Pazar sabahına Henry'nin sesiyle uyanmıştım. Alış-verişe gitmeyi önermişti, ben de alınası bir kaç şeyin olduğunu hatırladığımda kabul etmiştim.
Kocaman alış veriş merkezine geldikte ilk önce kahvaltımızı yaptık. Sonra mağazalarda gezinmeye başladık. Ev için bir kaç şey aldıktan sonra, kitap mağazasına girdik. Orda daha uzun zaman geçirtik, çünkü onunla kitaplara bakmak çok güzel anılar yaratmıştı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
O kadar sevmiştim ki, bu sweatshirt'ün hem gri, hem de kahve renginden alıp paketlenmesi için kassaya yaklaştım. Fiyatını dediğinde çantamdan kartımı çıkaracakken Henry kendi kartıyla ödeniş yapmıştı.
-Henry..
-Efendim - bana aldırmadan poşetleri alıp mağazadan çıktı, arkasıyca koşup kolundan tutdum, bu durmasına neden oldu.
-Neden yaptın? Benim kendi param var, öyle yapmanı istemiyorum tamam mı? - eğilip alnımdan öptü.
-Söz vermiyorum.
-Hey! - yüzünü dönüp gittiğinde arkasıyca seslendim. Yeniden bana döndü.
-Bayan Aslan, ben sevgilim için bir şey alırken yazılı izin almak gibi bir düşüncem yok. - sonra kolunu omzumdan geçirip kendine çekti ve yanağımı öpmeye başladı - senin için her şeyi alacağım, bana yasak koyamazsın küçük hanımefendi. - kızgın surat yapıb ona döndüm ama bu onu daha da keyiflendirmiş olucak ki, kıkırtıyordu.
-Bana bakın Bay Cavill, paranızla hava atmayın, bu adam benim - parmağımla göğsüne vurduğumda kahkaha atmaya başladı, etrafdan geçen her kes bize bakıyor, bazıları hayranca, bazıları rahatsız edici bakışlarla. Ama aldırmıyorduk ki..
-O zaman bu adamın her şeyi aynı zamanda senin - göz kırpıp devam etti.
-Ya ben onu demiyorum ya Henryy, yapma böyle bir daha - arkasıyca koşturtuyordu resmen.
İç çamaşırlar mağazasına geldiğimizde ben içeri geçecekken Henry'nin geldiğini gördüm ama kapıda durdurdum onu.
-Nereye bay Cavill - bana sorgularcasına bakışlar atıyordu - giremezsiniz, burda bekleyin - dediğimde sırıtıyordu
-Tamam o zaman ben de geliceğim sen çıkana kadar burda beklersin - onaylarcasına kafamı salladım. İkimizde dönüp gidecekken kolumdan tutup dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. - beyaz olsun - dediğinde ima ettiyi şeyle anındaca kızarmış ve omzuna yumruklar atıp onu göndermiştim.
Bir kaç parça şey aldıktan sonra çıktığımda Henry de geliyordu. Tabikide onu da unutmamıştım. Elinde küçük bir poşet olduğunu gördüm ama takmadım. Güzel poşet'e benziyordu. Çıkışa yöneldiğimizde kulağıma yaklaştı.