vakitsiz bir bölüm daha ve başlık koyamadım

178 17 2
                                    

Slytherin ortak salonu... Percy portre deliğinden geçtiğinde ve bu ortama girdiğinde ilk düşündüğü şey "yeşil" olmuştu. Bu renkle bir derdi yoktu ama yine de biraz boğulmuş hissetmekten kendini alamadı.

O gün başka bir etkinlik yoktu. Sıralama ve yemekten sonra uyumak için herkes binasına gönderilmişti. Percy her gün böyle tatmin olana kadar yiyebilecekse Hogwarts'ın o kadar da kötü olmadığını düşündü. Üstelik, dilediği sürece meşrubatını maviye dönüştürebiliyordu.

Tek sorun, tanrılara adak veremiyor olmasıydı. Onca kişinin arasından sıyrılıp yemeğinin yarısını bir ateşe dökemezdi. Yemeğinin en lezzetli kısmının ona kalması hoş bir duyguydu ancak başında yeterince dert yokmuş gibi tanrıların öfkesini kendi üzerine çekmek de istemiyordu.

Bunları düşünürken sonunda yatakta uzandığı yerden doğruldu. Yeterince beklemişti. Bina başkanı onlara (o ve geri kalan küçük birinci sınıf grubuna) gece dışarı çıkma yasağından bahsetmişti. Ancak, Percy risk almaya hazırdı. Nereye giderse gitsin, çoğu alan ortaktı. Annabeth'le konuşabilmesinin tek yolu geceleri risk almaktı. Bundan korktuğu da söylenemezdi. En azından okul müdürü tarafından kayırılırken değil.

Onun yatağını diğerlerinden ayıran kalın perdeyi sessizce çekti ve nerdeyse hiç ses çıkarmadan sessice önce erkekler yatakhanesinden, sonra ortak salondan çıktı.

Drahmiyi fırlattığında ve dilek dilediğinde, uyuyan bir Annabeth'le karşılaşmayı bekliyordu. Çünkü ona henüz gece buluşmalarından bahsetmemişti. Ancak ilginç bir şekilde kızın hâlâ ayakta olduğunu gördü.

"Annabeth!"

"Hey, Percy."

...Percy şaşkınlıkla kız arkadaşına bakmaya devam etti. Göz altları koyu bir yorgunluk taşıyordu. Gri gözlerinin rengi bile biraz kararmış gibiydi ve uykusuzluktan kanlanmıştı. Uzun süredir kendi haline bırakılmış gibi görenen sarı saçları vahşice tokadan sıyrılmaya çalışıyordu.

...yine de çok güzeldi. Percy sadece endişeleniyordu.

"Dinlenmeye ihtiyacın var gibi görünüyor."

"Öyle." Annabeth karıştırdığı kitabı durduğu masanın üzerinde bırakıp arkasına döndü ve kitaplığa uzanarak başka bir tanesini açtı. Gecenin bu saatinde hâlâ büyük evdeydi.

Percy onun halletmesi gereken bir işi olduğunu tahmin edebiliyordu ama konuşmak için bu kadar az şansları varken görmezden gelinmek hoşuna gitmemişti.

"Saatin kaç olduğunun farkındasın değil mi Bilge Kız? Şu an dışarı çıkarsan Harpyalara yem olacağın bir saat."

Annabeth açtığı kitabın ortasından iki üç kelime okumuş gibi göründükten sonra kapaklarını sert bir şekilde kapattı. Gergin görünüyordu.

"Bak Percy, sadece tek bir kere konuşacağım."

"Ah?"

"Hâlâ uyanığım, çünkü bir çözüm bulmak üzereyim."

"Neyin çözümü? Bir sorun mu var?"

Annabeth migren ağrısı olduğu her seferinde yaptığı gibi parmaklarıyla alnına masaj yaparken, en kötü zamanlarında ki gibi görünüyordu.

Pekala, bu kötü zamanlara Tartarusu, ve umutsuz bir şekilde dünyayı kurtarmaya çalıştıkları birkaç on seferi eklediğinizde, gerçekten düşünmesi korkunç oluyordu.

Percy'nin kalbine endişe tohumları ekilmişti bile. Annabeth'in sustuğunu gördüğünde kaşları çatıldı.

"Açık ol. Benden hiçbir şeyi saklama."

the heir of slytherin √p. jacksonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin