6

1K 127 83
                                    

Son kısımları düzenlemeden atıyorum, keyifli okumalar!

💎

Harry, kulağı ve omuzu arasına sıkıştırdığı telefondaki arkadaşına, "Bilmiyorum," dedi fısıltıyla. "Dün özür diledi, ama kalıp kalmayacağımdan emin değilim, Liam." O sırada bebek için eşya katoloğuna bakıyor olması biraz ironikti aslında. Bu, Louis'nin koca evde çalışanlar ve bebekle kendisini yalnız bırakmadan önce eline tutuşturduğu katoloktan başka bir şey değildi.

Şimdi sabahın dokuzunda, bebeğin uyuya kalmasının hemen ardından katoloğa göz atmaya başlamıştı bile. Biraz zorunlu hissettiğinden, biraz da can sıkıntısından. Kapının hafif bir tıklatmayla açılışının ardından Rose, yüzünde kibar gülümsemesi ve elinde bir adet kahve kupasıyla belirmişti.

Harry ona gülümsedi ve kadının içeri girip kendisine uzattığı buzlu kahve bardağını kısık bir teşekkür mırıldanarak kabul ettiği sırada, "Özür dilemesi bir şey değiştirmiyorsa kalma," demişti Liam. "Değiştiriyorsa da kal."

"Çok yardımcı oldun," dedi Harry sitemle. Sonra oturduğu koltuktan tedirginlikle beşikte huzurla uyuyan miniğe çevirdi bakışlarını. Neyse ki hâlâ uyumaya devam ediyordu, yüksek ses onu etkilememişti. "Beni kızdırma, bebek uyuyor ve uyanırsa seni bir daha uyanamayacağın bir uykuya yatırırım."

Liam hattın diğer ucundan ürpertiyle, "Sana gerçekten yardımcı olmaya çalışıyorken kalbimi kırmamalısın," demişti. "Hem tekrar ediyorum: ben sana gerçekten yardımcı olmaya çalışıyorum, nankör herif. Bunu karmaşıklaştırmayı kes ve dediğimi düşün; özür dilemesi senin için bir anlam ifade ediyorsa kal, etmiyorsa bırak."

"Ama bu zaten karmaşık," dedi Harry. "Hatırlasana, işi kabul etmememdeki sebep yalnızca onun pisliğin teki olması değildi, iş şartları da-"

Ufak bir boğaz temizleme sesi, Harry'nin tüm sözcüklerini boğazına dizdi. Kapının eşiğinde dikilen bu kez de Rose değil, Louis Tomlinson'dı. Maalesef...

"Harry?"

Telefonda merakla kendisini yoklayan arkadaşına, "Şey, hayatım muhtemelen faka basmış durumdayım ama seni sonra arayacağım," demiş, ardından telefonu hızla kapatmıştı.

Louis, elindeki şeffaf dosyayla birlikte odadan içeri büyük adımlarla girerken, "Hakkımdaki iç açıcı düşüncelerin ne kadar da sevindirici," dedi sakin, kısık bir sesle. Sonra Harry'nin oturduğu tekli koltuğun karşısındaki çiftine oturdu ve yayılarak bacak bacak üstüne atmasının ardından, elindeki dosyayı masanın ortasına bıraktı. Bir de cebinden çıkarttığı metalik gümüş renkli kalemi de dosyanın üzerine bırakırken, "Bu sözleşmemiz," demişti aynı sesle.

Harry kirpiklerinin altından ona bakarken, içinden kızıp kızmadığını sorguluyordu. Normalde kızmalıydı, ancak oldukça dingin bir ifade vardı kendisine bakan gözlerinde. Dudaklarını kemirerek elindeki kataloğu bıraktı ve dik bir şekilde oturup, "Sizinle çalışmak konusunda kararsızım," dedi.

"Pisliğin teki oluşumu kabul edip bir de özür dilesem bile, dediğin gibi sanırım iş şartları da sana uygun değil? Öyle mi?"

Harry utanarak gözlerini kaçırdı. Sonra dün geceki olaya atıfta bulunmadan edemeyip, "Ama öylesiniz," demişti gözlerini yeniden ona çevirirken. "Kimse iş teklifini kabul ettirmek için gaza asılıp trafiği de, arabanın içindekileri de tehlikeye atamaz."

"Tekrar söylüyorum: özür dilerim. Bu yeterli mi? Yoksa bir de sadece solladığım için araç sahiplerinden de mi özür dilemeliyim?"

"Kaza yapabilirdik."

𝐅𝐚𝐭𝐡𝐞𝐫//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin