Love Me Like You Do- Ellie Goulding
Elena'nın anlattığı şey ile yerimden fırlamam bir oldu. "Ne yaptığının farkında mısın?"
Elena kollarını yana doğru açtı. Ne yapacağını bilmiyor gibiydi. Sanki hem pişmandı hem de değildi. "Mecburdum Rhea, anlamıyorsun."
"Nasıl anlamıyorum?" dedim sinirle. "Tam olarak neresini anlamadım Elena? Niklaus'u öldürebilmek için bunu hak etmeyenlerinde ölmesi için yardım ettiğini mi?"
"Sakin ol Rhea." dedi Stefan yatıştırmak ister gibi. Ellerini bana doğru uzatıp oturtmaya çalıştı. Hızla elini uzaklaştırdım.
Damon elindeki viski şişesini bıraktı. Gülerek "Ne güzel işte, sevinin. Tek taşla tüm Mikalesonlar puf!" dedi.
Dalga geçiyordu. Bağırarak "Damon kendine gel!" dedim. "Ne dediğinin farkında mısın sen?"
Damon onaylarcasına başını salladı. Cidden dalga geçiyordu.
"Onlar bizi kurtardılar. Şimdi benden onları ölüme terk etmemi bekleyemezsiniz. Bu haksızlık."
Koltukta sessizce bizi izleyen Caroline olaya çekinerek dahil oldu. "Yani sen niye sürekli şu Mikaelson kardeşleri koruyorsun anlamıyorum."
"Sahi neden?" dedi Damon dalga geçerek.
"Daha fazla bu duruma göz yummayacağım. " dedim sinirle. Arkamı dönüp giderken Stefan önüme geçti. Elinde şırınga vardı. "Bana bunu yaptırma Rhea Salvatore!"
Alayla güldüm. "Size zarar vermek istemiyorum. O yüzden çekil önümden."
Damon ve Caroline arkama geçerken Lexi de Stefan'ın önüne geçti.
Damon "Sayı olarak senden üstün olduğumuzun farkında mısın?" dedi.
"Hepinizi yenebileceğimi biliyorsunuz." dedim tek kaşımı kaldırarak. "Gücümü test etmeyin. Sizi incitmek istemiyorum."
Damon güldü. "Dene de görelim Salvatore."
Onları incitmeyi istemiyordum ve incitmeyecektim de. Sadece oyalamam gerekiyordu. Bıçaklarımı hızla iki elime aldım. İlk iş önümdeki Stefan ve Lexi idi. Bıçaklarımı hızla onlara doğru fırlattım. Geriye doğru eğilip uzaklaştılar. Ve fırsat bu fırsat diyerek kapıya doğru koştum. Kapıyı açacakken saçımdan beni çeken Lexi ile geriye doğru sürüklendim.
"Lexi canını yakmak istemiyorum!"
Gülümsedi. "Ben de Rhea ama planı bozuyorsun."
"Ben sadece adaletli davranıyorum." dedim saçımı tutmaya çalışırken.
"Senin adalet anlayışınla hareket edersek Klaus hayatta olur."
"Sizin adalet anlayışınızla ise ölümü hak etmeyenleri öldürmüş oluruz." dedim kesik kesik sesimle. Canım acıyordu.
Yerdeki bıçağı gördüğümde çaktırmadan ona uzandım. Ardından hızla Lexi'ye doğru fırlattım. Bıçak karşıdaki duvara doğru saplandı. Ve Lexi geriye doğru kaçtı.
Hızla kapıya doğru hamle yapmıştım ki karşımdaki Caroline "Rhea lütfen." dedi.
"Caroline çekil önümden." dedim sinirle.
Kımıldamadı.
"Pekala," dedim nefesimi dışarı doğru verirken. "Pes ediyorum. Siz kazandınız!"
Arkama doğru dönüyormuş gibi yaptığım anda hızlı bir biçimde kimse daha ne olduğunu anlayamadan Caroline'ın karnına tekme attım. Caroline kapıya doğru savrulduğunda iç çekti. Yüzüne gelen saçlarını geri çekti. Sinirliydi. Hızla dişlerini göstererek üstüme atladı.
Tam o sırada elinde şırınga ile Damon geldi. Daha ne olduğunu anlayamadan boynuma batan sivri şey ile gözlerim kapandı.
Gözlerimi araladığımda nerede olduğumu çözemedim. Yıl 1840 civarı olmalıydı. Etrafa göz attım. Niklaus'u gördüm. Elinde zümrüt işlemeli, büyük bir hançer vardı.
"Ortaya çık Annabelle!" diye bağırdı elindeki hançerle etrafa bakınırken. Annemin adını seslenmişti.
Ne olduğunu çözememiştim.
Tam o sırada duvarın arkasından çıkan annemi gördüm.
"Yaşlanıyorsun Annabelle. Ölümün yakın." dedi Klaus gülerek.
Annem duruşunu dikleştirdi. "Asıl senin ölümün yakın Niklaus!"
Klaus ortada çok komik bir şey varmış gibi kahkaha attı. "Göreceğiz kimin ölümü daha yakınmış!"
Annem daha ne olduğunu anlayamadan Klaus onun boğazına hançeri dayamıştı. Henüz güçlerini kontrol etmeyi bilmiyordu. Bu da onu zayıf yapıyordu.
"Ya bana katılırsın Annabelle ya da ölürsün. Seçimini sen yap."
"Asla!" dedi Annabelle. Rüzgar hızlanmaya başladı. Toprak hafifçe sallandı.
Niklaus güldü. "Bunlar çok küçük numaralar Annabelle. Güçlü bir cadısın ama nasıl kullanacağını bilmiyorsun. Eğer bana katılırsan öğrenebilirsin."
"Hayır." dedi Annabelle. Gök üst üste iki kez çaktı.
Niklaus sinirle "Pekala," diye mırıldandı. "O halde olacaklardan ben sorumlu değilim." Daha olayı çözememişken Klaus annemin kalbini söktü. Annem yere yığıldı. Kalbi dudaklarına götürdü ve yedi.
Yüzümü buruşturdum.
Niklaus ise oradan gülerek uzaklaştı.
Hızla annemin yanına gittim. Yere eğildim.
Ölüydü ama gözleri aralandı. "Katherine." dedi.
Ben Katherine değildim. Kaşlarımı çattım anlamsızca.
"Katherine'in yanına git. O sana her şeyi anlatacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mystic falls° elijah mikaelson
FanfictionRhea'nın habersiz olduğu geçmişi hiç beklemediği bir anda karşısına çıkmıştı.