3

1.2K 161 213
                                    

Harry oradan çıktığında ne sakindi, ne de sinirli. Dengesiz adam ayarlarıyla oynamıştı resmen. "Küstah züppe," diye söylendi otobüs durağına yürüken hızlı adımlarla. "Sen önce yuvanı düzgün dizayn etmeyi öğren, emzik vampiri gibi emzik stoğu yapmak ne?"

Emzik vampiri?

Telefonunu cebinden çıkarttığı gibi, hemen buraya gelmesine neden olan kişiyi aradı. Telefon ikinci çalışta açılınca, "Liam!" diye kükremişti Harry. Ya da daha çok sinirli bir kedi gibiydi, o kadar. Liam onun söyleyeceklerinin hepsini kursağında bırakarak telefonu aniden suratına kapatınca, Harry kulağındaki telefonu çekerek ekrana baktı şokla. Sonra bir yeni mesaj düştü ekranına.

Liam

Ne zaman sakinleşirsen o zaman ara, Harry. Şu an oyundayım."

Yüzünü kaplayan o şok dolu ifadeye eklenen kaşlarının çatıklığı, yanından geçen adamın bakışlarını üzerine çekmişti ama Harry onu umursamadı. "Ne kadar da hayırlı arkadaşlarım var benim öyle?"

Otobüse binmekten vazgeçti ve sahile yürümeye başladı kara kara düşünürken. Şimdi de aniden karamsar bir ruh hâline bürünmüştü. Nedeni açıktı; o barmenlik, garsonluk yapmak değil, bebek bakmak istiyordu. Küçük bir canlının sorumluluğunu üstlenmek her zaman ona nedensizce rahatlatıcı gelmişti, bu yüzden küçükken baktığı çocuklarla başlayıp, bu zamana kadar getirmişti bunu Harry. Gerçek bir bakıcı gibi değildiyse de, gerçek bir abi, gerçek bir baba, hatta gerçek bir anne gibi olmuştu her zaman. Bu yüzden Harry'nin çocuklarla bağı herkesten farklıydı. Bakıcı değil de bir abi, baba, anne arayan insanlar için bulunmaz fırsattı kısaca Harry gibi birisi.

Aileler herkese güvenmiyordu, ve güvenmeseler bile bir bakıcıyı işe almak zorunda kaldıklarında fazla huysuz, paranoyak olabiliyorlardı. Böyle durumlardan dolayı da herkesle çalışmıyordu Harry, isterseniz tüm piyasayı satın alacak kadar zengin olan bir Louis Tomlinson olsanız da. Ona istediğini içtenlikle verebilecek bir insandı Harry, ama sorduğu sorularda yarasını dürten şeyler vardı, ve bu o kadar rahatsız etmişti ki onu, bebeğe hayran kalsa bile, hatta çalışma şartları çok rahat olsa bile kabul edemezdi. Bir bebek bakıcısı olabilirdi, hatta gerçek bir bebek bakıcısı bile olmayabilirdi. Ama şu ana kadar anladığı bir şey vardı ki; prensipler ve kurallar her şeydi. Eğer Harry kendisini profesyonel değilim diyerek aşağılasaydı, yeri geldiğinde tüm fırsatları kendisine olan saygısı yüzünden elinin tersiyle itmeyi bilmeseydi, kimse onu yüceltmekle uğraşmazdı.

Sonuçta hayat böyleydi; herkes birer av ve avcıyken, etini kopartabilecekleri birilerini arayanların ne zaman etinin kopacağı belli olmazdı. Gerekirse av, avcı gibi davranabilmeliydi.

Yine de, Louis Tomlinson'ı bile göz ardı edebileceğini tahmin edemezdi Harry. Bunu sahiden de yapmıştı... Sahildeki banklardan birine otururken, yakıcı sıcaklığın tenine bıraktığı hisle başını geriye atıp gözlerini yumdu. Yaz mevsimini seviyordu. Yaz mevsiminin hissettirdiği sıcaklığı, heyecanı, deliliği seviyordu. Yaz ona genç hissettiriyordu, hatta çocuk.

Sanki hiçbir şey yaşamamış gibi, az önce onca sinirle sınanmamış gibi Liam'a konum gönderdi Harry. Göğsü derin, sakin soluklarla inip kalkıyorken, sabah ışıklarından dolayı yeşil gözleri kısılmış hâlde izledi denizin ufuk çizgisini arkadaşı gelene kadar. Deniz kendisini sakinleştiriyordu, bu yüzden içinde biraz bile sinir kaldıysa da, Liam elinde iki bardak noodle ile yanına geldiğinde tüm siniri içindeki kuytu çalılıkların arasında kaybolmuştu o gelene kadar.

"Bilseydim sakinleştiğini boşuna almazdım," dedi Liam onun yanına oturup elindeki sıcak karton bardağı Harry'ye verirken.

"Senden isteyen mi oldu? Almasaydın," dedi Harry de homurdanarak, ama elbette ki bunu geri çeviremezdi. Yine de telefonu suratına kapatmıştı ve biraz trip yapmaya hakkı olduğunu düşünüyordu.

𝐅𝐚𝐭𝐡𝐞𝐫//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin