Bu kitapta bahsi geçen karakterler, kurumlar ve olaylar her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir ve kalemime aittir.
Keyifli okumalar.
Tensions Run High ♪
❧
AYAZ KAYRA MASSO.
Çıkmaz bir sokaktaydım, unutamıyordum içimde biriken acıları. Çıkışı olmayan bir sokaktaydım, arkamda bir canavar vardı. Kapana kısılmıştım, canavara hayır diyemedim. Onun içime yerleşmesine izin verdim. O canavar, bendim. Bunlar da yetmezmiş gibi sevdiğim kadının kalbini dakikalar önce felaket kırmıştım.Öfkeliydim, öfkem kendimeydi.
Kırgındım, kırgınlığım duygularımaydı.
Özlüyordum, özlemim masumluğumaydı.
Çocukluğumaydı...
O kadın çocukluğumdu benim. Laleleri onunla yaşattım, yaşayamadığım çocukluğu onun sayesinde sevdim. Onunla sevdim, onu çok sevdim. Vazgeçemedim. Bu sevdayı elimin tersiyle itemedim hiçbir zaman. Başaramadım. Ben, belki de ilk önce babamın oğlu olmayı başaramadım. Canım yanıyordu, babamı kaybettiğim günden sonra ilk defa canım bu kadar çok yanıyordu. Hislerim tamamen gerçekti, kontrol edemediğim hislerim fazlasıyla gerçekti ve bu hisler yüzünden sevdiğimi acılarla buluşturdum. Bu yüzden de nefret barındırıyordum kendime. Kırgınlığın kucağındaydık. Bir hoşça kal kurşunu kalbimizi delip geçti. Beni, gökyüzüne Hazal Erguvan koydu. Sokak Güvercini gökyüzüne âşık etti beni. O bir güvercindi ve özgürlüğüne düşkündü, özgürlüğünün ben olduğumu söylerdi ama bu galiba artık geçerli değildi. Dakikalar önce özgür bırakmıştım güvercini, kanatlarının onu bana tekrar getirmesini diledim çünkü tekrar bana gelirse benimdi. Kalbi bana aitse gelirdi ancak.
Bütün sokakları aradım, onun evine de benim evime de baktım ama hiçbir yerde yoktu. Sokak Güvercini hayata küsmüştü, belki uçmaya ve özgürlüğe bile küsmüştü. Benim yüzümden...
En sonunda örgüt binasındaki odama döndüm, Göktuğ hâlâ can çekişiyordu karşımda. "Affet beni Ayaz, ağzımdan kaçırdım. Bir an Hazal'ın yanımızda olduğu aklımdan çıktı. Seni de onu da çok zor durumda bıraktım. Ayrılmanıza sebep oldum. Çok özür dilerim. Ne olursun affet beni."
Omuz silktim sadece umutsuzca. O gittiği için umutlarım da solmuştu. "Önemi yok Göktuğ, zaten öğrenecekti." Derin bir nefes aldım. "Savcıdan haber var mı?" diyerek konuyu değiştirdim sadece. Elimden gelen tek şey buydu. Güvercin ile... Pardon, Güvercin dememi istemiyordu. Hazal ile ortak sevdiğimiz bir çocuğu kaybetmiştik. Ben Melek diye tanımıştım kızı, Hazal da Kumsal. Bu yüzden de onun Kumsal diye aradığı kızın aslında tanıdığım birisi olduğunu anlayamamıştık. İkimiz de...
"Beş on dakikaya burada olacağı bildirildi." dedi Göktuğ.
Başımı sallayarak onayladım. "Ona dokunulmadı, değil mi?"
"Hiçbir temasta bulunulmadı Ayaz, aynen bırakıldığı gibi. Savcıyı bekliyoruz, o gelip inceleyince kaldırırlar morga." Yine başımı salladığımda Göktuğ tekrar söze girdi. "Bu başımıza çok büyük dertler açacak, biliyorsun, değil mi?"
"Ne kadar büyük bir dert açabilir?" dedim onu süzerken. "Alt tarafı bütün örgüt sorguya alınacak." Hepsi de bana hayretle bakıyordu. "Hem kurumdaki hainler de teker teker açığa çıkar belki." Bir an için sessizlik oluştu ve birisi geldi odaya. Kapıyı açıp içeriye girdiğinde yutkundum. Bu oydu, Savcı Yeşim Kamelya karşımdaydı. Her zamanki gibi üzerinde bir takım elbise vardı, en sevdiği renk olan zümrüt yeşilini tercih etmişti. Saçları uzundu ve daima topluydu. Yüzünde tadında bir makyaj vardı, boyu ise benden biraz kısaydı. Yeşim Kamelya, Cumhuriyet Savcısı... Benim çocukluk arkadaşım, şu an karşımdaydı ve her zamanki gibi hâlâ başı dimdikti. Anında toparlanırken yanına doğru birkaç adım attım. "Geldiğinizden haberim yoktu Sayın Savcım, yoksa sizi kapıda karşılardım. Hoş geldiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LALELERİNDEN
Mystery / ThrillerÇocukluk... Göğsümüzün içindeki lalelerdi çocukluk, yaşatamadık. Adaletin olmadığı bir ülke, belirli güçlü örgütlerin de içinde bulunduğu bu ülkenin en büyük matemi adaletsizlikti. Bir tarafta kadın ve çocuk cinayetleri vardı. Diğer tarafta ise serb...