20.Bölüm- Gece'nin Hırsızı

175 9 17
                                    

İyi okumalar<3

Oy ve yorum yaparsanız sevinirim<3

Takip ederseniz sevinirim<3

(23.gün pazar)

Dün yürümemiştik. Olabildiğince güzel şeylerden bahsettik. Yani kampa gelmeden olan hayatlarımızdan. Hepimizin güzel hayatları vardı. Her e kadar acı olaylar yaşasak bile hep mutlu olmayı başarmışız. Tam yıkılacak derken daha sağlam ayağa kalmışız. İşte bizi güçlü yapanda bu zaten değil mi? Her seferinde daha da sağlam ayağa kalkmak. Ama bu sefer başaramayacağız galiba. Hepimiz tek tek öleceğiz. Zaman belli değil ama öleceğimiz kesin. Bu kampta 23.gunumuz.

Hepimizin içinde bir özlem duygusu var. Kimsiniz kardeşini, kimimiz annesini, kimimiz ise babasını özlemişti. Ben annemi her zaman olduğu gibi bu günde onu özlüyorum. Keşke yanımda olsaydı. Yaşasaydı. Bir umutla gidiyorduk ağaçların arasından. Bu gün erken kalmıştık. Emir her zamanki gibi kararlıydı ormandan çıkmaya. Sabah ise "bugün buradan kesin çıkacağız. Ve itiraz etme şansınız yok." deyip yürümeye başladı.

Hepimiz birbirimize bakıp onu takip ettik. Halada ediyorduk. Galiba sabah ters tarafından kalkmıştı. Bizde üstüne gitmedik sonuçta hepimizin bir derdi vardı. Ama anlatamıyorduk. Hep içimizde yaşıyorduk çoğu duyguyu. Uykumuz vardı. Ama korkuyorduk uyumaya. Aklımıza Ece gelince. Ya uyursak birimizi daha öldürürlerse diye. Ama hepimizin gözlerinden uyku akıyordu. Bitkin haldeydik, ve bu hiç iyi değildi.

Savunmasızdık. Başımıza bir şey gelse en son gucümuze kadar savasirdik ama kazanma şansımız sıfırın altındaydı. Koca bir sıfırdı hem de. Kafamda o kadar şey geçiyor ki dile vursam susmam herhalde bir ömür. Konuşmaya bile halimiz yoktu. İki şişe tek suyumuz kaldı. Ve bu bize asla yetmezdi. Bir baketde bisküvi vardı. Katil bizi öldürmese bile biz açlıktan ve susuzluktan ölecektik.

Sonumuz hep ölüme gidiyordu ve elimizden bir şey gelmiyordu. Umutlarımız tükenmiş bir şekilde yürüyorduk. Adım atmak bile çok zor geliyordu. Kirli kıyafetlerle geziyorduk. Her tarafımız çamur, kıyafetlerimizin bazı yerleri yirtiktı. Dallara takilmaktan yirtilmislardi. Saçımız toz içinde yün gibi olmuştu.

Emir elinde uzun bir odun ile ilerliyordu. Hepimizin elinde vardı. Kendimizi savunmamız içindi ama pek işe yarayacagini düşünmüyorum açıkçası. Sabah 7'de kalmıştık. Ve benim aklıma takılan saatinin nasıl bozulmadığı. Ucuz diye aldım ve iyi ki almışım. Hepimizin yüzünden düşen bin parça. Gülümsemeye bile halimiz yoktu.

"Düşünsenize arkadaşlarınızla kampa gidiyorsunuz. Orda bir katil çıkıyor ve sizi tek tek öldürüyor. Ama bunun suçlusu siz değilsiniz. Sizce de çok korkunç değil mi?"dedi ateş.

"Korkunç"dedi nazlı.

"Hemde fazlasıyla"diye devam ettirdi Mert.

"Neden bugün erken kalktık? Uykumuz gelecek ve yine o olanlar olacak"dedim.

"Gece doğru söylüyor emir. Neden yaptık geç kalkabilirdik? Hem gece biz uyuduktan sonra nöbet tuttunuz yorgunsunuzdur."dedi nazlı.

Ne yani nöbet mi tutmuslardi? Neden benim haberim yok.

"Öyle ol-"

"Bir dakika neden benim haberim yok nöbet tutugunuzdan? Bende sizin arkadaşınızım değil mi? Neden herşeyi sonradan öğreniyorum ben?"deyip emirin sözünü kestim.

"Gece öncelikle benim asla sözümü kesme! Bundan nefret ederim ve yapan kişiden de"dedi emir.

Ne yani benden nefret mi ediyor? Alt tarafı sözünü kestim. Onlarda bana haber verseydi kesmezdim.

24.Gün KampıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin