...Genç çocuk olan biteni çözmeye çalışır gibi etrafına bakıyor, karşısındaki bedenden gelecek küçük bir atak bekliyordu.
Peter ise, artık kendini biraz da olsa göstermiş olmanın rahatlığı ile; genç çocuğu, beline yerleştirdiği elleri yardımıyla, kendisine doğru çekti. Şimdi gerçek bir bütün gibi duruyorlardı.
Minho'nun elleri, Peter'ın göğsünde yerini almışken, Peter kollarını Minho'nun beline sıkıca dolamış durumdaydı. Yüzleri oldukça yakın, nefesleri yakıcıydı. Bedenleri alev alev, zihinleri ise boş bir liman gibi sessiz ve ıssızdı.
Minho, bir süre bile olsa Peter'ın -ki onun için hâlâ Jisung'du- ona ne yapacağını düşünmemeyi seçmişti. Peter da ona olan nefretini...
"Güzelsin..." dedi genç çocuk. Gözlerinin derinliği içinde hisleri barındırıyordu. Karşısındaki adama olan hisleri. Jisung'a(!) olan hisleri.
"Emin ol Minho... Şu an sen daha güzelsin. Hatta güzel kelimesi tanrının sana verdiği bu eşsiz çehre yanında, fazlasıyla eksik kalır." Kelimelerin dudaklarından dökülmesine engel olamadı Peter. Jisung'u şimdilik özgür bırakamasa bile, onun düşüncelerini söylemeliydi, sevdiği adama.
"Sanırım bana aşık oluyorsun ha?"
Ah be Minho, diye geçirdi içinden Peter. O zaten sana yıllardır aşık... Diyemedi. Ben Jisung değilim ama o senin için canından bile vazgeçti diyemedi...
"Olmuyorum Minho. Ben o yollardan geçeli uzun yıllar oldu." diyebildi sadece. Ancak bir şeyleri fark etmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden; "Fakat senin kalbin... Senin kalbin artık o kadar da boş atmıyor gibi..." dedi, usulca.
Minho zeki bir genç adamdı. Peter'ın vermek istediği mesajı elbette anlamıştı. O da biliyordu, artık kalbinin eskisi gibi atmadığını. Artık eskisi kadar taştan olmadığını. O da biliyordu, Jisung'a aşık olduğunu...
Peter, ağır ağır Minho'dan ayrıldı. Ellerini çıplak bedeninde gezdirdi bir süre. Bu sırada Minho da uslu durmuyor, romantik bir an yaşamış olmalarını hiçe sayarak, karşısındaki bedenin iç çamaşırı üzerinden, daha bir kaç dakika önce büyük bir iştahla yaladığı penisde gezdiriyordu avuç içini.
Minho, Peter'ın gözlerindeki koyuluğu görüyor, eşsiz teni üzerindeki alevi hissetmek için elinden geldiğince sokuluyordu karşısındaki bedene.
Peter ise şehvet sularındaki gezisine çoktan başlamış, Minho'nun ellerini avucunun içine alarak onu yavaşça yatağa doğru götürüyordu.
Yarısı yerde olan örtü, Peter'ın bedeninin aksine oldukça soğuktu Minho için. Sesini çıkartmıyor, Peter ne yaparsa ona ayak uyduruyordu.
Başına geleceklerden habersiz, küçük bir ceylan yavrusuna benziyordu bu haliyle.
Peter'ın dudaklarına yerleşen ve saf kötülük tohumlarından yeşeren gülümseme, Minho'yu huzursuz etmiyor, tam tersine içindeki ateşi daha da körüklüyordu.
"Belki de bunun için çok uzun zaman bekledik, ikimiz de." diye mırıldandı Peter.
Bu sırada, Minho'nun önünde dizleri üzerine çökmüş, uzun ve ince parmakları yardımıyla genç adamın fermuarını çoktan açmıştı.Pantolonunu ve boxerını kolayca çıkarması için hafifçe kalçalarını kaldırırken, "Aslında bakılırsa, ben o kadar da beklemiş sayılmam. Ancak sen altıma yatacağın günlerin hayalini çok kurmuşsundur." dedi Minho.
Peter bu genç adamın, özellikle böyle bir durumdayken bile nasıl bu kadar bencil bir pislik olabileceğini düşündü.
Ancak o Lee Minho'ydu. Her an her şeyi yapabilecek kapasiteye sahip biriydi. Çokta şaşırmamak gerekirdi, değil mi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ya bırak ya bırak ya ☆ minsung ✓
Fiksi PenggemarJisung: DİYORUM Kİ LEE MİNHO'NUN ÇIPLAK FOTOĞRAFLARINI İTİRAF SAYFASINDA PAYLAŞTIM. Jisung: Yanlışlıkla* Kaşarekmek: Ben senin beynine sokayım.