıp karakola getirdiler. Sorguya aldılar ama adam tek kelime etmiyordu. Ve bu ailelerin sınırını bozuyordu.

Hasan bey tekrardan adamın sorgusunu almaya gidiyordu. Ümitsizdi kaç defa sorguya almışlardı bir gün içinde ama adam Nuh diyor Peygamber demiyor du. Hasan bey koridordan geçip sorgu odasina geçti. Adamın karşısına oturdu ve bir şey söylemeden dur du ilk başta.

“Kimin adamısın? ”dedi hasan bey kaç defa sorduğu soruyu tekrar etti yeniden.

“Neden yanlış ihbar verdin?”

“Tehdit mi ediliyorsun?”

“Çocuklar nerde?”

“Katilin adı ne?”

“Ne istediler çocuklardan”

“Hangi ormandalar yerini şöyle”

“Kimi-“

“Ah komiser bıkmadım mı? Ben duymaktan bıktım sen konuşmaktan bıkmadın” dedi adam bıkmış bir şekilde. Hasan bey konuşmasına şaşırmıştı ama belli etmedi.

“Sen söyleyene kadarda bıkmayacağım erdem” dedi hasan bey. Erdem adını duyunca yüzünde belli olan bir şaşkınlık belirdi. Hasan bey ona ilk defa ismiyle sesleniyordu çünkü.

“Demek ki hiç bir zaman bıkmayacaksın! Çünkü konuşmayacağım Hasan ne yaparsan yap! ”dedi erdem. Hasan Bey’in siniri bozuluyordu ama belli ederek erdemi mutlu etmek istemiyordu.

“Ne yaparsam mı erdem? ”dedi hasan bey sinsi bir şekilde.

“Evet Hasan ne yaparsan yap “dedi erdem meydan okurcasına. Hasan’ın bu sinsi tavrından şüphe etmişti ve merak ediyordu. Biliyordu Hasan’ın boş durmayacağını. Hele ki konu çocuğuysa eğer o an dünyaları düşünmeden verebilirdi.

“Tamam o zaman erdem beni bebekle sadece” dedi hasan bey erdeme sinsi bir gülümseme ile bakarken. Erdemin bir şey demesine kalmadan odadan çıkıp gitti. Aileler Hasan’ın yüzündeki gülümsemeyi görünce bir umut çocukları bulundu sandılar.

“Hasan ne oldu bir şey mi öğrendin? ”dedi demir bey.

“Maalesef ama konuşması için bir şey biliyorum en kısa sürede bulacağız onları merak etmeyin siz” dedi hasan bey sonra  ailelerin yanından uzaklaşacağı sırada hiç duymak istemedikleri sesi tekrar duydular.

“Komiserim size zarf geldi” dedi polis.

Hasan bey hemen polise döndü ve elindeki zarfı elinden yavaş bir şekilde aldı. Ailelerin yanına gitti artık ayağa kalkacak dermanları bile kalmamıştı. Hasan bey hepsine bir göz gezdirip zarfı yitprti ve içindeki iki fotoğraf ve mektubu çıkardı. İlk önce mektubu okumaya başladı.

24.Gün KampıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin