15.Bölüm- Hayal Kırıklığı

140 11 5
                                    

İyi okumalar<33

Takip ederseniz sevinirim<33

Oy ve yorum yaparsanız sevinirim<33

(15.Gün Cumartesi)

Sabah ağrılarla uyandım. Sırtım ağrıyordu ve boynum tutulmuştu. Biraz yerimde dikleştim. Elimi esnemek için havaya kaldırdım ama elim gelmedi. Elime baktığımda emir elimi tutmuştu. Elimi çekmeye çalıştım ama dahada sıkı tuttu elimi ve sanki bırakmaya da niyeti yoktu.

Hepimiz oturarak yatmıştık ve ben böyleysem onlar nasıldır kim bilir. Etrafa baktığımda hepsi uyuyordu. Mert kenarda kollarını bağlamış yatıyordu. Ateş kolunun altına Nazlı’yı almış yatı-bir dakika ne ateş ve nazlı sarılarak yatıyordu. Acaba aralarında bizim bilmediğimiz bir şeyler mi var. Yada uyku hali ile yapılmış bir şey.

Diğer tarafa baktığımda Ece kenarda Emire arkasını dönmüş yatıyordu. Emir ise elimi tutmuş eceye sırtını dönmüş yatıyordu. İlk defa diğerlerinden erken uyanmıştım. Saate baktığımda 10:23 su şaşırmıştım biraz bu saate kadar yattığımıza. Ama aklıma yürüyüp yorulduğumuz gelince hak verdim onlara. Daha fazla böyle kalamazdık yola çıkmamız lazımdı.

“Emir, emir uyan hadi” dedim kulağına fısıldar bir şekilde. Mırıldandı ama uyanmadı.

“Emir, uyan hadi” dedi biraz daha sesli. Ama hala uyanmadı. Son çare bu kaldı.

“ UYANANIN HADİ SABAH OLDU” diye bağırdım emir yerinden sıçradı etrafa bakmaya başladı.

“Odun nerde lan dur lan kaçma öldürecem seni” dedi birden ateş etrafta odun ararken.

“Püskevitlerimi çalacaktın değil mi?”dedi birden ve biz o an kahkaha atmaya başladık. Bağırışımla hepsi uyanmıştı.

“Ateş kimse yok merak etme çalmıyorlar püskevitlerini”dedi nazlı gülerek.

Tek derdi bisküvileriydi. Onlar olmasa yaşayamazdı her halde.

“Nasıl ya rüya mıydı şimdi? ”dedi ateş rüyasında bisküvilerini çalıyorlarmış galiba.

“Rüyaydı merak etme de gece sende ne ses varmış kızım ya kulağım sağır oldu ödüm koptu” dedi Mert

“Uyanmanız için bir takım şeyler” dedim gülerek.

“Neden uyandık ya uykum geliyor benim” dedi Ece mızmızlanarak.

“Yola çıkmamız lazım ne kadar erken çıkarsak o kadar iyi olur bizim için” dedim eceye bakarak.

“Doğru söylüyor bir şeyler atıştırıp yola çıkmamız lazım. Hem hava kapalı sanki yağmur yağa bilir hızlı olmamız lazım” dedi emir.

Havaya baktığımda fark ettim kapalı olduğunu. Umarım yağmur yağmaz işimiz daha da kötü olurdu. Ateş yanında yemekleri kattığı çantayı aldı yanımıza geldi. Birkaç şeyler çubuklar, kekler hazır yiyecekler vardı. Hepimiz bir şeyler atıştırıp yola çıkmamız lazımdı.

Uzun bir yolculuk olacaktı ve sonu ya mutlu bitecekti yada kötü sadece iki seçenek vardı. Bizim seçme hakkımız yoktu sadece onun vardı oda iyi seçmeyeceği kesindi. Hepimizin hayatını mahvetmeden durmayacaktı. Hepimize acı çektirecekti canımızı yakacaktı. Artık tek cümle vardı buradan kurtulmak için.

Nefes almak için ölmemiz lazım.

Ama biz ölmeyecektik. Ona karşı duracaktır ve bu savaşın kazananı biz olacaktık. Artık hayatım değil hayatımız olmuştu. Ve birlikte olmaktan başka çaremiz yoktu. İnsanlar hayatlarını ve hayatlarında olacak şeyleri bilmez. Her şeyden habersiz yaşarlar en mutlu anlarında çıkar kötü şeyler ortaya ve bunu asla unutmazlar isteseler bile.

“Hadi yediyseniz gidelim artık. ”dedi emir ayağa kalkarak.

“Bence de hemen gidelim çünkü bir daha ormanda kalmak istemiyorum her tarafım ağrıyor “dedi ateş.

“Bizimde sırtım boynum çok ağrıyor” dedi nazlı.

“Durun bunları toplayayım” dedi Mert. Yediğimiz yiyeceklerin çöplerini topluyordu. Ormanda bırakacak kadar canı değildik. Zaten diğer yediğimiz yemeklerinde çöplerini ateşe atıyorduk ormana atmamak için. Bu sefer yanımıza alacaktık.

“Hadi gidelim”dedi Mert.

“Saat kaç? ”dedi Ece. Kolumdaki saate bakıp cevap verdim.

“11:15 geçiyor” dedim Ece ise ters bir bakış atıp önüne döndü.

Neydi bunun bu halleri? Bana mı tavır yapıyordu.

YAZARDAN

“Hadi hızlı olun az kaldı” dedi hasan bey emniyetin ortasında bağırarak. Daha yeni bir ihbar gelmişti. Çocuklarının yerlerini bildiren. Duydukları anda sevinç çığlıkları havada uçuşuyordu. Eslem ve Yaman’ın ailesinde sevinmişti her ne kadar çocukları ölmüş olsada. Diğer ailelerin canı yanmaması onu mutlu etmişti. Kendi yavruları ölmüştü ama diğer yavruları yaşıyordu.

“Sonunda bulundular sonunda” dedi demir bey. Sevinçle konuştu.

“İyilerdir umarım bir an önce gelsinler hepsi” dedi Kemal bey.

“Geldiklerinde onlara bir sürü yemek yedireceğim şimdi açlardır yavrular” dedi mertin annesi restoran işletiyordu kendisi.

“Doğru 15 gündür yoklar kim bilir orada açlardır. ”dedi nazlının annesi.

Kısa bir sessizliğin ardından hasan bey koşa koşa yanlarına geldi.

“Biz şimdi gidiyoruz ihbarda verilen adrese umarım ki ordalardır. Haber bekleyin siz benden” dedi hasan bey.

“Hasan bir şey bulursan bizi ara çocuklarımızı al gel sana güveniyoruz” dedi cihan bey.

Hasan bey kafasını sallayıp ekiplerle birlikte ihbarda verilen adrese doğru gidiyorlardı. Diğer aileler ise heyecanlı bir şekilde bekliyorlardı. Günlerdir ağlayan yüzler bu gün mutluluktan gülüyordu. Hepsinin içlerine su serpilmiş gibiydi.

İki saat sonra hasan komiser karakola geri geldi. Aileler heyecanla ayağa kalkıp yanına gitti. Etrafa baktılar çocuklarını görmek için ama göremediler. Ne yani çocukları yok muydu?

“Hasan ne oldu çocuklar nerede? ”dedi Kenan bey.

“İhbarda belirtilen yerde kimse yoktu. Yaşam belirtisi bile yoktu ve bomboş araziydi. ”dedi hasan bey hayal kırıklığı ile. Ailelerin yüzü düştü ve o an birinin sesi geldi hepsinin gözleri gelen kişiye baktı korkuyla.

“Komiserim zarf geldi size”

Hasan bey zarfı getiren polisin elinden eli titreyerek aldı. Ailelerin mutluluğu buraya kadardı. İçlerini bir korku kaplamıştı hepsinin düşünüyorlardı acaba kimin çocuğu tehlikedeydi? Kimsenin olması umuduyla açmaya başladı hasan bey zarfı.

Her zamanki gibi fotoğraf ve mektup vardı zarfta. Bu sefer mektubu okumadan resimlere bakmaya başladılar. 3 tane resim vardı.

İlk resimde kendi çocuklarının gece ağacın altından yatarken çekilmişti yakından çekilmişti ve çeken kişinin elinde siyah eldiven ve silah vardı. Silahı onlara doğru tutmuştu çeken kişi.

İkinci resimde uyandıkları zaman vardı. Ateşin hallerine bildikleri zaman hepsinin yüzünde gülücükler vardı. Sanki her şey normalmiş gibi ama değildi.

Üçüncü resimde ise yere kazılmış 8 çukur vardı. Sanki mezardı mezarların üzerlerinde sayılar vardı. Hepsi çocukları içindi onların mezarlarını kazmıştı katil.

En son mektup vardı. İlk ve son resimden sonra korkuları dahada büyüdü. Oysa iki saat önce mutlulardı. Hasan bey mektubu açıp okumaya başladı. Diğerleri ise pür dikkat onu dinlemeye başladı.

24.Gün KampıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin