12

566 89 94
                                    

Kontrol etmeden atıyorum :(

💎

Bazı zamanlar gelirdi ki, insan ne diyeceğini ve ne yapacağını bilemezdi. İşte Harry tam da o zamanlardan birindeydi. Az önce ne demişti o? Bundan ne anlam çıkartmalıydı?

Louis gözlerinin tam içine bakarken, ona ne hissettiğini söylemenin tam zamanıydı aslında. Yine de buna bir türlü cesaret edemiyordu.

"Söylemek istediklerini gözlerinden okuyamam," dedi Louis iç sesini duymuşcasına.

"Az önce ne söylemek istedin?" diye sordu Harry kaçmak istercesine. Fakat yağmurdan kaçarken doluya tutuldu ve Louis onu belinden kavrayıp kendisine doğru çekti. Harry bu hareketle afallarken, "Ne yapıyorsun?" diye fısıldamıştı.

"İzin verirsen göstermek istiyorum," dedi Louis.

"Ne yapacaksın?" diye sordu Harry ürkekçe.

Louis suratlarını birbirine yaklaştırıp, "Önce seni öpeceğim," dedi Harry'nin gözlerinin içine bakarak. Harry'nin kızaran yanaklarına boştaki elinin parmaklarını sürterken, "Sonra tüm tenini kızartacak şeyler yapacağım," diye devam etmişti.

Harry yutkunarak onun dudaklarına baktı, az sonra Louis tarafından avlanacakmış gibi hızlanan kalbiyle put gibi bekledi. Louis, "Tabii izin verirsen," diye eklediğinde, ihalenin yine ona kalmasıyla sinirleri bozuldu. Öylece beklemesi bile bir izindi işte, neden bunu anlamıyordu ki?

Harry'nin, "İlla ki bana eziyet çektireceksin, değil mi?" diye sormasıyla Louis'nin dudağının sağ tarafı kıvrıldı.

"Senin bana yaptıklarının yanında solda sıfır kalır," dedi Louis de. Sonra onu özgür bıraktı. Harry açıkça boşluğa düşerkense, "Bunu şimdi yapmamam daha doğru olur," demişti Louis onun gözlerinin önüne düşen buklelerini eliyle geriye doğru atıp yüzünü ortaya çıkartarak.

"Ne?"

"Duydun."

"Benimle oynuyor musun sen?" derken öfkeliydi Harry.

"Senin benimle oynadığın gibi mi?" Başını iki yana salladı. "Hayır, daha fazlasını yapacağım, buna hazırlıklı ol."

Onu ensesinden çekip hızlı bir öpücüğü dudaklarına kondurduktan sonra Harry şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırırken Louis ayaklandı. Böylelikle orada tek başına kaldığında aklında tekrar tekrar onun sözleri çınladı.

Daha fazlasını yapacağım...

Bu da ne demekti böyle? Sahiden kendisiyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacak mıydı?

Telsizden yükselen ağlama sesiyle kendisine geldi ve o da ayaklandı. Eve doğru yürürken adımlarımı paytakçaydı çünkü hala az önce yaşanan olayın etkisindeydi. Neyse ki toparlanması uzun sürmedi. Bebeğin odasına vardığında, onu orada bulamamasından ötürü bebeği Louis'nin aldığını tahmin etmişti. Üstelik odanın yerindeki kısım kısım ıslaklıklar bunu açıklıyordu.

Odasına üstünü değiştirmek için girdiğinde, aynı zamanda Liam'a da gelemeyeceğine dair kısa bir mesaj yazmıştı. Karşılığında gelen mesajlara bakmadı çünkü kendisine hala öfkeli ve şaşkın hissediyordu. Nasıl olmuştu da onun bu tuzağına düşmüştü, inanamıyordu.
Kendisini öpeceğine dair olan inancı tamdı, ama onu ilk öpen bile kendisiyken nasıl olmuştu da buna inanabilmişti, gerçekten aklı almıyordu.

Rose'un tuzağına düştüğüne de inanamıyordu. Üstelik bu tuzağın işe yaramasına da. İnanamadığı ve sindiremediği o kadar çok şey vardı ki!

𝐅𝐚𝐭𝐡𝐞𝐫//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin