16.Bölüm- Mezar

138 11 5
                                    

İyi okumalar<33

Oy ve yorum yaparsanız sevinirim<33

Takip ederseniz sevinirim<33

(16.gün pazar)

Sabah bağırış sesleri ile uyandım. Ve yine sırtım ve boynum tutulmuştu. Gözlerimi açtığımda emir hareketli bir şekilde bağırıyordu. Diğerleride uyanıktı.

“Ne oldu? Neden bağırıyorsun emir? ”dedim. Hepsi sustu bana baktı. Kötü bir şey mi dedim ben şimdi?

“Eşyalarımız yok. Kenarda duran çantalar yok. Sadece üstüne oturduklarımız var. Ve onlarda kıyafet yok. Kıyafetlerimizin hepsi ve yemeklerinizin yarısını almışlar gece biz uyurken. ”dedi nazlı.

“Neden aldılar ki? Ne yapacağız şimdi hiçbir şeyimiz kalmadı” dedim

“Merak etme biz bir birlik olduktan sonra her şeyin bir yolunu buluruz”dedi emir.

“Kim aldı ki? ”dedi Ece.

“Kim olabilir katil almış. Ve bir zarf bırakmış yüzsüz” dedi ateş.

“Ne zarfı okudunuz mu? ”dedim.

“Hayır daha yeni bulduk zaten. ”dedi Mert.

“Okuyorum ben sessiz olun” dedi emir.


“Nasılsınız küçük yavrular?
Ben her zaman ki muhteşemim.
Biliyor musunuz ailelerinize,
Bir sürpriz yaptım ve çok mutlu oldular.
Sonradan tabi hüsrana uğradılar.
Ne kadar güzel değil mi?
Onları sizinle mahvetmek o kadar güzel.
Bu arada eşyalarınızın ben aldım.
Gerekte yok çünkü öleceksiniz.
Bunu size hatırlatmaktan o kadar keyif alıyorum ki.
Sizin gözyaşlarınız beni zafere dahada yaklaştırıyor.
Fark etmişsiniz sizi çektiğimi.
Merak etmeyin ailenize veriyorum onları.
Onlarda tek resminiz olacak.
Mezarlarınız hazır biliyor musunuz?
8 tane mezar ormanın ortasında.
İkisi doldu, kaldı 6 mezar.
Yakında içinizden biri daha gidecek.
Yine birinin yavrusu ölecek,
Sizin de arkadaşınız.
Hepsi aranızdaki suçluların,
Aileleri yüzünden ve kendileri.
Kendileri suçlu öldü sıra,
Aileleri suçlu olanlarda ve masumlarda.
En kısa sürede tekrardan geleceğim,
Ve sizi öldürmeden bu işi bırakmayacağım.
Hapiste bile girsem sizi bırakmayacağım.
Oğlumun acısını sizden alacağım.

-S-


Eşyalarımızı bizi öldürmek için almıştı. Ailelerimize fotoğraflarımızı göndermişti. Her şeyden haberleri vardı. Bizim için mezar kazmıştı. Aramızda masumlar vardı kimdi? Hepimiz masumduk aslında. Suçlular öldü ne demekti bu? Yaman ve Eylem ne yapmıştı ki?

Masum bir kız ne yapmıştı? Peki yaman? Ailelerimiz ne yapmıştı? Oğlu kimdi ve ne olmuştu ona? Aklım sorularla doluydu. Ve hiç birinin cevabını bilmiyordum. Ne yapmışlardı da biz böyle bir şey yaşıyorduk. Bize böyle yaparak ailelerimizi mahvediyordu. Onlarda acı çekiyordu bizim gibi.

“Hepimiz ölecek miyiz şimdi? ”dedi Ece.

“Evet” dedim.

“Hayır! Hiçbirimiz ölmeyecek ve buradan çıkacağız” dedi emir.

“Nasıl emir? Adam yazmış oraya hapiste girsem bile öldüreceğim sizi nasıl buradan canlı çıkacağız. Mezarımızı bile kazmış nasıl çıkacağız? ”dedim.

“Gece bana güveniyor musun? ”dedi sadece.

“Güveniyorum ”dedim kendimden emin bir şekilde. Tabi ki de ona güveniyorum. Güvenmesem bende yamanlara birlikte giderdim.

“Sorun yok o zaman. Burada bir daha kimse ölmeyecek. Hep birlikte çıkacağız. ”dedi emir.

Hepimiz susmuş onu dinliyorduk. Her ne kadar öleceğimizi bildiğimiz halde. Emire güveniyordum ama ölmeden çıkamayacaktık bunu da biliyorum. Sıradaki ya emir yada Ece. Emir olmasından çok korkuyordum ama evde ölmesin. Her ne kadar beni sevmeyip boğmaya çalışmış olsada.

“Şimdi ne yapacağız? ”dedi nazlı.

“Bilmiyorum yürümekten başka yapacak bir şeyimiz yok” dedi ateş.

Doğru kaç gündür sadece yürüyorduk. Bıkmıştık artık yürümekten, kurtulmak istiyorduk artık. Belki başaramayacaktık ama denemeye değerdi. Yorulmuştuk denemekten ama kurtulmak için tek yoldu bu.

“Devam ediyoruz. Ama bu sefer farklı yoldan gideceğiz. Kamp arkamızda kaldı. Sağdan gidiyoruz. ”dedi emir.

Ve yine ve yeniden yürümeye başlayacak tık. Bu gidişle ayaklarımızı artık kullanamayacağız galiba.

“Emir yürüdüğümüz yetmedi ? Kaç gündür yürüyoruz. Daha da kayıp mı olduk bilmiyoruz. Çıkış yolunu aramaktan ve yürümekten öleceğiz. Lütfen bir yerde durup bizi bulmalarını bekleyelim lütfen” dedim yalvarırcasına onunda kabul etmesini bekliyordum. Ama yüzü ve bakışları öyle duygusuz ve soğuktu ki kabul etmeyeceği belliydi. Hiçbir şey demden tekrar yürümeye başladı.

Ben öylece ayakta duruyordum arkasından bakıyordum. Nazlı, Ece ve Ateş peşinden gitti. Ben hala sırtını izliyordum. Sonra bir el sırtımdan beni destekleyerek ilerlemeye çalıştı. Mert’ti.

“Hadi gece devam edelim biliyorum çok yoruldunuz, korkuyorsunuz ve psikolojiniz berbat halde ama devam etmemiz lazım. Devam etmezsek hepimiz burada öleceğiz ve bu bizim en son istediğimiz hatta istemediğimiz bir şey. “Dedi Mert.

“Tamam” dedim.

Yanlış yoldan gitmek en son isteyeceğimiz şey ama ilk başta onu yaptık. Ormanda mahsur kalmak kadar kötü bir şey yok. Yürüyorsunuz ama boş. Her hareketiniz izlenip öldürülüyorsunuz. Hayalleriniz, hayatınız, aileniz, sevdikleriniz hepsi mahvoluyor. Neden? Bilinmeyen bir katilin kurbanı oluyorsunuz? Bu dünya ne kadar adil? Bence hiç adil değil, bir başkasının hatasının bedelini masumlardan almak çok canice bir harekettir.

Hiç düşündün mü acaba? Benimde çocuğuma bir katil böyle bir şey yapsa? Bize yaşattıkları hepsi aklımda bir kabus olarak kalacak. Hiç bir zaman uyanamadığımız bir kabusun içerisindeydik. Ve kabus hala devam ediyordu, ne yapsak uyanamıyorduk.

Giderek ormanın içine gidiyorduk. Hepimiz bunun farkındaydık ve neden bir şey yapmıyorduk. Saat şu an 13:35 idi. Büyük ihtimal iki saat sonra mola verecektik yada uzun bir süre vermeyecektik. Emir’e bağlıydı kaç saat yürüyeceğimiz.

YAZARDAN

“Hâlâ bir şey yok mu hasan? ”dedi Kenan bey

“Maalesef, daha  bir şey bulamadık. Ama bulmaya çalışıyoruz merak etmeyin” dedi hasan bey.

“Tamam” dedi Kenan bey hüzünlü bir şekilde. Aileler artık çökmüştü yüzlerindeki gülümsemeler solmuş yerini kızarmış gözler ve düz suratlar kalmıştı. Hepsi  çocukları için endişeleniyordu ve en ufak bir habere bile muhtaçlardı. Mektuplardan korkuyorlardı artık.
Bir mektup bir yavrunum ölümüydü onlar için.

Katilin onlara yanlış ihbar verdiklerini öğrendikleri zaman bütün telefon kayıtlarını, ihbarı yapan kişiyi ve bir çok şeyi araştırdılar. Bir kişiyi tutukladılar ihbarı söyleyen kişiyi. Sorguya aldılar ama adam hiç konuşmadı. Hasan bey anlamıştı ki tehdit ediliyordu ihbarı söyleyen kişi. Her ne kadar dil dönerlerde hiç bir kelime öğrenememişlerdi. Adamı nezaret attılar ve konuşana kadarda bırakmayacaklardı.

Aradan 1 buçuk saat geçmişti. Hiç bir iz bulamamışlardı. Hasan bey ormana giden her yoldaki kameraları izlemişti. Bir şey bulamamıştı iki kamera hariç. İki araba vardı ateş ve yamanın arabası  görünüyordu. Ve onların peşinden 3 araba geliyordu. Emin olmak için diğer kameraya baktılar ve artık emin olmuşlardı. Çocuklarını ilk günden takip ediyorlarmış meğerse. Hemen arabaların plakasını aldılar bir şeyler çıkar diye ama yine hüsrana uğradılar. Arabalar çalıntı çıkmıştı.

Bir ses geldi hepsi o tarafa doğru bakıtılar. Polisti hepsinin içini korku doldurdu biliyorlardı ki birinin daha yavrusu ölmüştü. Ama bu sefer yanılmışlardı. Kimsenin yavrusu ölmemişti sadece...

“Komiserim zarf geldi”

Hasan bey hızla zarfı almıştı elinden. Diğerleride başlarında toplanmışlardı hasan beyin. Hemen zarfı açmaya başladılar. İçlerinde her zaman yerini sıcak tutan bir korku yatıyordu.

Hasan bey zarfı açtı. Hiç beklemedikleri bir şey olmuştu. Zarfın içinden sadece fotoğraflar çıkmıştı mektup yoktu. Hepsi şaşırmıştı ve birazda olsa çocuklarından birinin ölmediği için mutlu olmuşlardı. Ama bu mutluluk uzun sürmeyecekti.

Resimlere kokuyla bakmaya başladılar. Resimlerde çocuklarının ilk günden bu güne kadar çekilmiş bazı fotoğrafları vardı. Gülümseyen, ağlayan, nehirde olan, emir ve gecenin sarılmış fotoğrafı vardı. Hepsi onları öyle görünce kaşları  çatılmıştı. Ama bir şey dememişlerdi çünkü onları ilgilendirmiyordu. En son resimde hiç bir zaman karakoldan ayrılmayan Sinan bey ve eşi yine göz yaşlarına boğulmuştu. Ilk günden beri buradalardı çünkü çocuklarının ölüde olsa görmek istiyorlardı. Ama son fotoğraftan sonra o biraz imkansızdı.

Son fotoğrafta maskeli bir adam Eslem ve yamanın ölü bedenlerinin üzerine kürekle toprak atıyordu. Sinan bey ve esi bunları görünce daha da yıkıldılar.

GECE'DEN

Emirin inadı yüzünden 4  buçuk saattir mola vermeden yürüyoruz. Ve her zaman ki gibi bir şey bulamadık. Saat şuan 18:13 ve hava kararmaya başladı. Ayaklarımız ağrıyordu bir kaç defa Emire mola verelim dedik ama kendisi biraz daha dayanın diye diye bizi yürümekten öldürecek buzdolabı kılıklı.

İnsanı sinir etmekte bir numara beyefendi. Demiyor  bu insanlar yoruldu mu anca inat bu.

“Emir biraz durabilir miyiz? Gerçekten çok yorulduk” dedim.

“Az kaldı biraz sonra dururuz” dedi yeniden.

“Tamam” dedim kısık bir sesle. Hep aynı cevabı veriyordu ve bu sinir bozucuydu. Gıcıklıkta üstüne yok beyefendinin.

Hala mola vermemiştir ve neredeyse bir saat daha yürümüştük ve  emirin hala durmaya niyeti yok gibiydi. Bu görülmüyor mu ya? Ayaklarımıza kara sular indi emir yüzünden. İki dakika mola versek ölürdük değil mi?

Ben kendi kendime içimden konuşurken birine çarptım. Kafamı kaldırdığımda emirdi. Niye durdu ki bu? Diğerlerine baktığımda onlarda durmuştu düz bir sıra halinde. Ne oluyor? Yana kayıp Mert’in yanına geçtim ve gördüğüm görüntü hiç hoş bir şey değildi.

Katılın bizim için kazdığı mezarın önündeydik. İki mezar kapalıydı ve diğer altı mezar boş bizi bekliyordu. Hepimiz sanki kendi mezarının önünde durmuş gibiydik. Çok derindi fazlasıyla derin kazmışlardı çünkü kimsenin bizi bulmasını istemiyordu. Ve buraya kim gömülse bulunamazdı galiba.

Emir birden yürümeye başladı. Bizde onun peşinden gittik ama hepimizin gözü mezardaydı. Emir ilerledi ve mezarların ilerisinde bir ağacın altında durup oturdu. Lütfen düşündüğüm şey olmasın lütfen.

“Emir burada kalmayacağız değil mi?”dedi Ece.

“Hayır! Burada kalacağız” dedi hayır ya.

“Emir eğer ki benim inadıma yapi-“demeden emir konuştu. Ve keşke konuşmasaydım.

“Gece! Sen kimsin ki? Senin inadına yapayım? İsterseniz başka yere gidin ama ben burada kalacağım” dedi.

O an sanki kalbime bir bıçak saplanmış gibi canım yandı. Ben mi yanlış duydum diye diğerlerine baktım. Hepsi şok olmuştu ama Ece gülüyordu. Emirden böyle bir şey beklemiyordum. Ben kimim ki değil mi? Ben kimseyim onun için ne bekliyordum ki? İki güzel laf söyledi diye ümitlenen bir aptalım işte. Saçma sapan hayaller kurdum kendi kafamda. Asla hayal kurmayacaktım bir daha çünkü hep canı yanan ben oluyorum. Başka biri söylese bu kadar canım yanmazdı.

Diğerleride emirin yanına oturdu. Ece emirin bu tavrından sonra ona dahada yaklaştı. Emir ise bir şey söylemiyordu. Ne bekliyordum bana söylediği şeyleri inada söylemesini mi? Ben cevap vereyim ‘evet’ neden çünkü ben bir aptalım. Boş yere ümitlenen bir aptal.

Ayakta fazla kaldığımı fark ettim. Hemen emirden uzak bir yere oturdum en köşeye. Hiç bir şey demeden gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Diğerlerinin sesi geliyordu ateş yakmışlardı. En son kendimi uykunun kollarına bıraktım. Artık ne olacaksa olsun umurumda değil di. Her şeyi akışına bırakmak bazen en iyi şeydir ve bunu geç olmadan yapmak lazım.







TAM 1.530 KELİME ! ! !

Nasıl buldunuz bu bölümü?

Emire çok sinir oldum!

Kusura bakmayın bölümü geç attım.

Bu arada 966 okunma için çok teşekkür ederim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu arada 966 okunma için çok teşekkür ederim. Hepinizi çok seviyorum ve iyi ki varsınız siz olmasanız basaramazdim. 1b okunmaya çok az kaldı kendinize iyi bakın sevildiğinizi unutmayin<3333333

                                                    MEKTUP

                                                    MEKTUP

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Muktubu atmayı unutmuşum pardon<3

1b okunmaya ulaştık ve iyi ki varsınız<33 (5 temmuz 2022)

İyi ki varsınız<3333333

24.Gün KampıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin