Sır

245 18 25
                                    


Percy sakince ayağa kalktı. Tavırları hayranlık vericiydi. Karşısında tamamen kötücül ve güçlü bir adam dururken böyle sakin kalabiliyordu.

Sorulduğunda bunu düşündüklerini asla kabul etmeyecek olan ölümyiyenler kafalarının içinde onu onayladılar. Ama sadece bu aptal cesareti, onu Karanlık Lordun torunu olmaya layık kılmıyordu.

Percy odadaki bütün bakışlardan haberdardı. Onu değerlendirdiklerini tahmin edebiliyordu. Kendini olimposta tanrıların önünde gibi hissetti. Tabi daha vasat bir versiyonunun.

Korkuyordu. Ama başına bir şey gelmesinden değil. Hareketlerinin sonucunda annesinin başına gelebileceklerden. Bu yüzden bu kadar sakin ve uysal görünüyordu.

Korkusuyla başa çıkmasının tek yoluna sarıldı. Alay. Ne zaman huzursuz hissetse, ne zaman başa çıkamayacağı bir düşmanla karşılaşsa, onları çıldırtana kadar konuşurdu. Annabeth bu huyunun farkındaydı ve olayları daha da kötüleştirdiğini söylerek onu bu alışkanlığından vazgeçirmeye çalışmıştı
Ancak bu Percy'nin yapmadan durabileceği bir şey değildi.

"Öhm dede-"

Tamamen sahte bir öksürükle konuşmaya başladı.

"Bütün olaylar mükemmel. Gerçekten bayıldım. Tarafında olmak falan. Ama annem yani, senin kızın(?) kaçırıldı. Bunu bildiğine eminim-"

Voldemort'un kendisiyle bu kadar rahat ve saygısızca konuşulalı çok olmuştu. Ufak bir şaşkınlık anında onun devam etmesine izin verdi.

"Evet, bunu biliyorum. Onu kurtaracağız. Bunun için büyükbabana yardım etmen gerekiyor Perseus."

"Bütün bu büyü şeyleriyle çok güçlü olduğunu duydum," Percy çenesini kaşıdı ve düşünceli bir şekilde, "Neden yardımıma ihtiyacın var?"

Voldemort'un ince uzun parmakları asasının etrafında kıvrıldı ve doğal olmayan gözlerinden okunamayan bir ifade geçti.

Percy yanında bir iç çekiş duydu. Çaktırmadan Narcissa'ya baktı. Fazla mı ileri gitmişti?

Bir süre önce bu odadan kaçma ihtimalinin çok az olduğunu fark etmişti. Bu nedenle büyükbabasının sabrının sınırlarını test etmek için iyi bir zamanda olmadığını düşündü.

İlginç bir şekilde az da olsa yumuşak çıkan bir ses duyana kadar düşüncelerinde kaybolmuştu,

"Bazı meselelerden dolayı tam gücümde değilim oğlum. Ama anneni kurtarmak için acele etmeliyiz."

"Ben büyü kullanamıyorum."

"Ama potansiyelin var. Daha önce açıklayamadığın olaylar yaşamış olmalısın."

Percy düşündü, tanrı tarafındaki mirasını öğrendiğinde bile açıklayamadığı bir takım olaylar yaşamıştı. Bir keresinde kaldığı yatılı bir okulda, zorba bir çocuk kafasına sakız yapıştırmayı çok eğlenceli bulmuştu. Öğretmeni ise bütün saçlarını keserek bu korkunç durumu çözmüştü.

Percy çok çıplak hissetmişti. Saçlarını geri istediğini düşünmüştü. Sabah kalktığında, gerçekten de ordaydılar. Öğretmeninin ona nasıl hayalet görmüş gibi baktığını hala hatırlıyordu.

Bu kötü bir şey olmadığı için bir süre sonra üstünde düşünmeyi bırakmıştı. Ama nihayet açıklamasına kavuşmuştu. Büyü

Bunun gibi daha pek çok olay yaşamıştı, ancak küçüklük hatıralarında kaybolan bir kısmı da vardı.

"Ah, doğru ya.."

"Büyünü şekillendirmek ve anneni kurtarmak için eğitim alacaksın. Bellatrix,"

Hala diz çöken kabarık siyah saçlı, Percy'nin tabiriyle manyak kadın, "Lordum." Diyerek dinlediğini belirtti.

"Perseus'u kalacağı odaya götür. Sonrasını biliyorsun."

Percy rahatlayarak iç çekti. Bu ortamdan kurtulduğu sürece her şeye vardı. Tam kadının peşinden gitmek için arkasını döndüğünde büyükbabasının   anlamadığı birkaç sözcük söylediğini duydu. Sonra gözleri geriye kaydı ve bayıldı.

...

"Bu çok kötü kızım. Bunu yapmamalıydın."

Dumbledore eski Black köşküne döndüğünde, sonunda Snape'in bahsettiği, Sally'nin sakladığı bilgiyi öğrenmişlerdi.

Sally kaşlarını çattı, "Onu bulamayacaklarından eminim."

Snape bunun üzerine mırıldandı," Göreceğiz." Sonra kısık bir yırtılma sesiyle cisimlendi.

Dumbledore, "Umarım dediğiniz gibi olur. Voldemort'un ulaşamayacağı yerlerin sayısı çok azdır." Dedi.

Sally kampı ve onun çevresindeki korumayı düşündü. Hiçbir ölümlü ne sınırlardan içeri girebiliyor, ne de kampı görebiliyordu.

Emin bir şekilde kafasını salladı." Bana bir telefon verdiğiniz sürece o adamın Percy'e ulaşamayacağından emin olacağım."

En sonunda istediği şey önünde belirince ona özel bir iki dakika vermeyeceklerinden emin olduğu kişilere bir bakış attı. Sonra telefona uzandı ve önce Paul'u aramayı planlayarak sayıları tuşladı.

"Alo."

"Sally!? Sen misin? Nerelerdeydin çok merak ettim. Neler olduğunu bilmen lazım."

"Sakin ol canım güvendeyim-"

Hattın diğer ucunda rahatlamayla dolu bir iç çekiş geldi ardından ve ufak bir sessizlik oldu. Ardından Paul kısık bir sesle,

"Percy kaçırıldı." Dedi.

the heir of slytherin √p. jacksonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin